Yeni Okul, Yeni Arkadaşlar

79 6 2
                                    

Sabah uyandım. Heyecandan uyuyamamış olsam gerek saat daha çok erkendi. Telefonumda saatin kurulu olduğundan emin olup geri uyudum. Saat yedide bir hışım kalktım. Alarmın sesi bir davul gibi her yeri inletiyordu. Liam bu sese bile uyanmamıştı. Nasıl derin bir uykusu vardı bu çocuğun...

Hemen geceden hazırladığımız kıyafetleri giydik. Aşağı indiğimizde annem o hasta haliyle bize kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı. Kahvaltı da kahvaltıydı hani. Bir kuş sütü eksikti. Aa birde bal... Birde tereyağı... Olsun. Yine de mis gibi bir kahvaltıydı. Liam ve ben sanki kıtlıktan çıkmışız gibi koşarak oturduk masaya...

Karnımızı tıka basa doyurup şiştikten sonra kalktık. Hemen kapıdaki annemin parlattığı ayakkabılarımızı giydik. Artık gidebilirdik. Annemi öptükten sonra Liam'ı alıp liseye bıraktım. Sonra da oraya çok uzak olmayan iş yerim teen cafeye gittim. İşte ilk gün beni bekliyordu...

Daha sabahın erken saatlerinde gelen insanları gördükçe bir garson nasıl bu kadar yüksek maaş alır öğrenmiş oldum. Hemen çalışmaya başladım. Çalışmaktan kaçmaya hiç niyetim yoktu. Aldığım parayı hak etmeliydim...

Gelen müşterilerden biri... Adı Chris. Elli defa önüne getirilen içeceği değiştirdi. Yok bunun buzu az yok bunun pipeti neden yamuk gibi türlü türlü bahane buldu. O an içimden bir tane çakıp pahalı duran gözlüğünü kırmak geldi ama artık şiddet yoktu. Her seferinde isteklerine boyun büküp yaptım. Sonunda bir şeyi zorla da olsa beğendi. Ahh ne kadar yorucu bir iş...

------
Yıllar sonra Liam Beckham olarak bir okulda okumaya başlamıştım. Geldiğim okul öyle zengin züppe okulu değildi. İnsanlar cana yakındı ama ben samimiyetlerine inanmıyordum. Yıllarca yalanlarla büyüdüğüm için belki de. Sınıfımda on sekiz kız dokuz erkek vardı. Kızlar da baya güzelmiş. Elbette bir tanesini gözüme kestirdim...

Hemen arkamda oturuyordu. Sırf konuşup adını öğrenebilmek için silgimi arkaya doğru attım. Vermesini bekledim ama beni takmamıştı. Mecburen eğilip kendim aldım. Belki de görmemişti. Yani kötü bir kıza benzemiyordu. Erkeklere güvenmiyor da olabilir. Ama ben birkaç kez daha şansımı deneyecektim...

Teneffüs zili çaldığında dışarı çıkmak yerine sınıfta kalmayı tercih etti. Gidip konuşmaya çalışsam daha gelir gelmez başladı yavşak diyeceklerdi arkamdan. Bu yüzden başka yollarını bulmalıydım... Mmm evet bir espri yapıp dikkatleri üstüme toplasam beni fark ederdi.

Az da olsa muhabbet kurduğum erkeklerden birinin yanına gidip bağıra bağıra konuşmaya başladım.

'Argon bir bara girer ve barmen 'bu bara asal gazları almıyoruz' der. Argon tepki vermez.'

Kendi kendime kahkaha atıyordum ama kimsenin mimikleri bile oynamıyordu. En iyisi susup başka bir espri bulmaktı...

'David geometri seven pokemona ne denir?'

'Ne denir?'

'Dikaçu.'

Evet oldu bu sefer. Hepimiz kahkaha atıyorduk. Kız dönüp baktı. Ne!! Bana bakıyor. Umarım saçım başım düzgündür. Bir süre bakıştık. Kızın aslında suratında birkaç tane sivilce varmış. Kusursuz değil ama güzel. Yanıma geliyorr!! Toparlan Liam toparlann!

'Böyle iğrenç espri yapmayı nasıl beceriyorsun?'

Ben daha güzel ve çekici bir yorum bekliyordum ama bu da idare ederdi. Bir yerden başlamak gerek sonuçta...

'Doğuştan gelen bir mizah yeteneğim var da'

'Öyle olsun madem. Ben Kate.'

Sıkmam için elini uzattı. Tutup tutmamak arasında kalmadım tabii. Hemen bende elini sıktım.

'Ben de Liam. Tanıştığıma memnun oldum.'

'Aa ben de Liam.'

Gülümsedi ve gitti. Kate'i güzel buluyordum ama ne hoşlanıyordum ne de seviyordum. Daha bir şey hissedememiştim. Elini de tutmuştum oysa...

Ders zili çaldı. Ders kimyaymış... Ah nefret ederim!

O da ne? Hocası güzelmiş. Neyse ki burdan kurtarıyor.

'Evet çocuklar. Bildiğiniz üzere ders kimya. Derse hazır mısınız? Bundan önce yeni gelen arkadaşınızla tanışalım. Bize merhaba de'

'Merhaba ben Liam. Liseye burda başladım. Daha öncesinde okula gitmiyordum.'

