sinira ulasmamasima ragmen 1k oldugumuz icin atiyorum.... 1k için tesekkurler💕
sinir 40 yorum(diger bolum hazir hemen atabilirim) keyifli okumalar..Ayağımı sallamayı durduramıyordum. Kafamı çevirip kitabi tekrar açıp tekrar denedim. Hocanın slaytta açtığı yerleri bulamamıştım. Yanımdaki çocuğun kitabına doğru eğilip sayfa numarasına bakmaya çalıştım.
134.
Bu senenin ilk dersiydi. Derse başlayalı ise yalnızca 1 saat olmuştu. Tüm sınıf perişan olmuş haldeydik.
Sol arka çaprazıma dönüp Jisung ve Minho'ya baktım. Jisung kafasını kitaba koymuş tek odağı slayttı. Kitabı çizmeyi bırak kitap kapalı ve şu an çenesi için yastık görevini görüyordu. Minho ise slayta bakarak surekli bir şeyler yazıyordu. O tarafa baktığımı fark edince hafifçe elini onundeki kağıttan kaldırıp salladı. Gülümseyip önüme döndüm.
Dersin bu şekilde geçmeyeceğini düşünerek çantamdan çıkardığım deftere not düşmeye başladım. Not çıkarma işlemini genelde evde yapardim sinavlar yaklaşırken. Derste yalnızca altlarını çizerdim.
Tam dört saatin sonunda hoca bugünlük bu kadar yeter sizi ilk dersten korkutmayayım diyerek bırakmıştı bizi. O kadar minnettardık kendisine hepimiz sürünerek çıkmıştık dersten. Jisung bir ara cama koşup atlayacağım falan diyordu ama Minho'nun onu tutup öne doğru fırlatmasıyla kapıya yönelmişti.
Herkesin çıkmasını bekledikten sonra sınıftan çıktım. Sınıfın biraz ilerisindeki otomatta küçük bir sıra oluşmuştu. Jisung arkadaki duvara yaslanıp fotoğraf çekilirken Minho ise sıradaydı. Bir kaç kere dönüp arkasındaki Jisung'a bakmış daha sonra önüne dönmüştü.
"Görüşürüz Jisung."
Gözlerini telefondan çekip "Minho'yla ders çalışacağız, gelmek istersen." derken hala poz vermeye devam ediyordu.
"Belki, belki daha sonra." dedim. İlk başta hayır demek istesem de kabalık yapmak istememiştim. Minho'nun sabah dedikleri aklıma gelmişti.
" Pekala sonra görüşürüz Jeongin. "
Acele etmeden güzel sanatlara doğru adımladım. Yol üstünde gördüğüm ve bizim binadakinin aksina sıra olmayan bir otomattan bir şişe su aldım. Dersin gereğinden fazla uzaması boğazımın kurumasına neden olmuştu. Aldığım suyun yarısını büyük bir iştahla içtikten sonra şişeyi elimde sallayarak yoluma devam ettim.
Hyunjin'i beklerken Felix gelmiş bana ters bir bakış atmıştı. Konuşmakla konuşmamak arasında kaldığı belliydi.
"Hyunjin'i mi bekliyorsun?" tek kaşını kaldırarak sormuştu.
İki elimde cebimde ona sadece kafa sallamakla yetinmiştim. "Hyunjin'e kölenmiş gibi bekle demek yerine çıkışta işi olup olmadığını sorabilirsin değil mi? Çünkü planımız vardı." Sinirle bir çırpıda söylemişti bunu. Öyle mi yapmıştım? Kölem gibi mi davranmıştım? Hyunjin ilk defa arkadaş edinmişti ve ben onu mahvediyordum. Artık tek arkadaşının ben olmadığını kabullenip ona göre hareket etmeliydim.
"Planınıza devam edebilirsiniz. Hyunjin'e söylersin." dedim hevesle çıktığım merdivenlerden hayal kırıklığı ile inerken. Çantam sanki daha da ağırlaşmıştı. Bacaklarım bedenimi taşıyamayacak gibiydi. Ardı ardına gelen mesaj bildirimi sesiyle elimi telefona attım. Sınıf grubundandı ders notları atılmaya ve gereksiz sorular sorulmaya başlanmıştı. Grubu sessize almak yerine telefonu uçak moduna almıştım.
Otobüs durağının kalabalık olduğunu görünce yürüme isteğimin daha ağır basmıştı. Az önce beni taşıyacak kadar gücü olmayan bacaklarım şu an ise koşu yarışına hazırlanıyormuşçasına güçlüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
friends; hyunin
Fanfiction"hyunjin burası benim evim farkında mısın?" "bu oda fazlaydı ve benim olabilir diye düşündüm" "sorabilirdin.." "gerek duymadım"