O kadar hızlı koşuyordum ki, akşam eve gittiğimde babamın öksürük nöbetiyle hastaneye kaldırılacağından bile haberim yoktu. Telefonumun şarjı bitmişti, bende çantamın içine koyup halı sahaya girmiştim. O kadar hızlı koşuyordum ki, Oğuzhan topu sağlam bir ortalasa kafayı vurup topu filelerle buluşturacaktım.Araya Orhan girdi, pozisyon berbat oldu. Maç bitti, yenildik.Karşı takıma ve kendimize su alıp, yola çıktık.O zamanlar göğsümde sürekli bir sıkışma oluyordu, bu sebeple böylesine koştuğum günler uzun bir süre hızlıca nefes alıp vermek zorundaydım. Yoksa gözlerim kararıyordu. Bir minibüse bindim, sıkışık ve ter kokan o yolculuktan sonra eve doğru yokuşu tırmanmaya başladım. Bacaklarımdaki yorgunluk ve akciğerlerimin sancısıyla kapıyı çaldım. Kapıyı babam açtı, karşılıklı öksürerek ve tıksırarak selamlaştık. Benim gözlerim kıpkırmızıydı, bunu hissedebiliyordum. Fakat babam çok daha kötü bir haldeydi. Hala hızlıca nefes alıp veriyordum. Beni öyle görünce panikledi ve astım nöbeti daha da çoğaldı. Amcam onu alıp hızlıca hastaneye götürdü. Ben korktum. Nefes alışlarım yavaşlamıştı ama buna müteakiben kalp atışlarım göğüs kafesimi delercesine hızlanmıştı. Çünkü babama kötü bir şey olacak diye çok fazla korkmuştum. Sol elimi kalbimin üstüne koyup, çekyatın üstüne uzandım. Öylece uyuya kalmışım.
Kalbimin ikinci kez o kadar yoruluşuydu. İlk seferi hatırlıyorum da ne babamı kaybetmiş ne nefessiz kalmıştım. Sadece canım demiş, boynuma sarılmıştın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehrimin Kayıp Kıtası
General Fiction365 günün tüm yağmurları bir geceye toplanmış, üstüme yağıyordu. Sonu belli olmayan bir ömrün sonuna adımlıyordum. Dönüş vakti gelmişti, peronda bekliyordum, otobüsün gelmesine 30 dakikadan fazla vardı. Saat 12.00'yi biraz geçiyordu. Telefonumun şar...