21.

2.3K 167 59
                                    

BXB KATEGORİSİNDE #12 ve 5K OLMUSUZ SİZ SAKA MİSİNİZ HEPINIZIN AYAK PARMAKLARINA SAĞLAMCA BUSELER KONDURDUGUMU FARZ EDIN İYİ OKUMALARRRR

***

Yavuz tam bir aptaldı.
Yirmilerinin ortasındaki hayat akışında hâlâ ne istediğini, ne amaçladığını bilemeyen, hayatını adayacağı planlarını dahi kendi belirleyemeyen biriydi.

Yavuz büyüktü, iriydi, hatta kocamandı, Berkay'ın tabiriyle saçlı sakallıydı ama tam bir çocuktu. Ailesinin gölgesinde hayatını devam ettiren zavallı bir çocuk.

En son ne zaman kendi için bir şey yapmıştı?
Ne kadar uzun süre önce veda ettiğini bile hatırlamadığı piyanosu mesela... Odasının bir köşedinde kapağı örtük vaziyet duruyordu.

Halbuki ne de güzel çalardı, ne çok severdi piyanosunu. Lisedeki arkadaş ortamında bunu şaka malzemesi yapar, en ibne özelliğim piyano çalmak derdi. Yirmilerinin ortasında, en ibne özelliği gerçekten ibne olmasını sindirmeye çalışıyorken üstelik.

Yavuz biraz da zavallıydı. Kendini keşfetmeyi hep ertelemiş bir çocuktu. İnsanların kendi kendilerini keşfetmesi gerektiğini bilmiyordu. Ona göre ailesi doğru sandığı o kendi sınırlarını koyar ve buna göre yaşardı. Piyano hevesi dayısındandı, spor hevesi kuzeni Harun abisindendi. Ona 15 yaşlarındayken hayrandı. Sahi, ne büyük kolları vardı! Yavuz ona hep imrenmişti. Sonra hırslandı ve ondan daha büyük kollara sahip olmuştu.

O, kendini insanlarla hep kıyaslardı
hayatın bu olduğunu sanıyordu. Böyle yaşanırdı, böyle yaşanmalıydı.

Ve sonra yirmilerinin ortasına geldi ve elinde avucunda kendine dair hiçbir şey kalmayarak uyandı. Kendilik nedir bilmiyordu bile.

Berkay'ı düşünüyordu. Sürekli düşünüyordu tabii ama bu asla öylesine bir his değildi. Kendilik hissettiği bir düşünmekti.

Sanki kendini onda bulacaktı. Ve bu ihtimal onu öyle bir korkuttu ki kaçmak istedi, avazı çıktığı kadar bağırmak, kendini ondan korumak ve arkasına bakmadan koşmak istedi; öyle yabancıydı kendilik hissi...

Bu yüzden tam olarak saydıklarının bir kısmını yaptı: Belki bağırmadı ama kaçtı, hem de arkasına bakmadan. İçindeki karmaşıklık geçer sandı, yeniden eski rutinine döner sandı.
Fakat olmadı.
Evet rutinlerini gerçekleştiriyordu. Sabah filtre kahvesini içiyor, 6 yumurtalı omletini yiyor, işe gitmeyecekse birkaç saat evde çalışıp ardına tavuk pilav yapıp sporuna geçiyordu.

Tüm bu yalnız gerçekleştirdiği rutinler aslında onun sıradan hayatının bir parçasıydı.
Ama neden yalnız değildi? Tüm bunları yaparken kafasında bir insan da ona eşlik ediyordu. 6 yumurtayı kırarken ya da tavuğu haşlarken Berkay ona ne şaka yapardı onu düşünüyordu mesela. Ayı oğlu ayı mı derdi yoksa senin yüzünden tavuklar fazla mesai yapıyor mu derdi?

Ya da spora gitmedi diye zargana kaldın mı derdi? Bugün bir tavuk kurtuldu mu derdi?

Yavuz asla kafasını susturamıyordu. Çileden çıkacak gibiydi ve bunun tek çaresinin aslında onunla konuşmayı kesmek olabileceğine karar verdi. O an bu mantıklı gelmişti ve yaptı, en şiddetli şekilde.

Olmadı.
Eksiklik hissine her daim hakimdi, hep eksikti. Fakat hiçbir eksiklik böyle hissettirmemişti ona. Bahsi geçen hissin getirdiği yas evresi, Yavuz'a yabancı geliyordu. Yarım ya da öfkeli olmamalıydı. Bunları tattıkça daha da kafayı yiyordu.

Başlarda sorun neydi anlayamıyordu. Konuşmayı kestiği ilk hafta kendini kandırdı. Rahatladığını, başının artık bir oğlan tarafından şişmeyeceğini falan zannetti. Tam bir aptal olduğunu henüz fark etmemişti. Hatta aklına gelmelerinin tek sebebi duyduğu suçluluk hissidir diye yorumladı.

Berkay | GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin