MİCA ADASI

27 5 0
                                    

   Edeline başını kaldırıp kapıyı açan kişinin -üzerine kustuğu- yüzüne baktı. Yüzü yakından daha güzel olan kadının suratına bakakaldı.
"Şey a- özür dilerim, temizlemene yardım edebilirim." dedi Edeline panik içinde. Liliana iki parmağıyla gömleğini tutup iğrenek baktı ve "Sorun değil" dedi.
   Saat güneşin batmasına yaklaşmış, akşam yemeği yapılırken Edeline mutfağın kapısında Lena ve Nicolas'ı izliyordu. İkisi de işini büyük bir ciddiyetle yapıyordu. Birden bir el omzuna dokundu. Edeline önce sağına, omzundaki ele; sonra soluna, elin sahibine döndü. "Ne o aşçılarımızı mı izliyorsun?" dedi Liliana. Edeline başını olumlu anlamda salladı ve tekrar Liliana'nın eline baktı. Liliana, elini Edeline'ın omzundan çekip "Kusura bakmayın, alışkanlık." dedi. Edeline gülümsedi ve "Problem değil." dedi. Liliana bir süre Edeline'ın yüzünü inceledikten sonra "Saçını düzeltmemi ister misin? Gözüme çok takılıyor da." diye sordu. Edeline "Olur." diye yanıtladı.
   Birkaç dakika sonra Edeline, geminin üst katında oturmuş Liliana'nın makas getirmesini bekliyordu. Çok geçmeden Liliana elinde bir makasla geldi. Önce Edeline'ın saçını taradı, sonra kesmeye başladı. Kestikten sonra, saçını bir kez daha taradı ve Edeline'ın önüne doğru yürüdü, "Bu boy da yakıştı prensesimize." dedi.
Edeline gülümsedi ve oturduğu sandalyeden kalkıp ayna bulma umuduyla sağına soluna bakınmaya başladı. Liliana Edeline'ın elini tutup "Gel bakalım nasıl olmuş." diyip Edeline'ı aşağıya, uyudukları odaya götürdü.
   Odaya girdiklerinde oda karanlık olduğu için Edeline uyuduğu oda olduğunu bile fark edemedi. Liliana, "Bir saniye bekleteceğim." diyip odadan çıktı ve birkaç dakika sonra elinde bir gaz lambasıyla geri döndü.
   Gaz lambasının aydınlattığı odada Edeline aynada yeni kesilmiş saçına bakarken Liliana da onu aynadan izliyordu. "Beğendin mi? Iı yani saçınızı beğendiniz mi?" Edeline gülümsedi ve "Evet, beğendim. Teşekkür ederim." dedi. Liliana da gülümsemesine karşılık verdi ve bir süre birbirlerine baktılar.
   Sessizliği Liliana bozdu. "Mideniz iyi mi? Hala bulanıyor mu?" diye sordu. Edeline "Evet, daha iyiyim." diye yanıtladı. Liliana odadan çıkacakken Edeline kolunu tuttu ve "Biraz konuşabilir miyiz?" diye sordu. Liliana arkasını dönüp "Tabii." diye yanıtladı.
   Liliana kapıyı kapatıp, boş yataklardan birine oturdu. Edeline da karşısındaki yatağa oturdu ve lafa girdi "Arthur takma isminiz mi? Yoksa beni kandırıyor musunuz?" Liliana gülümsedi, "Sizi kandırmıyorum, aksine sizi koruyorum." diye yanıtladı Edeline'ın sorusunu. Edeline anlamıştı, onu Amos'tan koruyordu ama neden? "Kafanız karıştı, farkındayım hanımefendi ama bunu bilmeniz yeterli." Edeline gülümsedi ve "Diğer sorumun cevabını alamadım." dedi. Liliana ayağa kalktı ve başını eğip "Adım Liliana Elias. Kendimi size ilk başta Arthur olarak tanıttım, özür dilerim. Bu hatam için lütfen beni affedin ama inanın sizin iyiliğiniz içindi." Edeline elleriyle destek alarak oturduğu yataktan kalktı, elini Liliana'ya uzatıp, "Edeline Ambrose Adelard." dedi. Liliana, Edeline'ın uzattığı elini sıktı ve yeşil gözlerine baktı. Bu basık odada, gaz lambasının ışığında bile Edeline'ın gözleri ışıl ışıl parıldıyordu. Liliana, Edeline'ın kirpiklerinin gölgesini bile görebiliyordu. "Gözleriniz ço-" Liliana cümlesini tamamlayamadan odanın kapısı hızla açıldı. Kapıdaki kumral çocuk "Pardon, bölüyor muyum? Yemek hazır." dedi, Liliana'ya bakıp sırıttı ve odadan çıkıp ardından kapıyı kapattı.
Liliana, odanın kapısını açmış, odadan çıkarken Edeline'a "Bakalım yemeği beğenecek misin?" diye sordu. Edeline yemek için ne yaptıklarını bilmiyordu ama yemek gerçekten çok güzel kokuyordu.
   Güneş batmıştı, masayı yelkenlerin boş tahtalarına astıkları gaz lambası aydınlatıyordu. Geminin arkasında kurulu olan masada altı korsan ve bir prenses, sessizce akşam yemeklerini yiyorlardı.
   Edeline'ın karşısında oturan sarışın kız Lena'ya dönüp "Ellerine sağlık Lena. Pedro, git de Lena sana biraz yemek dersi versin. Bu sabahki yemek neydi öyle! Balçık gibi." Edeline'ın yanında oturan esmer adam sakallarını karıştırıp, gözlerini karşıdaki sarışın kıza dikti. "Tamam ya! Takılıyorum sadece." Pedro sonunda gözlerini kızdan ayırdı ve yemeğini yemeğe devam etti.
   Herkes sakince yemeğini yedi, kimse pek konuşmadı ve yemekleri bitince beraber sofrayı toplayıp, masayı geminin ortasından kaldırdılar.
Edeline mutfağın kapısında bulaşıkları yıkayan Liliana'yı izlemeye başladı. Liliana izlendiğinin farkında bile değildi. Kimdi bu kadın? Neden Edeline'ı koruyordu?
   Bulaşıklar bitince Liliana arkasını döndü ve Edeline'ı orada görünce şaşırdı. "Ne zamandır buradasın?" diye sordu Liliana. "Bir süredir." diye yanıtladı Edeline. Bir süre birbirlerine baktılar, sessizliği Edeline böldü. "Neden gemide kimsenin belirli bir görevi yok?" Liliana gülümseyip "Aslında var ama şu an tayfanın hepsi burada değil Korsan Adası'nda biz de kendi kendimize benim gemimde takılıyoruz diyelim." diye yanıtladı Edeline'ın sorusunu.
"Beni nereye götürüyorsunuz?" Liliana gözlerini Edeline'ın gözlerine dikti "Ne? En azından bunu bilmeye hakkım olmalı." Liliana başını olumlu anlamda salladı ve kollarını göğsünde birleştirdi. "Korsan Adası'na gidiyoruz ama gitmemizin sebebi sen değilsin. Bu kadarı yeterli mi?" "Hayır." Liliana gözlerini mutfakta gezdirdi ve tekrar Edeline'ın gözlerine baktı. Edeline " Beni haydutlarla dolu bir adaya götürüyorsun ve beni koruduğunu iddia ediyorsun öyle mi? Ne yapacaksınız beni? Orada satacak mısınız?!" Liliana Edeline'ın ellerine uzandı ama Edeline ellerini geri çekti. "Seni kim tanıyor ki? Prensesin sen olduğunu nereden bilsinler?" Liliana'nın bu sözleri Edeline'ın içini rahatlatmaya yetmemişti. Edeline bir hışımla mutfaktan çıktı ve dar koridorda merdivenlere doğru yürüdü. Yukarıya çıkarken, Liliana da onun peşinden geliyordu. Yukarıya çıktıklarında Edeline olduğu yerde durdu ve "Beni evime götür!" "Öldürülmek mi istiyorsun? Amos'un şövalyeleri her yerde seni arıyor!" "Sanane ki bundan!" "Bak biliyorum tanışmıyoruz ama inan bana sana zarar verecek bir şey yapmayacağım. Seni satacak olsam çoktan satardım değil mi?" Arkalarından bir ses boğazını temizledi. "Hanımlar bölüyorum ama fırtına geliyor." Liliana başını kaldırıp göğe baktı, kara bulutlar etrafı sarmıştı. Gidecekleri onca yol varken -yelkenleri olmayan bir gemiyle- bu fırtınadan sağ çıkmaları pek de mümkün görünmüyordu. Liliana aşağıya inen merdivenlerin başına gidip "Pedro! Thea! Yukarı gelin!"
