"Geldik."
Karanlıktan gözükmeyen yolda giderlerken uyuya kalmıştı Jisung. Durmuşlardı, yavaşça açılan gözleriyle etrafı incelemeye çalıştı ama hiçbir şey gözükmüyordu. En son hava aydınlıktı.
"Ne kadardır yoldayız?"
"4 saat olmuştur."
"Ne?"
Kendi kapısını açıp inerken Jisung'a da inmesini söyledi Hyunjin. Kemerini açtıktan sonra Jisung da indi.
"Ses çıkarma."
Tam ağzını açacakken Hyunjin'in eli ağzını kapatmıştı Jisung'un.
"Kime diyorum?"
Elini çekti sarışın.
"Dinle. Burası gördüğün üzere sokak lambası bile olmayan ıssız bir yer. Lee Know istediğini alan bir tip, pek söz dinlemez. Tehlikeli şeylerden korkmaz. Eğer Lee Know'u bağlanmış hâlde bulursak çığlığı basma, sadece işimizi zorlaştırırsın."
Jisung ürpermişti, ağzından şaşkınlık nidası çıkacakken Hyunjin'in eli yine ağzını buldu.
"Bundan bahsediyordum işte. Tanrım, beni dinlesene!"
Elini geri çekerken Jisung'un gözünün dolduğunu gördü.
"Sen ne diyorsun, neden onu öyle bulalım? Neler oluyor? Bir şey söyle."
"Sence şu an zamanı mı aptal çocuk?"
"Kimleri görüyorum böyle?"
Yabancı sesle Hyunjin'in arkasına saklandı Jisung, kalbi hızlanırken ölmemeyi diledi. Hyunjin'in sert bakışları keyfi yerinde olan ve onlara doğru yürüyen adamı buldu. Deri ceketinin altında gizlenmiş silahını ani hareketle çıkardı belinden. Karşısındaki adama doğrulttu. Siktir, neler oluyor?
"Lee Know nerde? Söyle yoksa beynini dağıtmaktan hiç çekinmem Changbin."
Jisung korkudan dilini yutmuş gibiydi. Hyunjin'in arkasından çıkmamıştı, çok korkuyordu.
"Yapabiliyorken yap Hyunjin. Ama kız kardeşini kim korur onu bilemiyorum."
"Şerefsiz piç."
Silahını iki eliyle sımsıkı kavramışken daha da sıklaştırdı parmaklarını Hyunjin.
"Bana ihanet ettiniz. O da cezasını çekecek. Beni çok hafife alıyorsunuz Hyunjin. Sıra sana da gelecek, sokakta tek başına yürüme."
Son cümleyle kahkaha attı Changbin. Kötü adam gülüşü müydü şimdi bu?
"Ne kadar ezik göründüğünün farkında mısın Changbin? Bırak şu oyunlarını, eğlenceli değilsin. Şimdi Lee Know'u getir, yoksa ben almasını bilirim."
Daha da yaklaştı Changbin, namluya alnını dayadı. İkisi de gözlerini birbirlerinin gözlerinden ayırmıyordu.
"Hadi yapsana Hyunjin. Merak ettim doğrusu."
Dişlerini sıkıyordu Hyunjin, sinirden boynundaki damarlar patlayacak gibiydi. Aniden bir şey oldu, kulaklarını çınlatan silah sesiyle gözlerini kapattılar. Ardından hemen sesin geldiği yere bakmıştı ikisi de. Jisung kulaklarını kapayıp dudaklarının arasından çıkan hıçkırığa engel olamadı.
"Sikeyim."
Changbin ve Hyunjin hızla sesin geldiği büyük, eski depoya koştular. Jisung'un dizleri titriyordu, ayakta durmak onun için fazlasıyla güçleşmişti. Gözünden hızla akan yaşlarla kısık da olsa sonunda sesini çıkarabilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Show Your Tears | Minsung
Fanfic"Birini kaybetmen için toprağın altında yatması gerekmez Jisung."