9.Bölüm: Doğanın İzleri

7 5 0
                                    

Bu bir oyun değildi sonuna kadar izleri kalacaktı.

*****

"Buradayım Octavius." diyordu. Kendisi gibi bir çiçeğin üzerine konmuştu. Bana gülümsüyordu. Uçarak yanına geliyordum. "Burdasın." diyordum. Yavaşça kanatları soluyordu. Onu tutmaya çalışıyordum. Fakat yer bir anda beyazlığa bürünüyordu. Bir boşluğa düşmeye başlıyordum.

Hızlıca olduğum yerden kalktım. Günden güne gördüğüm rüyalar canımı fazlasıyla sıkıyordu. Onu görmek istemiyordum. Onu duymak ya da onun güzelliğini tatmak istemiyordum. Uzakta olduğunu bilerek ondan uzaklaşmak istiyordum fakat ona ulaşabilmek için uçuyordum. Aklımı kaybetmem üzereydim. Kanatlarımda kalan son güç ile arabadan çıktım ve ormana doğru uçtum. Orman bize ev sahipliği yapacaktı. Uçmaya devam ettim. Bu sefer nereye gittiğimin bir önemi yoktu sadece uçuyordum.

Bir çatırtı sesi duyduğumda o tarafa odaklandım. Biraz daha yaklaştığımda siyahlar içerisindeki yuva'yo gördüm. İşte orada duruyordu. Çiçekte oradaydı fakat etrafta kimse yoktu. Çiçeğe doğru yaklaştı. "Güzel çiçek söyle bana o nerede?" dedim. Çiçek bana döndüğüne bir yaprağı rüzgardan dolayı düştü. "Octavius geri geldin. Benim için değil ama değil mi? Onu götürdüler. Birisine satmak için götürdü Octacian. Fakat dikkatli olmalısın Octavius, çünkü şehirde herkes seni arıyor." dedi. Tam konuşacakken gelen ayak sesleriyle birlikte ağacın arkasına doğru uçtum. Octacian benim sarıldığım yere götürmüş olabilirdi Viona'yı. Tek çarem oraya geri dönmekti. Esaret içerisinde olduğum ilk güne dönmeliydim. Hızlıca uçup şehire doğru yönelmeye başladım. Gördüğüm her yere bakıyordum.. gördüğüm her şeye sanki oradaymış ve beni hissediyormuş gibi baktım. Çünkü her ne kadar uzakta olursa olsun o bana aitti. Ve sanırım ben de ona aittim.

*****

Yorulduğum için gördüğüm bir çatıya kondum. Küçük bir evin çatışıydi bu. Bahçede oynayan çocukları izlerken gözümün önünden bir kelebek geçti. Viona'ya benziyordu. Hatta belki de oydu. Benim gibi kaçmış ve beni arıyor olabilir miydi? Kelebeği takip etmeye başladım. Hızla uçmaya devam ediyordu. Kanatlarımda güç kalmadığı için o kadar hızlı değildim fakat yine de onu gözden kaybetmiyordum. Biraz daha ilerlediğimde büyük bir açıklığa geldim fakat kelebek ortalıkta yoktu. Birden arkamdan bir ses duydum. "Beni mi arıyorsun?" dedi. Kelebeğe döndüğümde Viona olmadığını gördüm. "Hayır seni değil kendimi arıyorum." dedim ve ters yöne doğru uçmaya devam ettim. İçimde bulundurduğum umut gün geçtikçe daha kırılmaya yaklaşıyordu.

Bir ağacın üzerine kondum ve dinlenmeye başladım. Onu bulmam gerekiyordu. Her ne pahasına olursa olsun ucunda ölmek dahi olsa onu bulacaktım. İşte zaten en büyük gerçeğimde buydu. Ne pahasına olursa olsun onun içinde yaşamaya çalışıyordum. Kendimi bir arabanın tekerleğinin altında ölüme itmek varken şuan onu bulmak için yaşıyordum. Ölmek istiyordum ama nefesimi onun için alıyordum. Kimse bilmezdi fakat ben bu yüzden ölecektim. Ben de bilmezdim fakat ben bu yüzden ölecekmişim.

Kelebeklerin Aşkı Kısa Olur Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin