2. BÖLÜM

85 4 1
                                    

Eve gidemeyeceğimi çoktan anlamıştım. Fakat bana kesinlik veren, İsminin Bora olduğunu öğrendiğim adamın son söyledikleriydi. Bora, göz temasını kesmeden yanıma gelip yatağın baş köşesine oturdu. Anında burnuma gelen vanilyayla karışık sigara kokusunu içime çektim.

Onu kokladığımı anlayan Bora, "Kokumu sevdin mi güzelim?" dedi. Soğuk elini yanağıma koydu ve yüzünü yaklaştırıp. "Daha beni koklayabileceğin çok zaman olacak." kaşlarımı çattım ve yüzümü geriye doğru çektim. Sadece Bora'nın duyabileceği bir ifadeyle, 

"Ben gitmek istiyorum." dedim ve yataktan kalktım. Sol tarafımda kalan kapıya doğru kaçarken biri beni kolumdan tuttu. Bu ilk karşılaştığım adamdı. "Bırakalım mı?" diye sordu. Bora yatağın baş köşesinden kalktı ve, "Bırakın. bakalım nereye kadar kaçabilecek?"

Dediği şey ile kaşlarımı çattım ve kolumun bırakılmasıyla koşmaya başladım. Sol kapıdan çıktım ve kocaman bir yer karşıladı beni. Etrafımda çıkış kapısı aradım. Ama yoktu. Akamdan gelen sigarayla karışık vanilya kokusu ile Bora'nın arkama geldiğini anlamıştım.

"Gördün mü güzelim? Senin tüm kapıların bana çıkıyor." gözlerim dolmuştu. Beni göğsüne yaslayıp başıma bir buse kondurdu ve eliyle bir kapıyı işaret etti.

Ben o kapıyı nasıl görememiştim? "Bak şurası çıkış kapısı. Oradan grince seni bir asansör karşılıyor. Oraya binince otomatik seni dışarı çıkarır." Bunları neden bana anlattığını düşünmeden göğsünden çıkıp işaret ettiği kapıya gittim. Kahverengi bu kapı beni dışarı çıkarabilecek miydi? Tam kulpunu indirip çekerken, "Fakat bunu yaparsan baban ölür." diyen Bora'nın sesi kulağıma geldi. Kaşlarım çatıldı, gözlerim doldu güçlülükle başımı yana çevirdim. Bora ellerini kollarına bağlamış beni izliyordu.

"Size inanmıyorum!" dedim. "Şu an baban elimizde ve onu en güvenli depolarımızdan birinde tutuyoruz." dedi. Hayır, gerçek değildi. Bu imkansızdı. "Bu imkansız çü-" derken sözümü böldü. "Çünkü ne, kalp krizi geçirdiği için mi? Ah evet, 10. kalp kriziymiş. Tüh! kapıdan çıkarsan 10. krizini atlatamayacağını bilmek üzücü(!)" 

Kaşlarımı çattım. "Babamı görmek istiyorum." Dedim. Başımı omuzuma yatırdım. Bora bana güldü ve eliyle, "yanıma gel" işareti yaptı. Bile istemeye onun yanına gittim. Diğer türlü yapacaklarını biliyordum ve bu beni çok korkutuyordu.

Elini belime atarak beni kendi vücuduna değdirdi. Vücuduna değdiğimde tenimin alev aldığını hissetmiştim. "Yarına kadar uslu bir kız olursan babanı görürsün. Şimdi benim biraz işim var. Hizmetliler sana yolu gösterir." Dedi. Elini belimden çekti ve başımdan öpüp gitti. O bana dokunurken ve öperken yüzümde oluşan iğrentiyi gizlemeyecektim. 

 Koruma olduğunu düşündüğüm takım elbiseli siyahi biri yanıma geldi ve, "Efendim, patron sizin odanıza çıkıp dinlenmenizi tavsiye etti. Gelmezseniz de kötü yol kullanmak zorunda kalacağız." Zor kullanmak ben de istemezdim fakat her olaya bulaşmaktan zaten dayak altında kalmıştım ve fazlasına tahammül etmek istemiyordum. koruma sağa doğru yürümeye başladı ve altın kaplama asansörün önünde durdu. Ben de arkasından geldim. Asansörün kapısı açılınca içeri girdik. 

Hafif bir göz gezdirdim. Asansör tam olarak zenginlerin sahip olacağı bir asansör tarzıydı ve Bora'nın da böyle bir eve sahip olacağını düşünmek pek de zor değildi. Kapılar açıldığında beni güzel dekolte edilmiş bir koridor karşıladı siyahi adam yürümeye başlayınca peşinden gittim. Koridorun sonuna kadar geldiğimizde siyahi adam kapının kulpundan tutup kapıyı açtı ve bakışlarıyla içeri girmemi işaret etti.

