K İ R E M İ T E V L E RS o k a k Ç o ç u k' u
Yaşlı Amca:
Giderdi Hoşuma.Ne giyerse giderdi hoşuma...
.
45 gün önce...
İnsanoğlu zaman zaman acımaz olabiliyordu, zaman zaman öfkeli, sinirli; mutlu, heyecanlı, huzurlu... İnsandık ve doğamızda olan bir duygu karmaşası içerisinde ne zaman hangi duygumuzun arşa çıkacağını kestiremiyorduk. Aynı gün içerisinde hem mutlu hem üzgün olabiliyorduk hatta aynı gün içerisinde bir haberle sevinip ardından yıkılabiliyorduk. İnsanoğluyduk ve dünyamızdaki yatsınamaz duygular her gün çetrefilli bir hal alırken buna alışmamız gerekiyordu.
Şimdi kahkahalar yükseliyordu, oysaki aynı ortamda 10 dakika önce hüzünlü bir şarkı çalıp ruhlarımızı karartıyordu, işte insanoğlunun duygu karmaşası yaşadığı sıradan bir an olarak bu an örnek verip unutmamak adına altını çizebilirdik.
"Görmeniz lazım ama..." Ceylin büyük bir kahkaha attığında gözlerimi kırpıştırıp tebessüm ettim.
"Sadece abartıyor." dedi Barış gözlerini devirerek.
"Sizin aranızdaki ilişkiyi anlamak çok güç. Birbirinizi sevdiğiniz, birbirinize değer verdiğiniz çok belli. Aynı birbirinizi bir kaşık suda boğmak istediğinizin belli olduğu gibi." Yabancı bir simanın kurduğu karışık üç cümle üzerine herkes tatlı tatlı gülmeyi sürdürürken benim yüzümdeki tebessüm aynıydı. Ne kahkahaya dönüşüyordu ne de içten bir tebessüme. 10 dakika önceye kadar ortamdaki başrollerden biri olsam dahi şimdi sıkılmış ve bir an önce eve gidip kendimi yatağa atmak istiyorum. Saatin bir olduğunu varsayarsak şayet dağılmak için güzel bir zaman dilimiydi.
Göz ucuyla önce Ceylin'e sonra Barış'a ardından hiç tanımadığım altı kişiye bakındım. Televizyondaki iç karartıcı filmden sonra dışarıya çıkmak istemiş, kendimizi bir anda kumsalda bulmuştuk. Gitarla çalıp şarkı söyleyen grup bizi oldukça sıcak karşılarken onlara katılmış ve eşlik etmiştik. Şimdi ise bir saattir olduğu gibi hâlâ yanlarındaydık. Ceylin'in başlattığı sohbetin merak uyandırdığını ve herkes tarafından sevildiği gerek konuşmalardan gerek yüzlerdeki neşeden anlaşılabilirdi.
"...yine de abartmamak lazım." dedi Barış. Nasıl bir cümleye başladığını ve sonunu neden iğneleyici bir şekilde getirdiğini daldığım zaman dilimi yüzünden hatırlayamasamda örselemedim. Barış tanıdık simalar dışındaki yüzlerle sohbetin dozunu artırmaya devam ettiğinde ondan hiçbir farkı olmadığını bildiğim Ceylin'e döndüm.
"Ben bir tuvalete gideceğim." dedim. Ortamdan kurtulmak için sunabileceğim en güç bahane buydu şayet. Ceylin güler yüzüyle bana dönüp başını salladığında ayaklandım ve tuvalete doğru ilerledim. İlerledikçe kahkaha sesleri azaldı, artık ne konuştuklarını duyamayacak kadar uzaktaydım.
Aslında bu tür ortamları severdim, sevmezdim değil. Gecelere akmayı, kahkaha atmayı, bol bol konuşup kendimi kaybetmeyi severdim ancak az önce -nedeni bilinmez- ortamda bulunmak istememiştim. Bunaltı bir ihtimal olabilirdi ancak kesin bir hüküm süremezdi. Düzleştirmiş olduğum saçlarımı sırtıma doğru atarken yürümeye devam ettim. Tuvalete gitmeyecektim, sadece beni tuvalette sandıkları bir zaman diliminde yalnızlığında en az kabalık kadar tatmin edici bir mutluluk olduğunu tadacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİREMİT EVLER
Dla nastolatków"Sen ister inkar et, ister kabullen." dedim. Kendimden emin duruşum gözlerimi kısmama rağmen varlığını korudu. "Her insanın içinde bir duygu kırıntısı vardır. Tıpkı her evin yapısında bir kiremit parçası olduğu gibi." @kaptanmil