Istanbul'a geleli tami tamına 2 ay oldu. Okula otobüsle 15 dakikalık bir mesafe de olan öğrenci evim gayet güzel. 6 arkadaş kalıyoruz bu evde. Biri İstanbullu. Diğerleri ise Adanalı Trabzonlu, Nevşehirli, Ankaralı. Bi de Bodrum'dan gelen bir arkadaş var. Hepsi birbirinden farklı civil cıvıl insanlar. Böyle hepsi bir yörenin temsilcisi gibi olunca Temel, İngiliz, Alman , Fransız fıkrası gibi oluyorsunuz. Isimleri ise Zehra, Rumeysa, Sude, Betül, Feraset. Ve sıra geldi kendimi tanıtma faslina. Bendeniz Hayrunnisa Sözde. Kayseri'den geliyorum. Iki kardeşiz. Bir abim var. Istanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesini kazanmış olup hazırlık sinifindayim. Yarışmacı arkadaslara başarılar diliyorum falan filan. Neyse. Malum geleli iki ay olduğu için tam olarak vizelerin ortasında finallerin oncesindeyiz. Zaten o Arapça yok mu o Arapça. Insani öldürüp öldürüp diriltiyor. Birgün Arapça çalışırken pattadanak kalp krizinden olmadı kahrimdan gidiverecegim. Zira suan tam olarak odamda oturmuş Arapça calismaktayiz oda arkadaşım Betül'le beraber. Odamız pek büyük olmasa da küçük de değil. Eski Model iki karyolamiz var. Ne?! Öyle bakmayın. Öğrenci evi bu. Ne zannettiniz? Baza olacak hali yok ya. Neyse efendim. Bir dolap var. Aslında ben bez dolap almayi düşünmüştüm kendime ama Betül aynı dolabı bolusmeyi tavsiye etti. Iki kız kardeş gibi. Mesela üst iki raf onun alttaki iki benim. Askıda da sol benim sağ onun arayı ayırmasi için de esarplarimizi astik. Iki ufak çalışma masamiz var. Şu katlanabilir olanlardan. Iki de sandalyemiz. Ah, bir de pencere önü çiçeklerimiz. Kırmızı begonya, fesleğen, pembeli morlu menekşe. .. Bir nevi çiçekçi dükkanı gibi penceremizin önü.
Betül anlatmaya devam ediyor ama benim pek anladigim söylenemez. Hele ki lisede Arapça'yi hiçbir şey anlamadan, hatta neyi anlamadigini bile anlamadan ders kitaplarını ezberleyerek beş düşüren bir insan için hiç kolay değil. Kapının korku filmlerini aratmaksizin gicirdayarak açılmasıyla ikimizde aynı anda başımızı çevirdik. Zehra gelmiş.
"Kızlar hadi ara verin. Çay demledim. Hem yaninda kek de var!"
Ağzımdan sular akarak dogrulurken sanırım heyecandan ağzımdan söyle bir şey çıkmıştı.
"Gercokton moo???"
Evet sayın seyirciler kibarlikta son nokta derslerine hoş geldiniz. Evin bütün kızları kaplumbağa yuvaları olan odalarından çıkmış ve salonda toplanmıştı. Hep beraber kurduğumuz yer sofrasina oturduk.
"Hadi tefeul yapalim" diye el cirpti rumeysa. Kütüphaneden de rastgele bir kitap seçip geldi. Bu kizin nesesine hayranim dostlar. Kiz bildiginiz sevgi kelebegi gibi bir sey. Boyle kisa boylu , incecik, renkli gozlu, hanim hanim bir imsan.Her biri rasgele bir yer seçip okudu. Sıra bende. Ne çıkacak bakalım. Hadi Bismillah...
"Kişi evlenince dininin üçte birini tamamlamış olur.""Tam adamına çıktı haa!"
"Eee, sen evlenmeyi düşünme canım istediğin kadar. Bak Allah Resulu ne diyor? Goordun mü gördün mü?"
"Ben odama gidiyorum."diyerek cayimi da alıp ayaklandim.
"Ne dedimki ben şimdi?"
-----
Bu muhabbetini canımı siktigini itiraf etmeliyim. Tamam hadis bu konu üzerine çıkmış olabilir ama bu konuda hassas olduğumu onlara söylemiştim. Ben-evlenmek-is-te-mi-yo-rum. Tamam belki üniversiteyi bitirince olabilir ama o da belki. Ben su benim kızım okuycak teyzesi modellerdenim. Evlenmeye pek niyetim yok. Kim cekicek onun kahrini yav. Yok kıskanacak, yok sinirli olacak, her akşam en az 2 çeşit yemek istiycek. Sonracima güzel ütü falan. Hem beni çalıştırmak da istemeyebilir. Hadi bunu geçtim doktorami da evle ilgilenmeyi azaltirsam diye istemez. Yok öyle yağma arkadaş! Benim hayalim ilahiyat profesörü olmak bir kere. Hem üniversitede evliliklerin ne kadar zor olduğunu akrabalarimdan biliyorum. Kuzenim her sene bute kalıyor. Geçen sene evlendi ve evlilik için alışverişle şunla bunla uğraşırken sınıfta kaldı kizcagiz işte. Betül un sesiyle sicradim. Bayağı dalmisim sanırım."Yersiz bir alınma yaptığının farkindasin değil mi?"
"Evet, ne yazikki." dedim sıkkın bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurtma Bakisli Istanbul
ChickLitSonunda gelmiştim işte . İstanbul ayaklarimin altında göğe doğru yüksele yuksele ilerliyor. bakışları Bir uçurtma gibi yükseliyor semada. Birçok şey söylüyor bakışları . Ve ben bu şehire aşığım. Bu şehir benim sevdiğim . O benim uçurtma bakislim...