   Çok geçmeden Pedro ve Thea yukarıya çıkmış, dümenin başına geçmiş ve yelkenleri olmayan gemilerini şiddetli rüzgara rağmen hareket ettirmeye çalışıyor; Edeline, Nicolas ve Liliana'ysa, onları izliyorlardı. Sarışın uzun saçları parıldayan kız arkasını dönüp Edeline'a "Saçların çok yakışmış bu arada." diyip gülümsedi. Liliana kızın omzuna vurup "Şu an flört etmenin sırası mı? Döndür şu gemiyi!" diye çıkıştı. Kız gözlerini devirip önüne döndü.
Birden gemi beyaz bir ışıkla aydınlandı ve ardından büyük bir gürültü koptu. Edeline çakan şimşekle yerinden sıçradı. Pedro hızla arkasını döndü ve panik içinde "Bu gemiyi böyle döndüremeyiz. Nicolas, Liliana aşağı inin yorgan, örtü ne varsa getirin. Bu gemi bu fırtınada yelkensiz dönmez." dedi.
   Liliana ve Nicolas hızlıca aşağı inip örtüleri topladılar ve birbirlerine dikmeye başladılar.
Sağanak yağmurun altında sönmek üzere olan bir gaz lambasının ısığında ne kadar iyi dikebilirlerse o kadar iyi diktiler ve Pedro yukarıya çıkıp yelkeni asmaya çalıştı.
   Yağmur gitgide hızlanıyor, göz gözü görmüyordu. Edeline her çakan şimşekte yerinden sıçrıyordu, dümenin başında kalakalmıştı. Dümende duran kız Edeline'a dönüp, "Korkuyorsan aşağıya Theo'nun yanına inebilirsin." dedi. Edeline kafasını salladı ve dümenin olduğu yerden çıkıp, sağanak yağmurda ıslanmaya başladı. Aşağıya inmek için geminin arkasına doğru yürürken etraf tekrardan aydınlandı ve tekrardan bir gürültü koptu. Yağmurun şiddeti çakan şimşekle arttı ve Edeline'ı sırılsıklam yaptı.
   Edeline sonunda merdivene ulaşmıştı, aşağıya iniyordu ama ıslak merdivenlerde topuklu ayakkabıları kaydı ve dar merdivenlerde yuvarlandı. Kafasını duvara vurdu. Sağdan ikinci kapı açıldı ve odadan Lena çıktı. Edeline'a yürürken "iyi misin?" dedi. Edeline başını olumlu anlamda salladı ve yerden destek alarak kalktı. Lena, Edeline'ın sırtını sıvazlayarak, "Gel, bizimle otur. Korkmuşsundur, açık denize alışık değilsin." dedi ve onu çıktığı odaya götürdü.
Edeline odaya girdiğinde onu gaz lambasının ışığında oturan, korkmuş on beş ya da on altı yaşında gözüken sarışın bir çocuk karşıladı.
   Lena, Edeline'a boş yataklardan birini göstererek "Otur bakalım." dedi. Edeline yatağa oturdu ve sallanan gemide tekrardan bulanan midesini dindirmeye çalıştı.
Üçü de loş odada öylece oturmuş, hiçbiri konuşmuyordu. Sessizliği Liliana'nın hızla açtığı kapı böldü. "Tutunun adaya vuruyoruz!"
Geminin çarpmasıyla, gemideki herkes oradan buraya savruldu.
   Liliana düştüğü yerden kalkıp önce Theo ve Lena'ya ardında Edeline'a baktı. "Herkes iyi mi?" diye sordu. Hepsi bir ağızdan "İyiyim." diye yanıtladı. "Güzel, o halde sakin ama hızlı adımlarla yukarı çıkın çünkü gemi her an su alabilir." Hepsi panik içinde yataktan kalktı ve hızla odadan çıkıp dar koridorda arka arkaya merdivenlere koşmaya başladılar.
   Yukarı çıktıklarında yağmur hala devam ediyordu. Lena panik içinde sağına soluna bakındı ve "Kivi nerede?!" dedi. Nicolas dümeni gösterdi. Dümenin başında Thea Kivi'yi omzuna almış, seviyordu. Lena derin bir iç çekti ve dümene doğru yürümeye başladı.
   Yağmur dindiğinde, hava yavaş yavaş aydınlanıyordu. Korsan tayfası ve prenses, yamuk gemide oturmuş yağmurun dinip, havanın aydınlanmasını bekliyorlardı.
   Güneş doğduğunda Liliana ayağa kalktı ve ıslak eteğini sıktı. Yamuk gemide bir ileri bir geri yürüdü ve oturanların önünde durup kollarını açtı "Evet hanımlar beyler, işte Mica Adası."

Korsan ve Prenses Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin