Okulun gönderdiği kabul mektup ile birlikte evde beni okula gönderme hazırlıkları başlamıştı. Annemi kaybetmenin ardından uzun bir süre sonra Teyzem gerçekten mutlu gözüküyordu. İki gün sonra Elimden zorla tutularak alışverişe götürülmüştüm ki bundan hiç memnun olmadığımı söylemeliyim. Alışverişe gittiğimizde her yerde aylak aylak dolaşan yaşıtım insanları görünce kendimde hep bir gariplik olduğunu düşünürdüm. Ben çok farklı bir çocuğum triplerine girmeyeceğim , aksine bu sosyal medya bağımlısı beyin ölümleri gerçekleşmişlerden daha insan olduğumu söylemeliyim. Sonunda okul formalarının satıldığı bir hayli lüks mağazaya ulaşmıştık. Tabi bu arada Emine Teyze sürekli kendine bir şeyler almayı ihmal etmemişti ki Emine Teyze sayesinde gelene kadar ben dahil yanımızdaki iki görevlinin de elleri poşetlerle doluydu. Sözde harcama yapmayı sevmeyen ''zaruri'' masraftan kaçının bir aileyiz. Beynimin içinde yankılanan ve kulak zarlarımı aşıp adete kafatasımda yankılanan Emine Teyze'nin sesiyle irkildim.
''Teyze ne yapıyorsun Allah aşkına herkes bize bakıyor lütfen yüksek sesle bağırma.'' ''İki saattir sesleniyorum sana geldik hadi kaldır şu kafanı not defterinden diye. Ama bana cevap vermeyi bırak yüzüme bakmaya dahi tenezzül etmiyorsun beyefendi. ''İyi de ben zaten geldiğimizi farkındayım sadece senin de benim farkında olduğumu fark ettiğini düşündüğüm için ses çıkarmadım. '' Ellerini belinde birleştirip gözlerime bakarak ''bilmiş bilmiş laflar ediyorsun bir de aman neyse seninle uğraşamayacağım hadi geldik , istediğin modeli çalışanlardan birine söylersin. Zaten anladığım kadarıyla bu mağaza sadece okulun formalarını satıyor.'' iyi madem dercesine kafamı iki yana salladım ve yanımda bulunan sadece dokusundan bile anlaşılacağı üzere pahalı olan deri koltuğa oturdum. Çalışanlardan birisine seslendim ve bana bir saniye dercesine elini kaldırdı. Çalışan gelene kadar içerisine bakınıp kendi kendime buranın ne diye bu kadar elit gözüktüğünü anlamaya çalışıyordum sonuçta sadece okul forması satan basit bir mağazaydı. Etrafıma bakınırken çalışanın çıkardığı hafif rahatsız edici olan topuklu sesiyle kafamı çevirdim. Çalışan kadınla göz göze gelmiştik , bana sanki küçük bir bok parçasıymışım gibi bakıyordu. Acaba ağzımın kenarında sabah yediğim reçelden mi kalmıştı da bu kadın bana vebalıymışım gibi bakıyordu.
''Hoş geldiniz , nasıl yardımcı olabilirim ?'' sanki okul forması dışında çok çeşitli eşya satan bir yerdi de bana burada bu tarz bir soru yöneltme zahmetinde bulunuyordu. Boğazımı temizleyerek ''Merhabalar bu dönem 11.Sınıf olarak okula başlayacağım. Katıldığım bursluluk sayesinde okula girmeye hak kazandığımı kağıtta ayriyeten belirtmem gerektiği yazıyordu.'' dedim. Kadının vebalıymışım gibi bakışları daha da iğrenç bir hal almıştı. Sanki burslu olduğumu söyleyince beni alt tabakadan görmüştü izlenimine kapılıyordum. Kendi kendime bunun gerçek olmadığını aksine benim paranoyaklığımdan kaynaklı böyle bir düşünceyi benimsediğimi kendime ikna etmeye çalışıyordum ki işlerin hiçte öyle olmadığını anladım. Kadın bursluların giysileri bu tarafta beni takip edin diyerek beni mağazanın en ücra köşesindeki bodrum katına indirdi. Burası mağazanın geri kalanının aksine ışıksız , eski püskü , depo gibi kullanılan bir yerdi. Kadının bana vereceği ceket ve gömleğin yanındaki rafta bulunan tozlar o kadar rahatsız ediciydi ki kadın bana giysileri verirken burnunu kapatarak veriyordu. ''Sanırım bu size uygun olur.'' dedi kısık bir sesle. Beni elleriyle merdivene yönlendirdi , yavaş yavaş eski püskü merdivenlerden yukarı mağazanın ana bölümüne geldik. Yukarı çıktığımda Az önce ben yokken burada olan bir kaç kişiyle karşılaştım.
