İksir

33 7 90
                                        

Okulda geçirdiği birkaç haftanın ardından Atsushi hâlâ buranın işleyişini çözememişti.

Hogwarts'ta yüz kırk iki merdiven vardı: Geniş, rahat merdivenler, daracık, köhne merdivenler, belirli cuma günleri değişik yerlere çıkan merdivenler, havada bazı basamakları yok oluveren, düşmemek için atlaya atlaya çıkılan merdivenler. İncelikle rica etmediğiniz ya da doğru yerini gıdıklamadığınız zaman açılmayan kapılar vardı sonra, bir de kapı kılığına girmiş duvarlar. Neyin nerede olduğunu hatırlamak çok güçtü, çünkü her şey boyuna yer değiştiriyordu. Tablolardaki yüzler birbirlerini ziyarete gidiyorlardı durmadan; Atsushi'ye bakılırsa, zırhlar da bal gibi yürüyebiliyordu.

Böyle bir okulda yön bulmak kolay mıydı? Atsushi yine kayboldu. İlk başta bu okulda kaybolunca tedirgin oluyor, ne yapacağını bilemiyordu. Ama bir yerde her gün en az beş kere kaybolmayı başarınca alışıyor insan. Şu anda Atsushi'nin tek korkusu iksir dersine geç kalmaktı. Mori'yi sevmiyordu ve onunla ters düşmek son isteğiydi.

Sınıfın yolunu bulabilirsen, dersler de vardı. Atsushi'nin, büyünün sadece asa sallayıp birkaç gülünç sözcük söylemenin çok ötesinde olduğunu anlaması uzun sürmedi.

Her çarşamba gece yarısı teleskopları ile göğü izlemek, değişik yıldızların adlarını, hareketlerini ezberlemek zorundaydılar. Haftada üç kere şatonun arkasındaki seraya gidip Bitkibilim çalışıyor, garip bitkileri, mantarları, onların nerelerde kullanıldıklarını öğrenmeye çalışıyorlardı.

En sıkıcı ders ise en yaşlı öğretmenlerden olan Profesör Herman Melville'in girdiği Sihir Tarihi dersiydi. Tekdüze bir mırıltı ile öğrencilere çeşitli olayları anlatırken isimleri karıştırıyor, cümlenin yarısında dalıp gidiyordu. Sınıf, dersini uyuma zamanı olarak algılasa da Profesör Melville, ara sıra kendine gelip öğrencilerin bayılacak gibi olduklarının farkına varıyor, rastgele öğrencileri -nasıl oluyorsa her zaman Atsushi'yi- sözlüye kaldırıyordu.

Atsushi ikinci kat koridorundan sağa döndü, yanından geçtiği süslü tablodaki parlak, gösterişli kıyafetler giymiş, saçını abartılı olacak şekilde şaşaalı bir toka ile toplamış kadına iksir odasının yerini sordu. Merdivenlerden alt kata inmesine izin vermelerini rica etti, aslında yalvardı ama Atsushi bir merdivene yalvardığını belirtmemeyi tercih ediyor, birinci katta kapı kılığına girmiş bir duvardan geçmeye çalıştı. Büyük çabaların ardından zindana inmeyi başardı.

Yol bulmaya çalışırken derse on beş dakika geç kaldığının farkında bile değildi.

Atsushi iksir zindanını sevmiyordu. Burası yukarıdan, şatonun üst katlarından daha soğuktu. Duvarlar boyunca sıralanmış cam kavanozlarda yüzen hayvan ölüleri olmasaydı bile insanın tüylerini ürpertirdi.

Sınıfa geldiğinde Mori yoklamaya başlamıştı bile. Neyse ki Atsushi adı okunmadan sınıfa varmıştı. Ancak Mori, o içeriye adımını attığı anda öğrencilerin isimlerini okumayı bırakıp gözlerini ona dikti.

Ona hafif bir gülümseme ile bakıyordu. Ama menekşe rengi gözlerinde ışık yoktu. Boş gözlerdi bunlar. Atsushi, o gülümsemenin altında çok soğuk bir şeyi hissedebiliyordu.

"Nakajima Atsushi-kun. Tam olarak on beş dakika yirmi yedi saniye. Sorumsuz olduğunu seni ilk gördüğüm anda anlamıştım. Gryffindor'dan beş puan. Yerine otur, bir daha geç kalırsan seni yavru kaplana çeviririm."

Atsushi onun sözlerinden korkmuyordu. Ama bakışları onu eziyordu. Sesini çıkaramadı. Zar zor başını sallayıp kıkırdayarak ona bakan Sigma'nın yanına geçti. Bu Mori'nin gözünden kaçmamıştı.

Mori yoklamanın devamını getirdi. Atsushi neden yoklama için on beş dakika beklediğini anlamıyordu. Gerçi erken almış olsaydı yoklamayı kaçıracaktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 09, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BSD X HOGWARTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin