455
beomgyu pencereden dışarıya bakarken sokaktan geçen her arabayla hareketleniyordu, durmadıklarında ise perdenin ardına gizlenirken buluyordu kendisini. küçük bir çocuk gibi görünüyordu. saklanıyordu ama aslında istediği şey bulunmaktı.
bu kez tanıdık olan arabayı gördü. sokak lambasının yanında duran arabadan sadece bir kişi çıktı. beomgyu'nun kaşları çatıldı çünkü bu sefer yeonjun'un koruması mojo yoktu, yeonjun tek başına gelmişti. elindeki siyah poşetle bahçeye girdiğinde beomgyu perdeyi çekti, yeonjun ile göz göze geldiklerinde pencereyi açtı.
"hey..." yeonjun ona seslendi. "beni beklediğini görmek güzel. uyursun diye endişelenmiştim."
"geleceğini söylemiştin." diye mırıldandı. "beklemem gerekiyordu."
yeonjun gülümsedi ve birkaç saniyeliğine beomgyu'nun yüzüne baktı. uykusuzluktan morarmış göz altları ve her geçen gün çöken yüzüyle çok yorgun görünüyordu. zayıflamıştı. günden güne eriyor olması yeonjun'u mahvediyordu ancak beomgyu'ya onun izin verdiği kadarıyla yaklaşabiliyor olması onu bir noktada durduruyordu. her şeyi eline yüzüne bulaştırmadan yapmak istiyor, gelebildikleri noktanın değerini korumak istiyordu. çünkü biliyordu ki en ufak hatasında başladığı noktaya bile dönemez, beomgyu'yu tamamen kaybederdi. bunun olmasına izin veremezdi.
"pekala... bir bakalım. reşit olmadığım için çoğu yerden kapı dışarı edildim ve alabildiğim tek şey değerinden fazla parayla soju oldu. aç mısın bu arada? aç karnına içemezsin." dedi şişeleri pencerenin kenarına bırakırken.
"hayır. ilaçlarımı almam gerektiği için yemek yemeliydim."
yeonjun çok şey söylemek istedi aslında ama bunların beomgyu'yu üzeceğini biliyordu. o yüzden sustu ve şişenin kapağını pencere kenarına vurarak açtı. beomgyu'ya uzatırken "ilk başta kokusu ve tadı keskin gelebilir," dedi. "miden bulanırsa kendini zorlama ve bırak, başka sefer tekrardan deneyebiliriz."
beomgyu kendisine uzatılan şişeyi alırken yeonjun'un ağzından çıkan 'başka sefer' sözleriyle yutkundu. geleceğe dair plan yapmazdı, yeonjun yapıyor ve yapmasına neden oluyordu. bu başlarda kendisini rahatsız ediyor ve korkutuyordu ama şimdilerde midesi heyecanla bükülüyordu. beomgyu gerçekten ona güvenmeye başlamıştı, yeonjun'un her sözünü tutuyor oluşu da geleceğe dair umutlanmasını sağlıyordu.
şişeyi dudaklarına götürürken yeonjun tarafından izlendiğinin farkındaydı. ona bakmadı ve biradan küçük sayılmayacak bir yudum aldı. boğazından kayıp geçen acı hisle mimiklerine engel olamayıp yüzünü buruşturdu.
"acıymış."
"mutlu bir şekilde içtiğinde tadı sana tatlı gelecek." dedi yeonjun. "öyle derler."
"bunu öğrenebileceğimden şüpheliyim."
"öğreneceksin." işte. yeonjun bir kez daha kendinden emin konuşuyordu ve beomgyu'nun nedense öğreneceğinden şüphesi yoktu. "ve o an yanında olmasam da oralarda bir yerlede olacağım."
"bu ne demek?"
"hayatında bir yerim olmasa da senin mutlu olduğunu görebilecek kadar yakınında olacağım demek."
yeonjun birkaç adım geriye giderek çimlerin üzerine oturup bağdaş kurdu. başını kaldırıp beomgyu'ya baktı yeniden. farkındaydı. beomgyu kendine yavaş yavaş izin veriyordu fakat biliyordu da, insanların fikirleri değişebilirdi ve beomgyu ondan tamamen de uzaklaşabilirdi. kendine başka bir hayat çizgisi belirleyebilir ve yolları ayrılabilirdi, ancak ne olursa olsun yeonjun onun mutlu olduğundan emin olacaktı. bir kez de olsa yüzünün güldüğünü görecekti. bunun için ondan uzakta bir yerde olması gerekiyorsa onun mutluluğu için bunu yapabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
true blue | beomjun
Fanfictiongökyüzüne her baktığımda bir yıldız benim için kayıyordu. her seferinde seni dileyebilmem için. şimdi söyle, neredesin?