Kısa süre sonra bir kez daha Sırbistan'da konuşlanan Osmanlı ordusu Belgrad'ın bir çok yerini ele geçirmenin verdiği rahatlığa erişmiş öyle ki her geçen gün kılıçlarını daha büyük bir inançla savurmaya başlamışlardı. Sarayda ise bir kez daha muğlak bir hava hakim olmuş ve bu havayı dağıtan tek şey sohbetle geçirilen dakikalardı.
Melek, aldığı davet ile Fatma Hatun'un dairesine doğru ilerliyordu. Öyle ki günden güne taşlık temizliğinin bile güç geldiği bu sıcak yaz günlerinde Fatma Hatun'un odasında her vakit içlerini serinletecek soğuk bir şerbet bulunurdu. Kapıya henüz varmıştı ki kapıda dikilen iki kız bakışlarını kendine çevirmiş daha irice olanı kapıyı vurmuştu. Fatma Hatun'un sesi duyulur duyulmaz kapının iki kanadı da ihtimamla açıldı.
Fatma Hatun, elindeki kitabın kapağını itina ile kapatıp duvar kenarındaki işlemeli sehpanın üzerine bıraktıktan sonra elini yavaşça kapıya doğru savurdu ve kapı bir kez daha kapandı. Her zamanki sakin gülümsemesi ile Melek'e oturmasını işaret ederken konuştu.
"Kitap okur musun?"
"Evet" aynı anda duyduğu miyavlama sesi ile bakışlarını çevirmişti.
"Artık Dihuş'a alışman gerek" gözlerini boş duvara çeviren kediye kısa bir bakış atarak "Hayli müphem hareketleri var ancak" dikkatini tekrardan Melek'e çevirdi "iyi bir hekim."
"Evet, öyle" başını yeniden Fatma Hatun'a çevirmiş bu esnada dikkatini sehpa üzerindeki kitap çekmişti ki Fatma Hatun'un bakışları gururla aynı yöne döndü.
"El-Kanun fit-tıb..."
"İbn-i Sina" şaşkınlıkla kitaba bakıyor öyle ki Fatma Hatun'un sözünü kestiğini ayırt edemiyordu. Neyse ki genç kadın bu durumu pek de önemsemedi.
"Demek adını sende duydun" tatlı bir tebessümle orta sehpanın üzerinde bulunan ibriğe uzanıp bardaklara boşaltmaya başladı "sultanımız her vakit olduğu gibi cömert davrandı ve kitabını ödünç verdi." Bardaklardan birini uzatırken "İncir hoşafı, sıcaklarda iyi geliyor" diye açıkladı ve diğer bardağı alırken sürdürdü "Bana kendinden bahset."
"Adım, Melek" aynı anda Fatma Hatun'un boşta kalan eli havaya kalkmış ve susmasını işaret etmişti.
"Adlarımız değil seçimlerimiz kim olduğumuzu belirler. Adlarımızı biz değil atalarımız seçti. Öyle değil mi?"
"Evet" ilgiyle Fatma Hatun'a bakıyor aynı anda hem böylesine naif ve sevecen hem de olgun ve güçlü bir karaktere nasıl sahip olduğunu anlamaya çalışıyordu ki Fatma Hatun'un bakışları ile karşılaşarak kendini toparladı. "Zaman zaman kendimi bu çağa ait hissetmiyorum. Biraz şey hissediyorum..."
"Kaybolmuş" anlayışlı bir tebessümle "görünmez" bardağını sehpaya bırakırken.
Melek karşısındaki kadına gelişi güzel değerlendiren bir bakış atıp hayli genç göründüğüne karar vermişti. Aynı anda hissettiği bir farkındalıkla kaldırdığı kaşlarının altından gülümsedi. Öyle ki bu kadının şimdiye dek çoktan çocuk sahibi olması gerekirken yapması gerekeni değil istediğini yapmayı başarabilen güçlü bir kadın olduğunu düşünüyordu. "Sizin yapmak isteyip de yapamadığınız bir şey oldu mu?"
"Ah bu soruyu bana mı soruyorsun konumuma mı merak ediyorum" güldü. "Elbet oldu" hüzün dolu bir bakışla "lakin insan kendine uygun görülen kaderi pek tabii değiştirebilir."
"Nasıl?"
"Engelleri alt ederek" gözleri az evvelkinin aksine donuk bir tavırla bardağa çevrilmiş ancak kendini hızla toparlamış ve utangaç bir bakışla sürdürmüştü "Lakin şimdi Mara Hatun sayesinde yeni bir umudum var" Melek'in merakla bakan bakışlarını görmezden gelerek "Burada çok insan tanıyor musun?"
![](https://img.wattpad.com/cover/358240196-288-k116987.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FATİH'İN MÜNECCİMİ (TAMAMLANDI)
أدب تاريخيBiraz daha yaşasaydı Hazreti Fatih Ne Venedik kalacaktı, ne Floransa... Ya sonra ? Fatih hayranı genç bir tarih öğrencisi kendini 2. Mehmet'in devrinde bulur. Sahip olduğu bilgileri kullanarak bu durumu bir avantaja çevirmeye kararlıdır. * (Tarihe...