 Bakışlarının ciddiyetinden dolayı içeri girdim ve beni bir oda karşıladı. ortada 2 kişilik kocaman bir yatak  solda büyük bir gardırop iki tarafında komindin ve yatağın ütünde de bir tablo vardı.

 ortada 2 kişilik kocaman bir yatak  solda büyük bir gardırop iki tarafında komindin ve yatağın ütünde de bir tablo vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

sağ tarafta da banyo vardı. Kimin yatağı olmadığını umursamadığım gibi üstümdekileri de umursamayarak kendimi yatağa attım. "Rahatınıza bakın. Bir sorun  olduğunda seslenmeniz yeter." dedi ve çıktı. Tam uykuya dalacakken dışardan çok tanıdık bir ses duydum. Bu anneme, babama hatta Bora'ya bile ait değildi fakat sesin sahibini bile anlayamamışken yorulan vücudum, kendini uykunun güzel kollarına bıraktı.

(...)

Gözlerim yavaşça açılırken karşımdaki gözlerle kendimi geriye çektim. Kim olduğunu anlamadığım için tam çığlığı basacakken eliyle ağzımı kapayan el beni durdurdu. "Kızım herkesi buraya toplamak mı amacın?" dedi. Anlamıştım, bu eski sevgilim Mutlu'ydu onu tanıdığımı anlayınca elini ağzımdan çekti. Elimdeki kol saatinden saatin gece 4 olduğunu gördüm. Ne kadar da çok uyumuştum. "Mutlu, senin bu saatte işin var burada?" dedim. onla tahminen 2 yıl önce sevgiliydik ve benim isteğim üzerine ayrılmıştık. Bunu dememle Mutlu mavi gözleriyle bana ters bir bakış attı. "Asıl senin ne işin var?" dedi. 

"Kaçırıldım ben nerden bileyim." dedim. Kaşlarını çatarak, "Bora mı?" dedi. Kafamı salladım. Mutlu surat ifadesini hiç bozmadan yatakta yanıma oturdu ve, "Bana olayı baştan sona anlat." dedi. Olayı baştan sona anlattım. Olayı anlatırken değişmeyen tek şey Mutlunun çatık kaşlarıydı.

Mutlu başını yere eğdi ve, "Yaşadıkların kötü olmuş ama istersen ben seni koruyabilirim." düşüncesi çok tatlıydı fakat Bora'nın gücü yanında Mutlu'nun ki bile düşük kalırdı. 

Devam etti "Bir de orda beni yanlış an-" mutlu konuşurken bir kapı sesi onu böldü. Mutlu, kapıdaki kişiyi görünce hemen ayaklandı. Gözlerimi kapıya çevirdiğimde gelen kişinin Bora olduğunu gördüm. Bora tek kaşını kaldırmış bir vaziyette Mutluya bakıyordu. 

"Sude'nin yanında ne işin var Mutlu!" dedi Bora yüksek sesle. Mutlu umursamaz bir sesle, "Barut beni çağırıyor ben gidiyorum." Dedi ve Bora'nın yanından sıvışarak çıktı. Bora içeri girdi ve kapıyı kapattı.

Yatağın diğer ucuna geldi ve kıyafetini tak diye çıkardı. Bunu beklemeyen ben, "Ne yapıyorsun? dedim ve elimle gözlerimi kapadım. Boranın hafif kıkırtısını duydum. Bir 10 saniye falan sonra, "Gözünü aç güzelim." diyen Bora'nın sesine güvenerek gözümü açtım ki açmaz olaydım sadece baksırla beni karşılayan Borayı görmek bana da sürpriz oldu. 

Yeniden gözümü kapadım ve, "Hani giyinmiştin, yalancı!" dedim. Bu sefer kıkırtısı daha da büyüdü. Elleriyle bileğimi tuttu ve onları gözlerimden çekmeme sebep oldu. "Öyle bir şey asla demedim. Sen buna inandın." dedi. Haklı olduğu için sustum. Ama o, devam etti. "hadi yana kay ben de yatacağım." dedi. Gözlerimi büyüttüm ve, "aynı yatakta mı yatacağız?" dedim. Sırıttı. "Elbette sen benim tutsağımsın ve ben tutsaklarıma çok iyi bakarım." 

Hareketlenmediğimi görünce elindeki son kozu oynadı. "Yana kaymazsan ben kaydıracağım. Bilgine." demesiyle yana kaymam bir oldu. Tekrar gülümsedi ve yanıma yerleşti. Bir anda aklıma gelen soruyu yutkunamadan sordum. "Babamı öldürmezsin değil mi?" sesimin kısıldığını anlamam uzun sürmüştü fakat benim aksime Bora gayet tok bir sesle "Ben cani değilim." demişti. Bana, bu cümle yeterliydi.


Tekrardan merhaba, merhaba tek söyleyeceğim şey sınav haftası o yüzden.

Kitap hakkında düşünceleriniz var mı?

Tekrardan unutmayalım. Kitaba başlama sebebim kafamın dağılmasını istemem. Ciddiyetle yazılmış şeyler değildir.  Bu yüzden hoşunuza gitmeyen bir sahne gördüğünüze gülüp geçin. 

Tekrardan hoşça kalın hoşça kalın :))))))))))

Mafya Ve KüçüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin