15

237 30 54
                                    


Kumral çocuk elleri cebinde parka giriyor. Suratı hem gergin hem de rahat. Onun için endişelenen küçüğünü öpücükleriyle sakinleştirip evine bırakmış. Küçüğünü öpmek yeni hobisi. Rahatlığının sebebi bu. Şimdi çocukluk arkadaşıyla yeni bir kavganın sınırında olması ise gerginliğinin asıl sebebi.

Küçüğü saklamalarını önerse bile büyük olan bunu bir saniye bile düşünmedi. Arkadaşlarıyla olan kavgasından bu dersi almıştı. Zaten albino arkadaşının iznine ihtiyacı yok, bilmesine ihtiyacı var.

Park aletlerinin yanına ilerlerken salıncakta oturan arkadaşını görüyor. Arkadaşı, uzun boyu yüzünden salıncağın korkuluğuna oturmak zorunda kalmış ama yine de sallanamayacak kadar yere yakın.

Arkadaşının yanına gidip onunla aynı şekilde salıncağın korkuluğuna oturuyor. "Selam," diyerek kafasını sallıyor.

"Selam," arkadaşı gülümseyerek cevap veriyor. "Barıştık, değil mi?"

"Burada affedilmesi gereken kişi benim." Kumral olan cebindeki sigara paketini çıkarmakta kararsız. Bir sigara içip kendisini daha iyi hissetmek ister ama birazdan neler yaşanacağını bildiğinden bir dal sigarasını boşa harcamak istemiyor.

"Sukuna, ben seni affettim. Affedilecek-"

"Bir erkekten hoşlanacağımı hiç düşünmezdim." Kumral olan konuya girdiğinde Albino olan şaşkınlıkla duruyor. Yüzündeki ifade arkadaşının hetero olduğundan emin birininkiyle aynı. İşlerin ciddileşeceğini tahmin ettiğinden sessiz kalıp arkadaşının konuşmasına izin veriyor.

"Suguru ve seni öğrenmeseydim ölene kadar da düşünmezdim. Ama sizi kabullendiğimde kendimi de kabullenmiş oldum."

"Yani yenge değil enişte geliyor?" Albino çocuk işi şakaya vurmaya çalışıyor. Arkadaşının affedilmek isteme sebebinin aynı durumda olduğu için vicdan azabı çekmesi olduğunu sanıyor ama fena yanılıyor.

"Satoru, ben Megumi'yi seviyorum." Kumral olan kafasını arkadaşına çevirdiğinde yüzündeki ifadenin kırılmasını an ve an görüyor. Mavi gözler hayal kırıklığı ve öfke ile dolu. Bunu beklemediği belli.

"Bu yüzden size çok kızdım. Kardeş değildiniz ama birbirinizi kardeş gibi görüyordunuz. Kardeş olarak gördüğün birisine o gözle bakmanın yanlış olduğunu düşündüm. Ama siz kardeş değilsiniz. Megumi ve ben de kardeş değilim."

"Megumi benim kardeşim lan!" Albino çocuk hınçla ayağa kalkıyor. Bir kaç tur çevresinde volta atıyor. Elleri titriyor ve kendisine hakim olmak istercesine yumruk yapıyor. "Ben seni yıllarca evime soktum! Soframdan yedin! Yatağımda uyudun! Kardeşimi sana emanet ettim lan ben! Sen kardeşime göz mü diktin?!"

"Megumi senin kardeşin. Benim değil." Kumral çocuk ayağa kalkıp arkadaşının karşısına başı dik bir şekilde dikiliyor. Dayak yiyeceğini bile bile bu konuşmayı hemen halledecek.

"Senin de kardeşin, orospu çocuğu." Albino çocuk kaşınan yumruğuna hakim olamıyor. Kumral olan sendelerken salıncağın demirine tutunarak zorlukla ayakta kalıyor. İyileşmeyen yaraları canını daha çok acıtmış olmalı ki ağzından bir inleme kaçıyor. Albino ise sinirle sözüne devam ediyor. "Benim kardeşimse senin de kardeşin!"

"Suguru ve sen kardeş değilsiniz. Megumi ve ben de kardeş değiliz." Kumral çocuk kafasını yine kaldırıp arkadaşına karşı cesur bakışlarına devam etti. Arkadaşının bakışları ise sinir krizinin eşiğinde gibiydi.

"Suguru senin altı yaş küçük kardeşin değil ama! Kardeşin yaşında lan o çocuk! Hiç mi utanmadın oğlum sen? Sana sahip çıkan adamın, kadının oğluna göz dikerken hiç utanmadın mı?!"

"Utandım amına koyayım!" Kumral olan sinirlerine hakim olamıyor. Bildiği şeylerin tekrar söylenmesi hoşuna gitmiyor çünkü bundan zaten utanıyor. "Megumi'yi sevmek beni çok utandırıyor!"

