neden bu kadar heyecanlandım ve neden her şey biterken yeni bir şeye başladım bilmiyorum ama çocuklarımızın mesleklerini yansıtmak istedim, bu kurguyu ben de beklemiyordum çok ani olduu.
oy ve yorumlarınızı bekliyorum ama. iyi okumalar dilerim hepinize 🌛
"aybike hanım, telefon size. yine aynı beyefendi arıyor sanırım."
"hayatım istemiyorum diyorum, şuan yeni müvekkil ile ilgilenemeyeceğim ve bu dava beni aşar. beyefendiyle de görüşmeyeceğimi belirttim zaten, tekrar eder misin aynılarını?"
"aybike hanım." kıvırcık saçlı kadını sinirlendirmek istemiyordu belli ki genç kız da. ama telefondaki adamın ısrarlı arayışlarından sıkılmıştı ve pes edecek gibi de görünmüyordu hiç. yine de sözlerini yinelemek zorunda hissetti ama kıvırcık avukat, izin vermemişti buna.
"elif'çim. hayır diyorum. konu kapanmıştır. bir kez daha ararsa da benim mesleğimi kendisine hatırlatıp çok rahatlıkla dava açabileceğimi söyler misin lütfen? sonra da iki kahve getir de içelim birlikte."
badem gözlü kız başını aşağı yukarı salladığında hattın diğer ucundaki beklettiği adama döndü tekrar. bir yandan da deftere bir şeyler yazıyordu ama bu durum avukat hanımın hiç hoşuna gitmemişti. zaten görüşmeyeceğini gayet kesin bir dille belirttiğini düşünüyordu. ona rağmen kendi sekreterinin onun sözlerine kulak asmayarak not alıyor olması sinirlenmesine sebep olmuştu.
elif ise bir yandan tepkisinden de çekinerek yokladığı kadının yüzünde gördüğü öfkeyle gerildiğini hissetti. telefonu kapatmamanın yanı sıra not almasına sinirleniyor olacaktı, haklıydı da ona göre ama telefondaki adam da hayli ısrarcıydı.
"hı hı. evet anlıyorum efendim. tamam, not aldım ben isminizi ve numaranızı ama tekrar belirtmek durumundayım, aybike hanım bu davayla ilgilenmeyi ve davaya ilişkin her şeyi kesinkes reddediyor. bu konuda çok sert ve geri döneceğini de sanmıyorum... hı hı, evet anlıyorum. tamamdır, iyi günler."
kızın telefona söyledikleriyle ela gözlerini biraz da kısarak dikkatle ona bakıyordu genç kadın. çatık kaşları ve dikkatli bakışlarına karşı elleriyle oynayarak yerinden kalktı elif.
"aybike hanım, biliyorum yine ilgilenmediğinizi defalarca söylediniz ama adam gerçekten çok ısrarcı. telefonu yüzüne kapatamadığım için de ismini ve telefon numarasını yazdım mecburen. sizinle birebir konuşmak istiyor."
derin bir iç çekti kıvırcık kadın, elif'in beklediğinin aksine daha sakin görünmesi kızın içine su serpmişti açıkçası. aybike hanım sinirliyken öfkesi herkesi yakardı ve yanından mümkün olduğunca çabuk kaçılması gerekirdi çünkü.
"adamın kendisi miydi arayan yoksa bir arkadaşı, ailesinden biri, tanıdığı falan mıydı?"
pes etmiş değildi aslında aybike ama belli ki hayır demekle bir sonuca varılamıyordu. o zaman da evet der gibi gösterip yüz yüze hayır demesi gerekirdi, oldukça sert bir şekilde. aybike eren gibi, her zamanki sert kişiliğinden ödün vermeyen ve her koşulda güçlü kalmış o kadının her zaman yaptığı gibi.
öfkelenmemiş görünen kadının yüzünde hala sakinliğini kabullenemeyen kız, bir şeyler arıyordu. muhtemelen birazdan masayı yıkıp dökecekti, evet kesinlikle sebebi buydu bu aşırı sakinliğin.
"kendisi değildi, psikologu olduğunu söyledi efendim."
"psikologu mu?"
başını aşağı yukarı salladı yeniden topuz saçları başını ağrıtmaya başlamış kız. karşısındaki kadın kıvırcık saçlarını geriye attığında da camından dışarı bakmış, düşünceli görünüyordu.
"demek suçunu hafifletmek için ve cezadan sıyrılmak için psikolojisi bozuk adam ayaklarına yatıyor ha. uyanığa bak sen. benden tek başına karşılık alamayınca da sözde psikologunu yönlendiriyor bana."
"sizce durum böyle mi gerçekten? yani adamın gerçekten psikolojik sorunları olamaz mı?"
"durum tam da böyle elif'çim. ben bunlar gibi kaç tanesiyle karşılaştım bir bilsen." bir süre daha yeniden döndüğü cama baktıktan sonra kıza yöneldi tekrar. sinirini sesine yansıtmasa da ela bakışlarından okunan öfke gitmiş gibiydi. "kahve getiriyordun en son, ben öyle hatırlıyorum, getir de içelim beraber. sen de yoruldun bugün."
genç kız geniş gülümseyişiyle gülüp çıkmıştı odadan. aybike genç kızın masasına gidip az önce bir şeyler karaladığı kağıdı eline alıp inceledi. bir isim ve telefon numarası vardı sadece. bir de ismin yanında adamın mesleği.
"berk özkaya, psikolog."
derin bir nefes daha veren kadın ismi inceledi dikkatle. kağıdı çantasına attıktan sonra ismi düşünürken başı aniden döndü, masanın kenarına tutundu. o sırada gelen elif de endişelenerek kahveleri masaya bırakarak koluna girdi avukatın.
"aybike hanım, iyisiniz değil mi? ne oldu?"
"iyiyim iyiyim elif, bir şeyim yok. gözüm karardı biraz sadece. bir şey soracağım sana, bu berk özkaya, psikolog. bir yerden tanıdık geliyor mu sana?"
"hayır, ünlü bir psikolog falan mı ki? ya da tanıdığınız biri mi?"
"bilmem." dedi ikinci cümlesine cevap olarak. zihni hala ismi düşünürken kalbi çok hızlı atmaya başladı ama heyecanlı bir atış asla değildi bu, çarpıntıya benziyordu.
yerine oturduğunda kahvelerini içerlerken zihnini bu durumun odağından çekti. bir süre sonra elif'e biraz yalnız kalacağını söylediğinde de çantasını karıştırıp az önce içine attığı kağıdı buldu. numaraya önce mesaj atmayı düşündüyse de bunun çocukça ve biraz da özgüvensizce olacağında karar kılarak aramaya karar verdi. neticede aybike avukattı, özgüven kelimesinin ta kendisiydi.
birkaç çalışın ardından açılan telefona konuştu.
"alo, merhaba, berk bey ile mi görüşüyorum?"
"buyrun benim."
"aybike eren ben, ısrarla aradığınız avukat."
telefondan arayacağından yüzde yüz eminmiş gibi bir mırıltıda gülüş aldığında yüzü düştü, belki de hiçbir ses yoktu ortada ama aybike öyle duymuştu. paranoyak mı oluyordu bir de?
"aybike hanım, merhabalar, çok sevindim aramanıza."
"ben aynı şeyi söyleyemeyeceğim sanırım. yoğun ısrarınıza karşı mecbur dönüş yapmak zorunda kaldım. davayı kabul ettiğim düşünülmesin lütfen, boşa umut vermek istemiyorum kimseye. sadece ısrarlarınızdan kurtulmak için sizi dinleyeceğim. arama sebebim de bu."
amacını çok kısa ve öz açıklayan kadına karşı telefonda bir iç de berk geçirmişti. aybike bugün kendisininkiyle beraber daha kaç iç çekiş sayacağını merak ederken de adamın cevabı çok da gecikmemişti.
"o halde yüz yüze görüşsek daha doğru olur sanıyorum. eğer sizin için de uygunsa bu akşam sekizde beraber bir yemek yiyelim, ısrarımızın sebebini de anlatacak ve de tanışacak vaktimiz olur."
"tanışmak istediğimi sanmıyorum, ama ısrarınızın eminim ki çok geçerli olan sebebini dinlemek için ise saat altı daha uygun sanırım. restoranın konumunu da size gönderirim."
her zaman kendi bildiğini okuturdu aybike, başkasının söylediğiyle isteği olmadan bir şey yaptığı görülmemişti. kendi istediğini yaptırırdı.
"pekala, saat altıda gönderdiğiniz konumda olacağım. tanışmak için sabırsızlandığımı da söylemeliyim ayrıca, bu kadar inatçı avukatın kim olduğunu merak ediyorum."
"iyi günler berk bey." dedi kendi kendine alayla gülümseyen kadın. kendine her alanda hayran bırakan biriydi.
"iyi günler aybike hanım."
arkadaşlar bir kurgu geliyor... amanın diyorum
YOU ARE READING
who is the guilty one | ayber
Teen Fictionberk'in psikologu olduğu hasta, aybike'nin de müvekkili olmak zorundaydı. başka seçenekleri yoktu.