-Bölüm 11-

6 2 4
                                    

"Hayır. Y-yok iyiyim ben." deyip kendini Koray'ın elinden uzaklaştırdı. Bakışlarını başka tarafa çevirdi.

"Oğlum pembe pembe olmuş yüzün. Emin misin iyi olduğuna." dediğinde Efe ayaklandı.

"Evet evet. Ben bir lavaboya kadar gideyim. Sıcak bastı ondandır." Hızla arkasını dönüp tuvalete gitti. Kabinlerden birine girdikten sonra kapıyı kilitleyip klozetin kapağına oturdu. Telefonunu cebinden çıkardı. Whatsapp'e girip Ayçayla olan mesajlaşmasını açtı. Mesaj yazma yerine dokunmuştu ki duraksadı. Ne diyecekti Ayçaya? Elini saçlarına götürüp çekiştirdi. Oldukça gerilmişti. Boş yere ümitlenmek, Koray ile bir şeyler olma ihtimalini düşünmek istemiyordu. Çünkü... olmazdı. Koray bir şey yapmamıştı ki. Bakışıyla, gülüşüyle, dokunuşuyla Efe heyecanlanıyor, kendi kendine fantezi çıkarıyordu. Efe'den hoşlanıyor olamazdı da zaten. Koray'ın konuşması, tavırları, tarzı oldukça erkeksiydi ve eşcinsel olmadığından da emindi. En azından öyle görünüyordu. Hem, kim niye sevsindi ki Efe gibi birini?

Elleriyle yüzünü ovuşturdu. Telefonunu ekran kilidi yapıp cebine attı. Kabinden çıkıp elini yüzünü yıkadı. Aynadan kendi yansımasına bakarken kafası çorba gibiydi. Acaba eve mi gitseydi? Rahatsızlandığını falan söyleseydi? Yok olmazdı. Zaten evden çıktığı yoktu. Kendini kontrol edip bugünü bitirmeliydi. Ayrıca Koray.. Korayla vakit geçirmekten keyif almıştı. Bir peçete alıp eliyle yüzünü kuruttuktan sonra Koray'ın yanına döndü. Masaya ilerlerken Koray'ın telefonla uğraştığını, masadaki tatlısını da bitirmiş olduğunu gördü. Koray ona kısa bir bakış atıp tekrar telefonuna odaklandı. Efe masaya vardığında yerine oturdu.

"Hadi.. hadi! Hay mına-" Bakışlarını Efe'ye çevirdi. Küfredecekti ama Efe vardı diye etmedi. Bakışlarını tekrardan ekrana çevirdi.

"Koray?" diye seslendi ama ne diyeceğini bilmiyordu.

"Hı?" diye yanıtladı Koray ona bakmadan. Telefonunda oyun oynuyordu. Efe bir an kaşlarını çatıp ayaklandı. Koray'ın yanına gitti.

"Ne oynuyorsun?" diye sorarken koltuğunun yanında durup eğildi. Ekran parladığı için çok göremiyordu. Biraz daha yana doğru eğilince Koray'a oldukça yakınlaşmıştı. Fakat ikisi de bunun farkında değildi.

"Ya meteorlu roketli bir oyun. Güçlendirici toplayıp kayaları patlatıyorsun falan." diye açıkladı Koray ona.

"Çok basit görünüyor aslında..-" O sırada Koray oyunda kaybetti. Kaşlarını çatıp Efe'ye döndüğünde Efe de ona baktı. Yüzleri yakın olduğundan dolayı Efe'nin kalp atışları hızlandı. Oysa Koray bu duruma aldırış etmiyor hatta hiç umursamıyormuş gibi duruyordu. Yeni yeni çıkmaya başlamış sakalları, açık kahve gözleri ve pembemsi yanakları ile çok etkileyici görünüyordu. Efe'nin bakışları gözlerinde kalmıştı o saliseler içinde.

"Bak öldüm işte!" Tekrardan sinirle telefonuna baktı Koray. Oyundan çıktı. Ekran kilidi yapıp telefonunu masaya fırlattı. Kollarını göğsünde bağladı. Kafasını duvara çevirdi. Dudaklarını bükmüş, bir bacağını sallıyordu. Efe derin bir nefes verdi. O an hızlıca aklından geçmekte olan binlerce şeyi düşündü. Sonra en iyisinin yerine geçmemek olduğuna kanaat getirdi. Çünkü yerine geçseydi, ikisi de kendi halinde kalacak ve Koray somurtmaya devam edecekti. Zaten gergin olan bu durumu daha da germeye gerek yoktu. Elini Koray'ın kafasına atıp saçlarını karıştırdı.

"Keyiflen koca oğlan. Sadece bir oyu-" Koray aniden bileğinden tutup elini saçlarından uzaklaştırdı.

"Saçıma dokunma!" dedi dişlerinin arasından. Efe ürkmüş bir şekilde kendisine bakarken Koray elini bırakıp kafasını tekrardan duvara çevirdi. Efe eli havada ne yapacağını bilemez bir şekilde kaldı. Yavaşça elini indirdi. Kalbi deli gibi atıyordu. Kendini hem çok kötü hem de rezil olmuş gibi hissediyordu. Koray'ın sinirli tavrı onu korkutmuş, bir o kadar da üzmüştü. Sadece takılmak, keyiflendirmek istemişti fakat batırmıştı.

GökkuşaklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin