1. Bölüm

36 8 5
                                    

Hayatta tesadüf diye birşey yoktur. Çünkü bazı şeyler tesadüf olmayacak kadar güzel. Bazen bazı hayatlar birbirine karışır. Öyle sessiz, öyle habersiz çıka gelir biri.

O da herşeyden habersiz okulun ilk günü için kalkıp hazırlanmaya başlamıştı. Ağlamaktan şişmiş gözleriyle aynanın karşısına geçti. Dünün eseri olan beyaz tenindeki morluklarında gezdirdi gözlerini. Buruk bir tebessüm peyda oldu yaralı bedeneninde. Gözleri dolu dolu bir şekilde uzandı fondötene ve mırıldanmaya başladı  "yokluğunuz varlığınız kadar acı vermeyecek bana"

Gittiği okulun kıyafet ve makyaj konusunda sorun çıkarmaması bu hayatta yaşadığı nadir şanslardan biriydi. Makyajını hallettikten sonra dolabının kapağını açacakken yere fırlattığı beyaz tişörtüne içli içli baktı. Zira normal bir tişört değildi. Dün vücunun aldığı darbelere dayanamayıp akıttığı kanı kendi rengi gibi sahiplenmişti. Kendini toparlamaya çalışıp giyeceği kıyafetlere yöneldi. Giydiği mavi kotun üzerine geçirdiği siyah badiyide deri ceketle kombinleyip siyah penye şalını da doladıktan sonra ne olur ne olmaz diye çantasına makyaj mazemelerini de hızlı bir şekilde koyup evden dışarı çıkmadan önce boy aynasından kendine baktı başörtü takmak istemiyordu ailesinin zoruyla yapıyordu okul yoluna yürürken şalını çıkarırıp siyah gür ve uzun saçlarını salardı zorla kapanmak istemiyordu baskıdan nefret ederdi heleki şiddetle daha çok. Düşüncelerinden sıyrılıp evin kapısındn dışarı çıktı. Ayağına geçirdiği beyaz spor ayakkabıyla koşar adım okula vardı.

"Ooooooo bakıyorum yine boya badanan tam takır Melek"

"Şuan saçından tutup sürüklerdim ama yanımda eldiven olmadığı için o yağlı saçlarına el süremiyorum" diyip ilerliyorudu ki yerinde durup arkasına döndü. " Ha bu arada bi' ara yanıma uğrada sana makyaj yapmayı öğreteyim. Rimelinide Allah katına çıkarmana gerek yok Sude" 

Sude öfke saçan gözlerle kalırken Melek keyifle binanın içine doğru ilerlemeye başladı. O kimseye ezilmez, kendine laf ettirmezdi. Onu bu hale getiren belkide zorluklarla dolu hayatıydı.


Melek Kara;

Biraz derse geç kalmıştım ve bu akıl yokluğu çeken Sude'ninde geç kalması bana denk gelmişti. Derin bir nefes alıp sınıfın kapısını tıklattım. Hemen peşimden Sude de gelmişti. İlk ders sınıf hocam Seher hocaya denk geldiğim için şanslıydım. Pınar'ın gel işaretiyle hızlı adımlarla cam tarafında olan son sıraya geçtim.

Pınar'la konuşa konuşa ne ara dersin sonuna geldik fark etmemişim bile. Zil çalınca lavaboya gitmek için ayaklandım. Tam kapısına yaklaştım derken yeni geldiğini düşündüğüm uzun boylu,kahve gözlü,yirmili yaşlardaki hoca beni durdurdu evet herkesin beğenip öve öve bitiremediği hocaydı. Derste bile sürekli fısırtılar duyuyordum eminimki okuldaki herkes konuşuyordur ne gerek varsa yani. Şaşırmıştım aslında sanırım ilk görev yeriydi. Yanına çağırmasıyla ağır adımlarla yanına vardım.

"Sana birinin buranın okul olduğunu hatırlatmasına mı gerek duyuyorsun?"  eeee bu morlukları kapatmak kolay değil adam yeni zaten nerden bilsin. Ama tabi ki onun bu tavrına sessiz kalmıyacağım.

"Okulun müdürü ve müdür yardımcısı birşey söylemediğine göre sizinde birşey söyleyebileceğinizi sanmıyorum"

"Öylemi? Ozaman müdür yardımcısının odasına gidelim bakalım sorun ediyormuymuş yoksa etmiyormuymuş"birşey dememe fırsat vermeden ilerlemeye başladı. Bende peşine takıldım. Müdür yardımcısının odasına vardığımızda kapıyı çalmadan içeri girdi. 'Vay patavatsız' diye içimden geçirerek peşinden bende girdim. İlerleyip müdür yardımcısının koltuğuna oturunca şok içinde baka kaldım.

Kahvelerin KehribarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin