"Ben Hasan'ın abisiyim" Sessiz kalmayı tercih ederek devam etmesini bekledim.
"Adım Dinç." Tövbe Estağfurullah yaa. Dinç diye isim mi olurmuş. Hem Urfa daha bozulmamış ve geleneklerini muhafaza eden bir yer nereden bulmuşlar bu ismi?
"Ve sanırım böyle söylenmez ama Urfa'ya gelmen gerekiyor. Af buyur!? O da ne demek öyle ya!? Karşımdaki Hasan'ın fotokobisi olan adama baktım. Tek fark boyu biraz daha kısaydı ve teni daha koyuydu. Zor bir şekilde yutkunduktan sonra cevap verdim.
"Anlamadım!?"
"Şöyle izah edeyim. Hasan çok hasta ve seni zikredip duruyor. Ne yapsak ne desek kabul ettiremedik. Urfa'da ki en güzel kızları teklif ettik "Yok" diyor. Hayır sende de ne bulmuş anlamadım ki?" Son kısmı fısıldayarak ve beni süzerek söylemiş olsa da duydum. Ve şalterlerimin hepsi tek seferde attı. Sıkı sıkıya çantamın kulpuna yapıştım. Kelimelerin hepsi tek seferde dudaklarımdan döküldü.
"Bakın Hasan bende ne buldu ben de bilmiyorum. Ve inanın zaten ne bulduğu da umrumda bile değil. Ben ne evlenmeyi ne de sırf biri iyi olsun diye ona evet demeyi şuan kaldıramam. Ayrıca siz beni öyle rahat bir kız gibi mi gördünüz de Urfa'ya gelme konusundaki teklifi bu kadar pervasızca yapıyorsunuz anlamadım. Ben Urfa'ya bir mahremim olmadan asla gelemem bu bir. Zaten gelmek istemiyorum bu iki. Gelmek istesem bile bu meseleyi aileme asla açamam açarsam abim direk Hasan'ı vurur bu da üç. Şimdi önümden çekilin ve nereden geldiyseniz oraya paşa paşa dönün. Karşınızda üç günlük çocuk yok sizin."
Kenara çekilir çekilmez Betül'ün kolundan tuttuğum gibi hızla uzaklaştım. Valla bu performansı ben bile beklemiyordum. Zevkle sırıttım. Huhhuuuu! Laflara bak yav. Ben neymişim be abi? Hayır her şey güzel de ben Hasan'a kendimi çocuğum ben daha çocuk diye yuttururken abisine karşında çocuk yok senin triplerine girmem de tuhaf oldu biraz. Sanırım bende biraz tutarlılık ve denge problemi var da neyse...
Betül ağzı bir karış açık bir şekilde bana bakıyordu.
"Ağzını kapat ağzınıııı! Sinek kaçacak sonra!"
"Zeyneeeep (dedi böyle uzata uzata). Ben şok ben iptal dostum. O neydi öyle ya. Hala şoku atlatabilmiş değilim. Bence biran önce bir üst akıl tavsiyesi al derim."
"Sanki kimden alacaksam boş boş konuşma da madem öyle diyorsun bir de kimden alacağımı söyle."
"Bence Mustafa abinle konuşmalısın."
"Hıhı tabi. Mustafa abim var da ben konuşmuyorum. Sahi onun dönmüş olması gerekiyordu. Eve gidince bir arayayım bakalım. Belki dönmüştür. (Betül'e bir dirsek attım.) Aferin kız. Arada kafan çalışıyor." Güldü.
"Hıhı tabi arada çalışıyor işte öyle aynı seninki gibi." İkimizde kıkırdayarak otobüs durağına geçtik. Otobüse binip eve geldik. Tam ayakkabılarımızı çıkarıyorduk ki gözüme yeni bir zarf daha ilişti. Ya yeter ama artık Hasan ya. Kusuntu geldi vallahi. Hayır madem öyle azıcık yaratıcı ol be evladım. Bu ne böyle hep aynı hep aynı. Çaktırmadan kendimi çimdikledim. Kendime gelsem iyi olacak. Bu işin sonu hayra gitmiyor zira.
"Gene mi!?" Betül'ün şaşkınlıktan ziyade sıkıntıyla sorduğu soruya aynı şekilde soru dolu olan gözlerimi çevirerek cevap verdim. Zarfı hızla yerden alıp çantama attım. Zira kızlardan biri daha görseydi yavaştan valizlerimi toplayacak olabilirdim. Ama onlar da haklı ne yapsınlar. Ama işte ben de haklıyım. Ben ne yapayım?
Sessizce kapıyı açıp parmak uçlarımıza basarak eve giriyorduk ki yakalandık. Hem de Feraset'e.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurtma Bakisli Istanbul
ChickLitSonunda gelmiştim işte . İstanbul ayaklarimin altında göğe doğru yüksele yuksele ilerliyor. bakışları Bir uçurtma gibi yükseliyor semada. Birçok şey söylüyor bakışları . Ve ben bu şehire aşığım. Bu şehir benim sevdiğim . O benim uçurtma bakislim...