"Kardeşimden mi utanıyorsun lan sen?" Albino çocuk tekrar yumruk atınca kumral olan yere düşüyor. Karnına bir tekme yerken acıyla inlemesine engel olamıyor.

Ama Albino olan ne sakinleşiyor ne de arkadaşının ayağa kalkmasına izin veriyor. Karnına oturuyor ve yüzüne bir yumruk daha atıyor. Siniri hala dinmedi. Kumral arkadaşı, kendisinin ilişkisini öğrendiğinde neler hissettiğini anlıyor ama şuan ondan daha kötü bir halde.

Kumral olan kendisini savunmuyor. Hatta bir ara yine yaralarını tedavi edenin küçüğü olacağını düşünerek gülümsemesine engel olamıyor bile.

Burnunda hissettiği ani acıyla bağırmasına engel olamıyor ve refleks olarak üstündeki arkadaşını ittiriyor. Albino olan ne yaptığını yeni fark etmiş gibi bir kaç adım kenara çekiliyor.

Kumral olan elini hala acıyan burnuna götürdüğünde avucundan çeşme gibi akan kanla karşılaşıyor. Artık kırık bir burnu var.

Albino çocuk duruyor. Yerde oturan arkadaşına yukarıdan bakmaya devam ediyor. Kumral çocuk ise elinin tersiyle kanın birazını silip ayağa kalkıyor. İyileşmek üzere olan açık yaraları yine açıldı ve bir sürü yeni morluk kazandı. Üstelik burnu bile kırıldı. Kardeşi ve küçüğü çok endişelenecek.

"Bana asıl koyan şey ne, biliyor musun Sukuna?" Albino çocuk tükürür gibi konuşuyor ve tehdit edercesine parmağını arkadaşına sallıyor. "Sana Megumi konusunda sonuna kadar güveniyordum. Gözümün önünde onu öptüğünü görseydim kardeşime suni tenefüs yaptığın için teşekkür ederdim. Bu güveni anlıyor musun? Sana canımı emanet ettim. Canım yerine saydığım kardeşimi de emanet ettim. Kardeşime yan gözle bakıyorsan yarın öbür gün bıçaklarsın bile beni."

Kumral olanın boynu ilk kez bükülüyor. Yaptığı bu güven yıkmanın sonuçlarını biliyor. Cesareti kırık. Belki kalbinin acısı burnunun acısından daha bile fazladır. Yine de mırıldanıyor. "Megumi'yi seviyorum." Küçüğünün adı dilini yakıyor ama bu yakma bile hoşuna gidiyor aslında.

Albino olan arkadaşını ittiyor ve zaten ayakta duracak hali kalmayan kumral çocuk tekrar yere düşüyor. Üstündeki tişörtün kan lekelerinin farkında değil ve bu sefer karşılıklı kavga etmediği, sadece dayak yediği için yaralarını daha fena.

"İbne herif." Diye söyleniyor albino çocuk. Kumral olan ise karşılık olarak sırıtıyor. Kendi lafı kendisine satılmış. Kendisine düşen de aynı şekilde tepki vermek olur.

Ama arkadaşı onun yaptığını yapmıyor ve arkasını dönüp uzaklaşmaya başlıyor. 18 yıllık arkadaşını ayağa bile kalkamayacak bir halde bırakarak parktan çıkıyor.

Kumral olan yerde yatarken burnu daha çok sızladığı için zorlukla doğrulup oturuyor. Telefonunu cebinden çıkarıyor. Telefonu neredeyse ikiye ayrılmış şekilde kırık. Birisini arayamaz. Arayabileceği kimse de yok zaten.

Ezilmiş paketini çıkararak ağzına bir dal sigara koyuyor. Eliyle çakmağının etrafını sararak rüzgardan korunması için minik bir sığınak yapıyor ve sigarasını yakıyor.

Ayağa kalkacak pek hali olmadığı için bir kaç dal sigara içiyor. Saat iyice ilerlemiş. Burnunun sızısı kesilmiş sayılır ama bir hastaneye gitmesi gerektiğinin farkında. Eve de gitmesi lazım yoksa kardeşi çok endişelenir.

Bir korna sesi duyana kadar parkın önünde bir araba durduğunu fark etmiyor. Bu tanıdık bir araba. On sekiz yıllık arkadaşı Geto Suguru'nun arabası.

Uzun saçlı arkadaşı arabadan inerek hızlıca kumral olanın yanına geliyor. Kolunun altına girerek onu ayağa kaldırıyor. "Hadi bakalım," Uzun saçlı çocuk kendi kendisine söyleniyor. "Seni hastaneye götürelim."

Kumral olan gülümsüyor. Albino arkadaşının gururu buna izin vermemiş olsa bile ona yardım göndermekte geç kalmamış.

Brother's Bro /SukuFushi/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin