Saat öğle vaktini çoktan geçmiş, çay vakti gelmişti. Kraliçe Isabella mavi koltuğuna oturmuş kızıyla beraber beş çayını yudumluyordu. "Edeline canım iyi misin?" Edeline gözlerini pencereden ayırıp annesinin yeşil gözlerine baktı, "İyiyim anne." dedi yorgun bir sesle. "Bak biliyorum, evlenmek istemiyorsun ama şu an tek çaremiz bu. İnan bana." dedi annesi Edeline'ın narin ellerini sıcak elleriyle sararken. Edeline annesinin gözlerinden ayırıp pencereden limon ağaçlarıyla çevreli bahçeye bakmaya devam etti. "Biliyorum anne."
Saat gece yarısına yaklaşmış, Edeline odasında penceresinin önündeki sallanan sandalyesinde oturmuş, dışarıyı seyrediyordu. Ay ışığı pencereden içeri vuruyor ve siyah saçları ay ışığında parıl parıl parlıyordu.
Kapı çaldı ve içeriye Noa girdi. Yıllardır neredeyse her gece Noa, Edeline'ın odasına gelir ve birlikte vakit geçirirdi.
Noa odada elinde gaz lambasıyla yavaş yavaş Edeline'a doğru yaklaşırken oda yavaş yavaş aydınlanmaya başladı. Noa gaz lambasını şifonyerin üzerine koydu ve Edeline'ın karşısındaki koltuğa oturdu.
İkisi de bir süre konuşmadı. Sessizliği Noa böldü. "Leydim size bir şey söylemeliyim." Edeline başını sağa, Noa'ya doğru çevirdi. "Amos Krallığı sizin için yola çıkmış." diye devam etti.
Edeline şaşkınlıktan tek kelime edemedi. "Batı'dalarmış buraya doğru geliyorlar Leydim, gitmelisiniz. Majesteleri Isabella' ya söyleyemedim biliyorsunuz Arthur ile nereden tanıştığımı bilmelerini istemiyorum. "
Edeline gözlerini Noa'nın gözlerinden kaçırıp yere doğru baktı. Tahta zeminde gıcırdayan sandalyesi odada duyulan tek sesti. Başını yukarıya, pencereye doğru kaldırdı ve ayağa kalktı. "Sanırım artık şu Arthur ile tanışma vaktimiz geldi." dedi sandalyesinden kalkarken.
Noa gözlerini kocaman açtı, anlayamamıştı. "Arthur ile mi kaçmayı düşünüyorsunuz Leydim. Olmaz ona güvenmemeliyiz biliyorsunuz, o bir korsan." dedi Noa pencerenin önünde duran, siyah saçlı kızın yanına yürürken. "Sevgiline olan güvenin gözlerimi yaşarttı Noa." Noa birden durdu ve kaşlarını çattı. "Sadece sizin için endişeleniyorum. Sizi onunla göndermek pek de mantıklı değil Leydim." Edeline kafasını olumlu anlamda salladı. Arkasını döndü ve sandalyesine doğru yürüyüp oturduktan sonra Noa'ya karşısındaki sandalyeyi işaret etti. Noa oturdu ve Edeline lafa girdi. "Tamam o zaman sen sadece benim buradan kaçmamı sağla. Arthur sadece gemiyi ayarlasın ve gideceğim güzergahı bana söyle gerisini ben hallederim. "
Edeline düğününü ekmek için mükemmel bir plan yapmıştı. Nasıl olsa peşinde Amos' un şövalyeleri varken düğünden kaçması pek de göze batmazdı öyle değil mi?
Güneş doğalı yarım saat olmuş, Edeline hala pencerenin önündeki sandalyede oturmuş Noa'dan haber bekliyordu. Tüm gece uyumadığı için yorgunluktan gözleri kapanıyordu.
Odasına annesi Isabella'nın girmesiyle yerinden sıçradı ve hemen sandalyeden kalkıp kapıya yöneldi. "Günaydın tatlım." Annesinin neşeli sesi uykusunun biraz olsun kaçmasına sebep oldu. "Yine mi uyuyamadın." Edeline kafasını olumlu anlamda salladı ve odadan çıkıp birlikte merdivenlerden inmeye başladılar. Merdivenler biter bitmez önlerine çıkan koridorda biraz yürüyüp yemek odasına girdiler. Kahvaltı çoktan hazırlanmış onları bekliyordu.
Edeline salonda Noa'yı gördü ve gözlerinin içine bir cevap alabilmek için dik dik baktı. Noa gülümsedi ve odadan çıktı. Demek ki her şey yolundaydı.
Kahvaltısı bittikten sonra bahçede biraz yürüyüşe çıkan Edeline aslında Noa'yı arıyordu. Arthur ile ne konuştuğunu çok merak ediyordu.
Arka bahçede ahıra doğru yürürken sonunda Noa'yı gördü. Yanına yürürken Noa onu fark edip hızlıca yanına geldi. "Leydim çay saatinde size her şeyi anlatacağım. Çay saatinde limon ağaçlarının oraya gelin." Edeline onayladı ve ahıra Luna'nın yanına uğradı. Onu biraz besledikten sonra saraya geri döndü.
Çay saati gelmişti ve Edeline annesiyle babasından izin alıp bahçeye limon ağaçlarına yürüyordu. Biraz bekledikten sonra Noa göründü ve yanına doğru koşarak geldi. "Bayan Reine'den zar zor izin aldım hemen anlatıyorum ve işime geri dönüyorum Leydim." Edeline kafasını olumlu anlamda salladı ve çimlere oturan Noa'ya eşlik etti. Noa cebinden katlanmış bir kağıt çıkardı ve açıp çimlerin üzerine koydu. "Biz buradayız." Haritada sarayın olduğu bölgeyi gösterdi ve devam etti "Amoslar Batı'dan geliyor. En geç yarın akşama burada olurlarmış. Siz burada atınıza binip limana gideceksiniz Arthur sizi limanda bekliyor olacak ve Korsan Adası'na götürecek. Tek yapmanız gereken ormandan geçip limana gitmek. Ve limana gittiğinizde lütfen fark ettirmeden gemiye binin Leydim. Sizden tek isteğim şafakta yola çıkmanız."
Noa haritayı Edeline'ın eline tutuşturdu ve mutfaktaki işine dönmek üzere hızlıca saraya koştu.
Güneş batmış, herkes odasına çekilmişti. Edeline şafakta çıkacağı yolculuk için heyecanlı bir şekilde odasında dönüp duruyordu. Birden bir şimşek çaktı ve Edeline yerinden sıçradı. Yağmur o kadar şiddetli yağıyordu ki pencereden dışarıyı zar zor görebiliyordu Edeline.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korsan ve Prenses
Novela JuvenilÖldürülmek üzere olan bir prensesin, ıssız bir adada bir korsan tayfasıyla mahsur kalmasını anlatan bir macera hikayesi.