Okulun ilk günü sonunda gelmişti, aman ne heyecanlı(!). Emine Teyze'nin okula geç kalacaksın haykırışlarını görmezden gelmeye çalışsam da bu iş oldukça güç bir hal almaya başlamıştı. Üzerime maddi olarak değerli olsa da manevi olarak hiçbir anlamı olmayan üniformalarımı giyerek okulun yolunu tuttum. Bazen okulun ne kadar boş ve anlamsız olduğunu unutuyor gibi oluyorum sonra aklıma hayatın tamamının daha da boş ve anlamsız olduğunu geliyor ve az da olsa okulun en azından küçük bir kapsamda anlamsız olmasıyla kendimi avutuyordum. Okula sonunda geldim kendimi gereksiz ve mide bulandırıcı derecede yüksek binanın kampüsüne bakarken buldum. Sanki bu dünyadan değilmişçesine gezinen , kısmen aptal öğrencileri koyun sürüsü gibi gezinirken gördüğümde içime su serpildi. En azından bunlar kadar banel ve gerizekalı değildim. Tanrıya şükür. Binanın sonsuzluğa kadar uzanırmış gibi görünen kampüsünü aşarak binadan içeri girdim. Bina siyah mermerlerle döşenmiş dersliklerden , hafif modern mimariye kaçan ahşap işlemeli koridorlardan ve sayısız hobi sınıflardan oluşuyordu. Ahşaplar muhtemelen pahalı bir ladin ağacındandı. Dersliklerin içindeki son model bilgisayarlar ve tabletler buranın ''elitliğini'' yansıtır cinstendi. Sınıfıma girdiğimde kulağıma tanıdık bir simanın sesi gelmişti. Bu kız o gün avmdeki göt kızdı. Neden göt kız dediğimi anlamadıysanız bir daha bir önceki yazıyı okuyun derim. Yeni okul yetmezmiş gibi bir de bu aptal kızla uğraşmak zorundaydım öyle mi ? Hayat bu kadar da acımasız olmamalı lütfen ya lütfen. korkak ve titrek adımlarla yerime geçtim. Tableti karıştırırken arkamdan gelen uzun topuklu sesini duyduğum da anladım. Bu o göt kızdı. Aslında o gün kızı görmesem gayet güzel bir kız olduğunu söyleyebilirim. Bembeyaz bir tene sahipti muhtemelen 50'ye yakın bir kiloya sahipti. Ysl marka topukluları ve kombinine tamamen uyan beyaz bluzu ile gerçekten nefes kesiciydi. Özellikle altın detaylara sahip inci kolyesi ve ince küpeleri , teninin güzelliğini tamamen yansıtan pembe tonlarında makyajıyla masallardan çıkmış gibi bir görüntüye sahipti. Özellikle açık bırakıp bukleli yaptığı o saçları her erkeğin aklını alabilecek derecede güzel ve göz alıcıydı. Yanıma geldi ve ''Sen o çocuksun, avm'deki nazik ve yakışıklı olan.'' Nazik ve yakışıklı ithamlarını çok sık almadığımdan dolayı yoksul bir mutlulukla sırıttım. ''Selam , övgülerin için teşekkür ederim. Sanırım aynı sınıftayız. Ne mutlu bana.'' tilki misali sırıtarak 'Sanırım öyleyiz , hoşgeldin krallığıma.'' krallık dediği şey bu okulsa gerçekten ciddi sorunları var demekti. Kim kendini bir okulu kendisinin krallığı olduğunu düşündürecek kadar kandırır ve narsist duygularını beslerdi ki. Bu kız sandığımdan değişik bir karakterdi ve hayatında , hayatına muhtemelen hiç bir zaman sahip olamayacağı bir şeyler katmak istiyordu. konuşmayı devam ettirmek adına aldığım nefes sırasında içeri avm'de gördüğüm diğer üçlü geldi. Göt kızın yanında takılanın elinde bir caramel frappe ve bir latte vardı. Diğer ikisi de americano içiyordu. Çocuk elindeki latteyi yanımda oturan kıza verdi. kız latteyi aldıktan sonra tekrardan bana döndü ve ''Bu arada ben Melis. Umarım seni tanıştığıma daha da memnun edebilirim dedi'' tebessüm etti ve arkasını dönerek , kısmen rahatsız edici bir topuklun sesiyle yürüyerek gitti yanımdan. elimde frappe tutan çocuğun bana olan bakışlarını o zaman fark ettim. Utanmasa beni öldürecekti. O kadar kin ve kıskançlık dolu bakışlar atmıştı ki o kızdan hoşlandığını anlamak zor değildi. Üstündeki prada marka takım ve pırlanta küpeleriyle kızdan da abartılı ve zengin duruyordu. Diğer erkek ve yanındaki kız bu ikisine kıyasla daha asil ve derli toplu duruyorlardı. Bunu nasıl anlatabilirim tam bilmiyorum ama sanki diğerlerine nazaran daha çok sorumluluk sahibi gibiydiler. Hayattan daha çok yıpranmış bir kılıkları vardı. Tam o sırada önümü döndüm. Önümdeki çocuk bana tiksinç bakışlar atarak ''Burslu çocuk o dördüyle uğraşmamanı öneririm'' Tehlikeli ve soylu ailelerin çocuklarıdır onlar. Kendileri dışındaki kimseyi düşünmezler hatta seninle konuşan Melisin en büyük hobisi senin gibi bursluları bu okuldan göndermektir. Sizi sevmiyor olsada kurduğu planları sinsi ve çaktırmadan yaparak aklına bile gelmeyecek şekilde sana işkence eder. Lütfen dikkatli ol.'' Çocuk bunları söyledikten sonra ciddi manada şuan bulunduğum ortamdan daha da tiksinmiştim. Burası diğer okuldan daha da manyakça bir yerdi.Daha şuanki dertlerimi aşmamışken bir de üzerine bu dörtlüyle uğraşmak istemediğiden onlara bir daha bulaşmamaya karar verdim. Gene de sessiz olan kızın nasıl biri olduğunu cidden merak ediyordum. Bunları düşünürken ve beynimde çakan şimşekleri susturmaya çalışırken içeri öğretmenimiz girdi.Bu okula yakışır şekilde giyinmişti. İnce bir gözliği vardı ve saçları bir kalem ile topluydu. O günkü derste kendisinin bizim sınıf öğretmenimiz olduğunu öğrenmiştim. Sınıf öğretmenimiz olmasına rahmen dışarıda ağlayan öğrencileri görmezden gelmişti. Tam da tahmin ettiğim gibi okuldaki hiyerarşinin tepesinde bu okulun zengin öğrencileri vardı. Tıpkı o gün avmde gördüğüm ve sonrasında da sınıfta gördüğüm dörtlü grup gibi. Eve gelmiştim ve bilgisayarımı açıp okulun instagram sayfasından bu dörtlünün hesabını stolklamaya koyuldum. Normalde stolk yapmak ya da birilerinin hayatını manyak gibi dikizlemeye karşı olsam da muhtemelen başıma bela olucak bu dörtlü hakkında bilgi öğrenmekten zarar gelmezdi. Melis Kurt tam tahmin ettiğim gibi babası zengin bir holdingin ceosu annesinin pariste işlettiği bir moda evi var. Parisin en popüler moda evlerinden biri olarak geçiyor. Caramel frappeli çocuk ise Batuhan Karaosman hayatı boyunca muhtemelen hiç sorumluluk alması gerekmemiş biri. Babası karaosman Holdingin sahibi. Hayatı para ve eğlenceden ibaret. Sürekli paylaştığı tatil postları.. Kızlara olan samimi yaklaşımı... Anlayacağınız tipik bir playboy vakası. Gelelim sessiz ikiliye Kızın ismi Eylül Keçi. Türkiyenin en büyük holdinglerden biri olan Keçi holdingin varisi. İnstagramı gizli ve profil fotoğrafı kullanmıyor. Gizemli ve merak uyandırası biri fakat ulaşılamaz. Yanındaki çocuk Eren Özyiğit. Eski cumhurbaşkanının en büyük torunu ayrıca babasının işlettiği bir televizyon kanalı var. Annesi ise belediye başkanlığı seçine hazırlanan meşhur bir diplomat. Hayatı ve kendisi oldukça sakin biri. En sevdiği hobi tenis. Hatta okulda tenis kulübünün başkanı. Hayatı zenginlik ve şöhret içinde geçmiş. Korkutucu ve sert simalı biri. Saçlarını jöleyle arkaya atmasından tutun giydiği prada marka kazaklara kadar yürüyen prestij anlayacağınız. Yaklaşık ilkokul çağından itibaren arkadaş olan bir grup. Sürekli birbirlerinin sırtını kolluyorlar. Ulaşılmayı bırakın iletişim kuranların bile saygınlık kazandığı bir grup. Modern çağın yarattığı pozitif ayrımcılığı sonuna kadar kullanan bok gibi zengin bir grup anlayacağınız. Neyse bu kadar yüceltmeyi gerektirecek insanlar olduğunu düşünmüyorum. O gece uyumadan önce Melis bana şahsi numaramdan mesaj attı. ''Hayırlı olsun , yarın hoş geldin partin var. Konumu atacağım umarım çabucak gelirsin. Öptüm kıpss.'' Bu kadar kısa bir şekilde net bir mesaj yazması beni oldukça sinirlenmişti. Hoşgeldin partisi olduğunu düşünmüyorum. Kesin bir işler karıştırıyor. Ama gitmek ve eğlenmek eğlenceli olacaktır. Sonuçta bayadır bir partiye katılıp eğlenmedim. Güzel olabilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kül Parçası
Novela JuvenilSimurg adındaki bir çocuğun annesinin ani ölümünün ardından psikolojik sorunlarla boğuşup aynı zamanda kendini iyi görmeye çalışmasını konu alıyor. Bunun yanında burslu şekilde şehrin en prestijli kolejini kazanan Simurg belki de hayatındaki en köt...