Hızımı alamadım vee bir bölüm daha atıyorum dostlarımmm jehuıwow. Önceki bölümde text bölümünde bir hata oldu ve düzeltemedim sanırım:(( Bu yazdığım ikinci kurgu ama öncekini de yarım bırakmıştım. O yüzden çok hakim değilim sayfa düzenine. Neyseee geçelim bakalım bölümeee jdfhwuıfow
Soluklarım düzensiz bir şekilde uyandım. Bütün gece Yiğit'e açılıp da reddedildiğim anı görmüştüm. (Benim yatmadan önce düşündüklerimin rüyama zuhur edişi.) Farklı farklı senaryolarla ama aynı sonla hep. Rüyamda bile mutlu olamıyordum be arkadaş. Hayatı biraz daha sorguladıktan sonra tavanımdaki yıldızlarla bakışmayı kesip yataktan kalktım.
Banyoda rutin işlerimi halledip odamı toparladıktan sonra hızla mutfağa indim. Boş olmasını görünce mutlu oldum. Çünkü bugün ben hazırlayacaktım kahvaltıyı. Dün geç kalmıştım. Saatimi kontrol ettim. 7:30. Çok güzel fazla fazla zamanım vardı. Teyzemlerde zaten 8 gibi uyanırdı hep.
Çayı demlemek için ocağa koydum. Buzdolabından kahvaltılıkları çıkarım. Teyzemin daha önceden yapıp buzluğa attığı gözlemeleri de çıkarıp tavada ısıttım. Altı kaynamış olsan çayı demledim ve suyunu tazeleyerek tekrar kaynaması için ocağa bıraktım. Sahanda yumurta yapmak için 4 yumurta ve başka bir tava çıkardım. Tereyağını güzelce erittikten sonra yumurtaları kırıp tuzunu attım. Yeteri kadar piştiğinden emin olduktan sonra altını kapayıp masaya aldım. Tekrar kaynamış olan çayı da masaya koyup bardakları, şekeri ve çatalları çıkardım.
Gözüm saate çarptığında 7.50 olmuştu. Merdivende teyzemin ayak seslerini duyduğumda ona döndüm ve kocaman gülümseyerek günaydın dedim. O da aynı şekilde karşılık verdiğinde içim sıcacık olmuştu. O varken eksik kalmış yanımı, öksüzlüğümü unutuyordum. Teyze demek anne yarısı demekti ya zaten. Benim için annem olmuştu o. Ama küçüklükten teyze-enişte demeye alıştığım için anne-baba demiyordum onlara. Ama onlar da bunu sorun etmiyordu zaten.
Onlar evliliklerinin başlarında yıllarca çocuk sahibi olmayı denemişlerdi. Ancak ne kadar doktora görünseler de çeşitli tedaviler olsalar da hayatları boyunca biyolojik anlamda anne-baba olamayacaklarını kabullenmişlerdi.
Bense doğduktan 25 dakika sonra annesiz kalmış öksüz bir kız çocuğu olmuştum. Babamsa aylar içinde tek başına bir bebeğe bakamayacağına karar vererek evlenmiş. Annemin ölüm yıldönümü gelmeden hem de... Teyzemlerin anlattığına göre gayet mutlu bir evlilikleri varmış başlarda. Bana da gayet iyi davranıyormuş babamın yeni karısı. Ta ki 5 yaşıma geldiğimde yeni bir çocukları olacağını öğrenene kadar. İşler bu noktada değişmişti.
Az çok hatırlıyordum o zamanları. Babamın karısı artık benimle ilgilenmiyor, en ufak bir şeyde bağırıp çağırıyor hatta zaman zaman da şiddet uyguluyordu. Aklım erdiğince olanları babama anlattığımda inandığı kişi asla ben olmuyordum. 5 yaşında bir çocuğu 'çocuk sonuçta konuşuyor işte aklına geleni' diyerek geçiştirmek kolay geliyordu sanırım.
Biraz zaman sonra babamın işleri kötüleşmiş işlettiği restoran iflas etmişti. Kendini içkiye vermişti. Evimizde akşamları kavga gürültü eksik olmuyordu. Bebeğin dünyaya gelişiyle işler daha da kötüleşmiş teyzemlerin beni görmek için misafirliğe geldikleri bir akşam yine kavga çıkmış tabaklar havalarda uçuşmuştu.
Teyzem böyle bir ortamda büyüyemeyeceğimi söylediğinde babam ' iyi alın götürün o zaman benim başımdan da bir boğaz eksilir.' demiş beni o akşam teyzemlere yollamıştı. Bir daha da arayıp sormamıştı. Başlarda onu özleyip ağlama krizlerine girsem de zamanla duruma alışmış aklım ermeye başladıkça da yeni hayatımı kabullenmiştim. O günden sonra gerçekten hiç görüşmemiştik. Benim için sorun değildi. Yokluğuna alışmış hatta öyle bir babam olmadığı için mutlu olduğum anlar bile oluyordu.