İki kız ve iki erkek , gülüşüyorlardı ve ister inanın ister inanmayın filmden çıkmış gibi bir havaları vardı. Önde duran kızıl saçlı kız çok özenli bir makyaja sahipti. Çektiği eyeliner , kirpiklerine sürdüğü koyu maskara ve al rengi yanakları ile yüzü kusursuzdu. Fiziği de gerçekten güzeldi. Üstünde prada marka siyah bir bluz vardı altında ise hafif yaşlı işi duran bir ekoseli etek . Saçları at kuyruğu yapılmıştı tokası da gene prada markaydı. Kızın zengin olduğu her halinden belliydi. Bunu gizlemek için bir çaba sarf etmiyordu da zaten. Hafif rüküş denilebilecek şekilde kendini belli etme ihtiyacı hissettiği her halinden belliydi. Yanında el ele tutuştuğu erkekte oldukça sade beyaz bir gömlek giymişti, Altında hafif bol gözüken siyah bir kumaş bir pantolon vardı ve keskin yüz hatlarına sahipti. Kızın gülüşmelerine karşılık veriyor ve elini sımsıkı tutarak onu kolluyordu. Onların hemen yanındaki çocuk ise baya korkutucu duruyordu , polo yaka yosun yeşili bir t-shirt giymişti elindeki siyah gözlük ve altındaki beyaz pantolonla moda dergisinin kapağından çıkmış bir edayla yürüyordu. diğer köşede duran kız ise... O kıza bakarken kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atmaya başlamıştı. Kesinlikle güzeldi. Üzerinde orta boylarda, klasik duran krem rengi bir elbise vardı. Kahverengi hermes çantası ve topuklu botlarıyla diğerlerinden çok daha asil ve ayrıcalıklı duruyordu. Kıza baktığım andan itibaren sanki gözlerime perde çekilmiş gibiydi. Gözümü ondan alamıyordum. Düz küt kesim siyah ve uzun saçlarının yürürken ki dalgalanışı, Küçük yüzü ve süt beyazı teni, parıldayan inci kolyesi. Kısaca her şeyiyle fevkaladeydi. Diğerlerine nazaran daha ciddi bir postüre sahipti. Yürüyüşü daha sertti. Kız , Yanında konuşan kızıl saçlının dediklerini uzun zaman önce dinlemeyi bırakmıştı. Etrafındaki mağazalara bakınıyordu , arada aynasından saçlarını kontrol ediyor ve hafif kırmızı olan dudaklarındaki ruju tazeliyordu. Kızıl kız sürekli yanındakileri dürtüyor, bir şeyler anlatırken heyecanlanıp tepinmeye başlıyordu. Gömlekli çocuk kızı hafif tebessüm ederek dinliyordu. Polo yakalı çocuk ise tıpkı diğer kız gibi hiç bir duygu belirtisi göstermeden yürümeye devam ediyordu. Çocuğun O kadar soğuk bir havası vardı ki şuan bunu size tarif edebilecek kelimeleri bulmakta güçlük çekiyorum. Tam bu arkadaş grubuna bakarken ve bu düşüncelerimi sizlere aktarırken mağazada çalışan kadının yanımdan hızlı adımlarla geçtiğini fark ederek başımı yana çevirdim. Bu dünya üzerindeki en üst kademeye sahip canlılarmış gibi gezen çocukların yanına gidiyordu. Tam da tahmin ettiğim gibi. Muhtemelen yeni okul arkadaşlarımdı bu çocuklar. Çalışana bakışları ve selamlayışları bile ego doluydu. Sanki çalışanın onlarla ilgilendiğinden minnet duyması gerekiyormuş gibi bir havaları vardı. Kızıl saçlı kız ''Nerde kaldın ben sana demedim mi elli metre öteden geldiğimizi görüp bize yardımcı olacaksın bu avmde işinin bitmesini istemiyorsan kendine acilen çeki düzen ver. '' Çalışan ürkek şekilde başını eğmişti. az önce benimle konuşurken ki dik ve kendinden emin duruşu gitmiş yerine kabuğuna çekilmek için dakika sayan bir kaplumbağa yavrusu gelmişti. Hayretler içinde çalışanın gördüğü muameleye bakıyordum. Kız tamamen kadını aşağılamaya başlamıştı. Beyaz gömlekli çocuk arkadan gülüyor ve sanki bu manzaradan keyif alıyordu. İKİ uçta duran kız ve çocuk ise hiç oralı olmuyordu. Bu durumdan şikayetçi bir havaları yoktu aksine çalışanı görmezden gelen bir tavır vardı yüzlerinde. Soluk tenlerinden dışarı yayılan narsistlik elli metre öteden bile anlaşılıyordu.
Arkadaş grubu daha doğrusu cehennem zebanileri benim de içinde bulunduğum mağazaya doğru geliyorlardı. Aniden arkamı dönerek hızlı adımlarla uzaklaşmak istemiştim fakat Kızıl saçlı kız arkamdan seslenmişti. ''Hey , orada duran yakışıklı çocuk deminden biri bizi dikizliyorsun. Normalde bu tarz durumlara alışığım ne de olsa güzellik çoğu zaman başa dert.'' iğrenç bir gülüş ile noktalamıştı dediklerini. kekeleyerek tabiki dedim kıza. ''Bana bak sence bu çalışan tam bir süs köpeğine benzemiyor mu ?'' ''onu havlatmak ister misin ?'' kız acımasızca kıkırdamaya devam ediyordu bu tarz iğrenç cümleler kullanırken. ''Bak eğer onu havlatmak istiyorsan senin için havlatabilirim. Ne de olsa maaşını benim ailem karşılıyor.'' ''Öyle değil mi köpecik ?'' Bu kız kendini ne zannediyordu. '' Havla bakalım.'' dedi haz aldığı her halinden belli olan çatlak sesiyle. Çalışan kadın o kadar kötü hissediyordu ki ağlamamak için yüzünü iyice önüne eğmiş kızın onun yakasını bırakması için dua ediyordu. Yüzü kıpkırmızıydı. Elleri titriyordu. Titreyen ellerini kızdan saklamak için sımsıkı tutuyor ve gömleğinin ucuyla saklıyordu. ''Onun havlamasını istemiyorum aksine ezikliğini başka yerlerde göstersin, sizin gibi güzel bir hanım efendiye böyle salak bir çalışanla uğraşmak yakışmıyor.'' dedim. Başka çarem yoktu , karşımdaki manyak bir narsisti. Kız gülerek , ''seni sevdim çocuk'' . Yanıma yaklaşarak karşımda gözlerimin içine baktı ve dudaklarını ısırdı. ''Akşam boş musun bakalım.'' ''maalesef bu nazik teklifinizi reddetmek zorundayım.'' dedim. Kız kendisini reddettiğimi düşünüyor olacak ki kulağıma yaklaştı ve ''siktir git.'' dedi. Oracıkta gülmemek için kendimi zor tuttum hem sinirli olmanın hem de bu manyak kızla uğraşmanın verdiği saçmalık duygusuyla ''Bana müsaade.'' diyerek oradan ayrıldım. Diğer çocuklar bu olanlar karşısında da hiç bir şey söylememişti . Olanları Sanki her gün olan normal şeylermişçesine izlemişlerdi.
Olanlardan saatler sonra
Eve daha yeni vardım. bu gün olan olaylardan sonra bu okula gitmenin basit bir devlet okuluna gitmekten çok farklı bir şey olduğunu anlamıştım. Herkes iğrenç ve züppe değildir telkinleriyle kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Ne gündü be. Yalnız kızıl saçlı kızın melek yüzlü bir şeytan olması beni çok eğlendirmişti. Kaostan beslenmesem bile arada böyle eğlenceler iyi geliyordu insana. Şimdi ışığı kapatıp uyuma vakti.
Saat 3.44
Kabustan dolayı uyandım. O kadar terlemiştim ki yastık yorgana varana kadar etrafımda kuru hiçbir şey kalmamıştı. Gene o gündeydim rüyada. Annemin ninnisi. Sürekli aynı sahneden başlayan tekrarlayan rüyalar , ciğerlerime dolan kül kokusu , yanan odunların çıtırdama sesi. Annemin çığlıkları ; Ambulans sirenleri ve daha nice hatırlamak istemediğim , sürekli tekrar gözümün önüne gelen imgeler. Bu soğuk odada bu şekilde ne kadar devam edebilirim bilmiyorum. İlaçlarımı almak için Yataktan kalkmam lazım ama yataktan kalkmaya gücüm yok. Anne çok korkuyorum. Keşke yanımda olsan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kül Parçası
Teen FictionSimurg adındaki bir çocuğun annesinin ani ölümünün ardından psikolojik sorunlarla boğuşup aynı zamanda kendini iyi görmeye çalışmasını konu alıyor. Bunun yanında burslu şekilde şehrin en prestijli kolejini kazanan Simurg belki de hayatındaki en köt...