4.

31 6 1
                                    

Elinde poşetle sitenin bahçesindeki çardağa ilerleyen Seungmin, Jisung'un yanındaki bedenle kaşlarını çatmıştı. Kocaman gözlerle söyledi, "Jisung? Ne oluyor?"

Lee Know'un gözleri de Seungmin'i bulmuştu. Jisung ortamdaki garip havanın nedenini anlamaya çalıştı.

"Seungmin sen olmalısın sanırım?"

Abur cubur dolu poşeti nefesini vererek çardağa koydu Seungmin.

"Evet benim ve sen.. Sen kimsin?"

Jisung boğazını temizleyip araya girdi.

"Tanıştırayım bu Lee Know hyung. Üst katımızda oturuyor, bugün fazla içmiş olmalı ve anahtarını kaybetmiş. Bir süre bizle takılsa sorun olmaz diye düşündüm."

Seungmin oturmamıştı, ayakta kafası karışmış ifadeyle onları izliyordu. Eliyle çenesini tutup biraz düşünür oldu.

"Tabii, takılsın. Adam yemem."

Ortamın gerginliğini atmak için kahkaha patlattı Jisung.

"Değil mi, part time iş nasıl geçti Seungminnie?"

Jisung ve Lee Know'un karşısına oturup kollarını önünde bağladı Seungmin.

"Açıkcası pek iç açıcı değildi. Limonata makinesini bozdum, yanlışlıkla. Neyseki Chan hyung halletti ama tabii mahcup oldum. O olmasa birçok şeyi halledemezdim. Kahve bardaklarına numaralarını yazıp öpücük izi koyan kızlardan da bıktım. Özellikle ben gayim diye alnıma yazacağım artık."

Bu sefer cidden Jisung'un ağız dolusu kahkahası tüm siteden duyulmuş olabilirdi.

"Bu kadar yakışıklı olmasaydın sen de. Kızların suçu yok."

"Doğru dedin."

Havalı şekilde elini saçlarından geçirerek demişti. Arkadaşının kendini beğenmiş hallerine alışkın Jisung gülümsedi.

Seungmin şüphelendiği belli olan bakışlarıyla Jisung'a kaş göz yapıyordu. Jisung işaret parmağıyla sus artık dercesine kendi ağzına tuttu. Göz deviren Seungmin ile bir şeyler demesi gerektiğini düşündü. Ne diyebilirdi ki, Lee Know'u tanıtmıştı işte. Daha ne anlatacağım?

"Siz nasıl tanıştınız?"

Duygu barındırmayan-öyle sandığı-yüz ifadesiyle sormuştu Seungmin. Lee Know'dan haz etmediği belli olan bakışları Jisung'un dudaklarını kemirmesine neden olmuştu.

"Üst katımızda oturuyor dedim ya."

"Adı Lee Know mu demiştin?"

"Yani, lakap gibi."

"Yani adını bilmiyorsun?"

Jisung'un ağzı açık kalsa da toparlandı, "Öyle demeyelim de-"

"Ama öyle. Adını neden söylemiyor?"

Lee Know kendinden bahsedildiği bu sohbette sessiz kalmaktan sıkılmıştı, gözünün önünde onun hakkında konuşuyorlardı. Sohbete girme gereği hissetti.

"Ne kadar meraklısın Jisung'un arkadaşı."

"Adım Seungmin."

"Senin aksine adın beni ilgilendirmiyor. Benim için sadece Jisung'un arkadaşısın."

Sinirle yutkundu Seungmin. Aralarında çıkacak ateş Jisung'u kavuracakmış gibiydi, rüzgar onu serinletmeye yetmiyordu.

"Hadi abur cubur yiyelim, umarım cipsi peynirli almışsındır Seungminnie."

Konuyu değiştirmek için verdiği çaba etkisizdi. Ortamın gerginliğini azaltmaya çalışmak, suyu delikleri olan bir şişeye doldurmaya çalışmak gibiydi. Seungmin'in bugün çok yorulduğu için huysuzlandığını düşündü Jisung, halbuki marketten yanına gelen kadar ağzı kulaklarında olduğunu bilmiyordu tabii.

"Ben de cipsi peynirli severim Jisung."

Hâlâ sarhoş olduğu belli olan Lee Know söyledi. Bilincini kaybetmiş değildi. Her şeyin farkındaydı, özellikle Seungmin'in ona açtığı soyut savaşın.

"Şanslısın, ben seviyorum diye fazla fazla alıyor Seungmin. İstediğin kadar ye Lee Know hyung."

Lee Know da gülümsedi, Seungmin'in öldürücü bakışlarının hedefi olmak onu korkutmuyordu.

Lee Know sık gülümsemezdi, en azından Jisung'un onunla tanışmadan önce karşılaştığı ve tanışmış oldukları birkaç günde öyle izlenim vermişti. Çok güzel gülümsüyordu, bunu nadiren görmek can sıkıcıydı. Oysa hep gülmeli gibiydi. Sakladığı çocuksu yanı için de öyle düşünüyordu Jisung. Sarhoşken daha çocuksu oluyordu, bu Jisung'u sinir etse de güldürdüğü de bir gerçekti. Aklından geçen düşüncelerle birlikte cips paketlerini ortamdaki sessizliği bozarak açmıştı.

"Annenler evde miydi Jis."

Karton bardaklara meyve suyu doldururken yanıtladı Jisung,"Annem evde."

İç geçirdi Seungmin.

"Ah, yine işlerinden dolayı evde değilseler bu gece sizde kalırım diyecektim. Yeni bir korku filmi çıkmış, beraber izlerdik."

"Hım, evet. Güzel olurdu."

Yüzü düştü Jisung'un, Lee Know bunu fark etmişti. Anlaşılan Seungmin, Jisung'un ailesiyle olan ilişkisini bilmiyordu. Neden diye düşündü Lee Know. Gizliyordu belki de şuan gözleri gökyüzüne kayan çocuk. Ağlamamaya çalıştığını anladı, kaldırımda oturdukları gün de bunu yapmıştı.

Cipse elini daldırdı Lee Know. Elindeki cipsi Jisung'un ağzına götürdü, Jisung'un kaşları havalanırken ağzını açtı. Jisung'a karşı ilk kez böyle şefkatli duruyordu. Cips Jisung'un ağzında çıtırdarken kendi ağzına da attı Lee Know.

"Sen yemiyor musun Sungwon?"

Seungmin sesinin yüksek çıkmaması için özel bir çaba sarf ederken söylendi,"Seungmin."

Lee Know başını olumlu anlamda salladı,"Ben de öyle dedim ya."

Resmen sınanıyordu Seungmin. Cevap vermeye bile tenezzül etmedi.

Lee Know elini cebine sokup rol yaparmış gibi abartı bir şaşkınlık nidası bırakırken çıkardığı anahtarı kaldırıp salladı.

"Ah burdaymış. Siz eğlencenize devam edin çocuklar, bu hyungun uyku saati."

Jisung delirmemeye çalışıyor ama başarılı olamıyor gibi görünüyordu. Dalga mı geçiyor bu ruh hastası?

Ayağa kalkıp çardaktan ayrılmadan önce Jisung'un omzuna, yanında olduğunu belirtmek istermiş gibi elini koyup sıkmıştı. Arkasını dönüp sitenin içine yürürken "İyi geceler." dedi duyacakları bir seste. Jisung da arkasından iyi geceler dilemişti ama Lee Know bunu duyamamıştı, çoktan sitenin içine girmişti. Jisung'un açık kalan ağzı şimdi kapanabilmişti.

"Ne sinir bozucu ama."

Seungmin'in sesiyle kendine geldi, yoksa çıldıracaktı. Cebine baksa anahtarını bulacaktı yani. Şaka gibiydi.

"O çocuk Tanrı'nın bana verdiği bir ceza."

Show Your Tears | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin