Bir değer aramayın insanların hikayelerinde, biraz gözyaşı vardır ya da derin bir nefes. Gürses'inde dediği gibi; "Murad yalan imiş, umutsa hayâl.." Hepimizin başında var bu gençlik sevmeleri, gece muhabbetleri, dosta düşmana karşı ahkâm hikayeleri. Kaçı yalan, kaçı gerçek muamma. Söylenir, anlatılır, ağlatır; ama gerçekten yaşanmış mıdır bilinmez.
Kendi yalanlarına inanmaya başlayan insanlar bilirler, "başka kimseyi görmedi gözüm" safsatasının en büyük yalan olduğunu. Oysa ki o yalan öyle söylenmez, önce karşıdakinin gözlerinin içine bakılır, sonra el çeneye götürülüp poz alınır, akabinde o söz söylenir;
"Göz nicesini gördü de, gönül bi'tek onu sevdi.."
El pakete uzanır, bir sigara çekilir, dudaklara götürülür. Söylenemeyen bütün sözler aleve verilir. Zaten aşkta en hakiki mürşit "biz"dir. O sigara onursuzca terkedenlere değil, "Gitmeseydi onun kulu olurdum.." denilenlere yakılır.
Özlemekten hep utandım. Ben bir mevsim boyunca gökyüzüne bakmadım. "Uzaklara dalıyor yine" demesinler diye. Aşk müzik dinleten bir pazarlama sanatıdır. Ferhat bu zamanda yaşasaydı dağları delmezdi, arayıp "abi ben kötüyüm" derdi. Dört bira kapar, sahile inerdik. Azer dinleyip hem yollara, hem dağlara ana avrat küfrederdik.
Yine birgün Ferhat'la değil ama Sezgin'le İDO'nun vapurlarına, Pamukkale'nin servislerine küfrediyoruz. "Ne oldu şimdi abi" demesini bekliyorum. Kafaya koymuşum, bu sefer cevap vericem. Cümleleri hazırladım, cipsten bir parça aldım, bomonti'yi dikledim. Sormadı soruyu. Telefonu çaldı.
Hayat, cevabını hazırladığınız soruların tedavülden kalktığı anların toplamıdır. O, son sorunun cevabı aklınıza geldiğinde toplanan yazılı kağıtları, baba olduğunuz gün trafik kazası geçiren babanızdır. O Müjgân'dır, Piraye'dir. Kana kana su içtikten sonra "Dünya varmış" diyoruz, ancak içimiz kanadığında o dünyanın kaç bucak olduğunu anlıyoruz.
O benimleyken onun kuluydum, gitmeseydi elimden daha fazla bir şey gelmezdi Müslüm Baba..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehrimin Kayıp Kıtası
Genel Kurgu365 günün tüm yağmurları bir geceye toplanmış, üstüme yağıyordu. Sonu belli olmayan bir ömrün sonuna adımlıyordum. Dönüş vakti gelmişti, peronda bekliyordum, otobüsün gelmesine 30 dakikadan fazla vardı. Saat 12.00'yi biraz geçiyordu. Telefonumun şar...