Görev

97 9 10
                                    

Keyifli okumalar dilerim.

İnsanlar kendi zihinsel yolunu çizerken en berbat fırçalarıyla en berbat renkleri karıştırırlar. Gidişatı beğenmediklerinde iki seçenekleri bulunur. Ya birkaç katman atarak temelden kurtulup daha iyisi için çabalarlar, ya da yeni bir temel atmak için başka bir tuvale geçerler.

Bazı insanlar için ise durum bundan da farklı olabiliyor. İki yolun sonunda da temelin yok olacağını bildikleri için harekete geçemeyenler mesela. Çünkü bazı insanların temel olarak nitelendirdikleri şey, değiştirmeye kıyamayacakları kadar yer edinir hayatlarında.

Ne üstüne katmanlar atarak yok etmek isterler, ne de başka bir tuvale sarılmak. Bu da güvenli bir konfor alanının, bir insan üzerine nasıl işlediğini kanıtlıyor.

Bazı insanlarda ise temeli oluşturan kendisidir fakat, devamını oluşturan ise duygulardır. Bir süre sonra bunu kontrol edemediklerinde hep en başa dönmek isterler. Duyguları bundan kurtulmak istemese bile, mantığı duygularının karşısında durmak ister. Bu yüzden duygusal ve mantıksal olarak iki uç yaşanır.

İnsanoğlu o kadar garip işliyor ki insanlık zaten birçok uç noktada ayrılıyorken, insanın kendi içinde de bu kadar uç noktalara ayrılıyor olması beni düşündürüyor hep.

Bazıları bir mantık noktasında buluşabiliyor. Sonuçta insan duygularını kontrol ederken bile mantığına danışıyor.

Bazen de düşünüyorum ki insanlar temel gerçekleri boya katmanları ekleyerek veya yeni bir tuvalde yeni bir başlangıç yaparak silmeye çalışmamalı. Onu korumanın ve değiştirmenin yollarını bulmalı.

Fakat bu düşünce insan doğasının karmaşıklığını aşırı basitleştiriyor. Resim yapmak kasıtlı bir yaratma eylemidir. İnsan davranışı ise sayısız faktörden etkilenir ve yöntemsel veya sistematik olmaktan uzaktır. Kafamda ki bu metafor insan eylemlerinin ve seçimlerinin katmanlı olduğu ve birbirleri üzerine inşa edildiği fikrini yakalayabilirken, bir diğer düşünce insan davranışının kaotik, öngörülemez doğasını yakalamakta yetersiz kalıyor.

Bu yüzden bunun da yaşamın gerçek algoritmasına uymayacağını düşünüyorum. Çünkü hayat sıfırda dengelenmesi gereken matematiksel bir denklem değildir, Yaşamın özü dengesizliktir.

Hileli hayatlar, hileli insanları da beraberinde çeker.

Bu yüzden kafamda ki düşüncelerin hangisinin daha doğru ve mantıklı olduğunu kavrayamıyorum.

Eğer bunları eskisi gibi Baran'a anlatabiliyor olsaydım, zihnimde ki yollardan hangisine gideceğimi bilemediğim için yeni bir yol açardı bana. Bir baba edasıyla öğretirdi doğruları. Fakat şimdi ne o doğru, ne de biz eskisi gibiydik.

Elimde ki fırçayı yerine bırakıp, tuvalimin son haline bir göz gezdirdim. Eksik bir yer görmüyordum. Zihnimde ki düşünceler nasıl dengesiz ve pürüzlüyse, tuval bir o kadar pürüzsüz bir güzellikteydi.

Yaklaşık iki saat önce uyanmıştık. Bugün görevin bizzat başlayacağı gündü ve dün başımıza gelen olaydan sonra daha da dikkatli olmamız gerekiyordu. Gönderdikleri adamın ortadan kaybolması epey dikkat çekmişti. Öldüğünü çoktan fark ettiklerini varsayıyordum. Fakat biliyordum ki, harekete geçmeleri için daha erkendi.

Kahvaltıyı hızlıca yapmıştık fakat henüz haber gelmediği için kendi halimizdeydik. Baran karşımda ki koltukta bir kaç belge düzenliyordu, ben ise tam olarak resim yapma havamda olduğum için çıkmadan önce vaktimi değerlendirmek istemiştim.

Gözünde ki gözlük ile ve ciddi bakışlarıyla o kadar hoş görünüyordu ki, onu bu halde görünce bütün sinirim uçup gidiyordu. Sert karakteri beni korkutsa bile, üzerimdeki baskısının hoşuma gitmediğini söyleyemezdim.

SANRILAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin