-1

64 4 1
                                    

Basit ya da rastgele çekilmiş gibi duran bu karede insan çok farklı anlamlar çıkarabiliyor, çok farklı şeyler hissedebiliyor.

Ben bu kareden hiçbir şeyi fark edemediğimizi çıkarıyorum. Kendi sorunlarımızla, sonradan unutacağımız şeylerle uğraşmaktan etraftaki güzelliklerin farkına varabilmiş değiliz. Güzel manzaralı fotoğraflara internetten bakıp farklı ülkelerde olabileceğini, ülkemizde olamayacağını düşünüyoruz. Çünkü etraftaki güzellikleri,böyle doğa manzaralarını görmüyoruz. Öten kuş seslerini duymuyoruz. Deniz kokusunu, yağmur sonrası toprak kokusunu, çimen kokusunu, çiçek kokusunu içimize çekmiyoruz, keyfini çıkarmıyoruz. Bunların yerini her saat durmak bilmeyen araba sesleri, makine sesleri, egzoz kokuları, dumanlı görüntüler alıyor.

Huzur nedir bilmiyoruz. Küçük şeylerden mutlu olmayı bilmiyoruz. Mutluluğun parada olduğunu düşünüyor, onun peşinden koşuyoruz. Mutluluğu ararken belkide yanı başımızda olduğunu fark edemiyoruz. Dünyanın ne kadar güzel bir yer olduğunu onu kirletenler yüzünden fark edemiyoruz. Bazılarımızın gözünü hırs bürümüş. Bazılarımızın hiçbir şey umrunda değil, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın, veya yaşamasın ya banane" tavırlarında. Bazılarımız bir yarışın içinde, belki de bu yarışta bazen kendisini kaybediyor. Ne olduğunu, kim olduğunu, nerden geldiğini unutuyor. Ölümlü yaşamın olduğunu, ertesi gün hayata veda edebileceğinin farkında olmadan kötülük peşinde, dünyayı kirletmekle meşgıl. Etrafımızdakileri incittiğimizn farkına varamıyoruz. Kimse umrumuzda olmuyor benciliz çünkü.

Bir gün 24 saattir. Bunu laf olsun diye söylemiyorum çünkü 30 haziranda bir gün 24 saat 1 saniye oldu. Dünyanın dönüşü 1 saniye gün ve mevsim kaymasından dolayı yavaşladı. Bu küçük ve önemsiz gelen rakam aslında hiç ummadığımız kadar önemli ve bir çok şeyi değiştirebilir. Dünyanın ne kadar çöktüğünü günden güne bizim onu öldürdüğümüzün farkında varamıyoruz. Varsak bile başkalarını suçlayıp, iki gün sonra umrumuzda olmuyor.

Kendi kendimizi öldürüyoruz. Hem maddi hem manevi hem ahlaki açıdan. Aç olanları düşünmeyip, fakir olanları düşünmeyip har vurup harman savuruyoruz. Ayağında ayakkabısı olmayan çocukları, bırakın çocukları kendinizden büyük yaşlı insanları önemsemiyoruz. Hepimiz sosyal medyadan bir iki fotoğraf görüyoruz, içimiz cız ediyor, bir iki tweet atıyoruz, bir iki durum yazıyoruz ve bunları yaparak daha duyarlı hale geldiğimizi düşünüyoruz. Çocuğunu, eşini döverek öldürenlerin, işkence eden sadistlerin, tecavüz eden sapıkların, köpek etiyle festival yapan bir ülkenin, hayvanlara zarar vermekten haz duyan mutluluk duyan midesiz insanların farkında olup -sözümmeclistendışarı- hiçbir şey yapmıyoruz. İnsan kendi türüne işkence çektirmekten zevk alırken, hayvanlara acımasını bekleyemeyiz zaten. Ya da insan hayvanlara işkence yaparken kendi türüne acımasını bekleyemeyiz. Sadece biraz toprak ve sömürge adına, ölümlü dünyada lider olma yolunda her şeyini feda eden insanlara karşı, öldürmenin günah olduğu dinden olup- Müslümanolup- "ALLAH ALLAH ALLAH" diye bağırarak insan öldürenleri, din ayrımı, ırk ayrımı, dil ayrımı yapan insanların farkında olup toplum adına bir şeyler yapmak yerine sadece susuyoruz. Dini kullananların önünde sadece susuyoruz. İçimizden söyleniyoruz ve bu kadar. Başka insanları öldürürken, başka insanların ırzına geçerken, başka insanlara aklıma gelmeyecek şekilde küfürler edip küçük düşürürken; kendi sevdiğiniz insanlara bunların yapılmasına nasıl üzülebilirsiniz?

Bunlar bizim ayıbımız.

Eklediğim video ne kadar uzun olsada , videoyu izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

İç sesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin