Alfred elindeki ekmekten bir ısırık aldı. Otelin yemekhanesinde köşedeki masalardan birine oturmuştu. Hiçbir şey yiyesi yoktu. Midesi bulanıyordu. Kemal annesiyle kız kardeşi daha fazla merak etmesin diye Ahmet Ali'yi sakinleştirdikten sonra Alfred'i kenara çekmişti.
"Benim... eve gitmem lazım."
Alfred başını aşağı yukarı sallamıştı.
"Ama Ahmet'i götüremem. Bunu senden isteyemem biliyorum ama evine de göndermek istemiyorum."
"Babası yüzünden mi?"
"Evet."
Alfred kıyamamıştı. Kemal gittikten sonra Ahmet Ali'yle konuşup ona burada kalmasını söylemişti. Yüzü biraz daha iyileştikten sonra eve gidebilirdi. Bunu duyunca sarışın çocuk derin bir nefes alıp Alfred'e sarılmıştı.
Alfred kahvesinden büyük bir yudum aldıktan sonra yüzünü ekşitti. Buraya o kadar para döküldükten sonra bari kahvesi güzel olsaydı.
"Seni biraz ilerideki bir kahvehaneye götüreyim. Oranın kahveleri İstanbul'un en iyisidir."
Uzun saçlı genç adam Ahmet Ali'nin sesini duyunca irkildi. Çocuk sonunda yataktan kalkmış elinde küçük bir tabak içinde bir yumurta ve biraz zeytinle Alfred'in karşısında dikiliyordu. Alfred oturması için karşısındaki sandalyeye işaret etti. Çocuğun yüzü berbat görünüyordu. Bir gözü tamamen kapalıydı. Dudağındaki yara acı verici görünüyordu.
"Günaydın."
"Günaydın." Ahmet Ali gözlerini kaçırdı. "Yanında kalmama izin verdiğin için çok teşekkür ederim. Herkesin yapacağı bir şey değil."
Alfred gülümsedi. "Teşekkür etmeni gerektirecek bir durum yok. Kim olsa aynısını yapardı."
Ahmet Ali başını iki yana salladı. "Hayır, yapmazdı. Benimle doğru düzgün hiç muhabbetin olmadı bile. Kemal için bana katlandığın için teşekkür ederim." Alfred itiraz etmek için ağzını açmıştı ki genç çocuk lafını kesti. "Bunu senden onun istediğini biliyorum."
"Kemal istemeseydi de kalmana izin verirdim."
Ahmet Ali buruk bir şekilde güldü. "Yine de çok kalmayacağım." Etrafına bakındı. "Burada bile insanların bize baktığına inanamıyorum."
"Belki de iki erkeğin neden tek yataklı odada beraber kaldığını düşünüyorlardır." dedi Alfred gülerek.
Ahmet Ali de kahkaha attı ama yüzünün kızarmasına engel olamadı. "Dün gece üç erkek olduğumuzu bilselerdi ne düşünürlerdi acaba?"
"Aman bırak bilmesinler."
İki adam biraz daha gülüştükten sonra arlarına sessizlik çöktü. Alfred yüzünü buruştura buruştura kahvesini içiyor, Ahmet Ali'de çatalıyla tabağındaki zeytinlerle oynuyordu.
"Kemal'le aranızda... tam olarak ne var?"
Sarışın çocuk ağzına atığı yumurtada boğulunca öksürmeye başladı. "Nasıl yani?"
"Yani, ikiniz de birbirinizi çok önemsiyorsunuz."
Ahmet Ali başını salladı. "Evet, çocukluğumuzdan beri arkadaşız çünkü."
"Sadece arkadaş?"
"Evet, Alfred. Başka ne olacaktık?"Alfred gözlerini kaçırdı. "Sadece birbirini bu kadar önemseyen iki insanın duygularının sonradan... aşka dönmemesi bana garip geliyor."
Ahmet Ali çatalını aniden tabağın içine bırakıp masada Alfred'e doğru eğildi. "Sakın. Sakın bu tarz konulardan konuşma. Özellikle de benim yanımda." Fısıltı gibi çıkan sesi keskindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
18. Sone [bxb] [DÜZENLENECEK]
Romance"Seni bir yaz günüyle kıyaslayayım mı?" dedi Alfred. Kemal hafifçe gülerek reverans yaptı. "Lütfen." "Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın." Kemal'in en sevdiği Shakespeare dizelerinden alıntı yapıyordu. "Her güzel, güzellikten er geç yo...