'Bu ilginç. Neyse çocuklar hadi derse başlayalım.'

Hiç ders dinleyesim yoktu açıkçası. Kafamı sıraya koyup uyusam mı yoksa Kate'i mi kessem bilemedim. En iyisi uyumak. Ohh zaten sabahın köründe kalkmıştım. Bu uyku çok iyi olacaktı...
------

Daha işin bitmesine vardı. Epey yorulmuştum. Salak gibi gelen her müşteriyle ben ilgilendim. Burada çalışan şerefsizler sabahtan beri yatıyor. Bir tanesini hiç gözüm tutmadı zaten. Ne zaman göz göze gelsek pişkin pişkin sırıtıyordu. Cılızdı baya. Bir tane vursam bayılırdı. Neyse dayanacağım...

Müşteriler sonunda sustular. 5 dakikadır yeni bir müşteri de gelmemişti. En azından o sırada dinlenme fırsatı buldum. Tam şöyle bir ohh çekmiştim ki müşteri geldi. 60 yaşlarında manken gibi giyinmiş, dışı kırışık ama içi genç bir kadın gelmişti. Valla bu sefer hiç ben gidemeyecektim. Yanımdakilerden biri gitti. Kadın oldukça şeker ve uysal bir kadına benziyordu. Zaten böyleleri de bana hiç denk gelmez. Nerde bir manyak var gelip yapışıyor yakama...

Bir süre sonra o masumiyetin altında yatan profesyonel manyak ortaya çıktı. Kadın aslında hırsızmış. Daha doğrusu onla beraber 2-3 kişi daha var. Silahı kafama doğrultunca anladım. Çok pis işlere bulaşmıştım ama ilk kez ölüm korkusu sarmıştı beni. Çünkü kadın yalnız değildi. Kadını iyice inceledim de aslında hiç de masum değildi. Açık konuşmak gerekirse içip içip kocasını döven bir tip vardı...

Neyse ki garson arkadaşlardan biri mutfaktaydı. Olayı fark edince dışarı çıkmamış ve polisi aramış. Biz kadını oyalarken polis arabasının sesi duyuldu. Elbette bunu bizimle birlikte onlarda duymuştu. Korku yapışsa da kaçacak yerleri yoktu. Tam o sırada polisler gelmişti bile. Ahenkle cafenin her tarafına dağılıp suçluları topladılar. Sanki bu olaya çalışıp geliyorlardı. Aralarındaki ahenk ve senkronizasyon Ricky Martin'in müzikalindeki gibiydi. Ben onları şaşkınlıkla izlerken çoktan hırsızları kelepçelemiş götürüyorlardı...

Neyse ki kimseye bir şey olmamıştı. Olayı çabuk ve hasarsız atlattık. Böyle olaylı bir günün daha sonuna gelmek üzereydim. Saat beşe geliyordu. Gidip hazırlanacaktım ama biraz daha durmayı tercih ettim. Zaten müşteri öğlenki kadar yoğun değildi. Bu yüzden zorlanacak bir durum yoktu. Biraz daha bekledikten sonra arkaya gidip üstümü giyindim. Sanırım gelir gelmez bela getirmiştim arkamda. Uğursuz gelmiştim de diyebiliriz. Yorucu ve kötüydü ama iyi bir iş yapıyordum. Adam öldürmekten daha zevkli olduğu kesin. Ha bir de çok daha iyi niyetli...

Sabah sekiz akşam sekiz çalışan arkadaşlara kolay gelsin diyip çıktım. İş çalışma saatlerimle Liam'ın okul çıkış saatleri çakışıyordu. Şanslı sayılırım. Hemen Liam'ı almaya gittim. Dünden konuştuğumuz gibi kapıda beni bekliyordu. Sanırım biraz bekletmişim. Sinirli sinirli baktı bana. Yine de gidelim işareti yapmamla benimle geldi...

Bu uzun günden sonra eve gelip ayaklarımı uzatmak sanırım en güzel şey. Bütün yorgunluğum yatağıma akıyordu sanki. Biz dinlenirken annem yemeği hazırlamıştı. O da oldukça yorgun görünüyordu. Soracaktım ama o kadar yorgundum ki bir an önce yemek yiyip yatacaktım. Fazla yiyesim de yoktu açıkçası. Biraz didikleyip odama çıkmamla kendimi yatağa atmam bir oldu. Mis gibi ve kabussuz bir uyku beni bekliyordu...

------
Abim uyumuştu. Annem uyukluyordu. Benim de yavaştan uykum geliyordu ama televizyonda en sevdiğim talk show vardı. Onun bitmesini bekleyecektim. Bu sırada mutfaktan kendime bir soda aldım. Gerçekten ben de yorucu bir gün geçirmiştim. Dersler zaten başlı başına sorun. Oldu bitti okulu sevmem ama okumam gerektiğini biliyorum. İşe yarar bir adam olmam gerek. Gerçi bu kenar mahalle okulunda nasıl olacaksa bu. Her neyse sodamı bitirdim. Tesadüfün en güzeli program da bitti. Annem uyumuştu. Ona yerine yatmasını söyleyip odaya çıktım. Artık temiz bir uyku çekebilirdim. Lambayı kapattım. Odayla birlikte gördüklerim de karanlığa gömüldü...
------

Kiralık AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin