Sınır:15
☆
1.23Bilgisayar'ın başında oturmaktan beli ağrımaya başlamıştı. Nihayetinde proje ödevini bir hafta erkenden tamamlamış geriye kalan günlerini kendine vakit ayırmayı başarmıştı.
Notlar hâlâ açıklanmasa da finallerinide geçtiğine emindi jimin. Bu yıl mezun oluyordu sonunda. Annesinden uzak kalmamak ve onu yalnız bırakmamak için evlerine en yakın olan üniversiteye gidiyordu.
Bilgisayarı kapatıp çalışma masasının hemen önünde olan pencereden dışarı bakmıştı. Yağmur yağıyordu.
Hafif istemeden huzursuzlaşmıştı. Kapısının çalınma sesini duyduğunda da gelenin annesi olduğunu bildiği için sesini çıkarmamış annesinin odasına girmesini beklemişti.
Bayan park elinde bir kupa papatya çayı ile girmişti. Çayı jimine uzatarak çocuğunun yatağına oturmuştu.
Jimin annesi ne zaman ona papatya çayı yapsa ne isteyeceğini biliyordu. Alışmıştı bu duruma. Çayından bir Yudum alarak annesine konuşması için işaret vermişti sadece
"Yağmur yağıyor jimin"
"Evet anne, farkındayım"
Annesi kafasını yana yatırmış ona en güzel gülümsemesini göstermişti.
"Uyuyamaz şimdi. Hatta eminim evin tüm ışıklarını açmış televizyon son ses açık bir araba yarışı programı izliyordur"
Kıkırdadı hafif jimin.
"Duvarlar İnce olduğu için seviniyorsun zannediyordum. Alt komşunun kocasının onu aldattığını kulağını yere dayayarak öğrenmiştin"
"Olaylardan uzak mı kalayım jimin. Hem eğlenceli oluyor milletin açığını bilmek"
Sessizleşmişti jimin. Annesinin ne isteyeceğini biliyordu ama dünkü rezil olaydan sonra onu görmek istediği yoktu. Umarım üçüncü katta ki emekli edebiyat hocası gördüklerini annesine anlatmazdı.
Basılmış gibi hissediyordu. Ortada hiçbir şey olmamasına rağmen"Anne o bize gelemez mi? İçeride yatsında demek istemiyorum bak, yere yatak sererim ben yatarım oda benim yatağımda yatar. Benim oraya gitmeme ne gerek var her defasında"
Annesi yerinden kalkmış oğlunun oturduğu sandalyeye yaklaşarak elinde ki çayı masaya koymuştu. Jimine kocaman bir sarılma vermişti.
Jimin'in amacı belliydi. Tek istediği ikisi aynı evde tek kalmasın. En azından annesinin de olması onu susturmak için bir bahane olabilirdi
"Bebeğim biliyorsun onu. Bir kez zorlandığımda neler olduğunu hatırlıyorsun demi?"
Elbette hatırlıyordu. Jungkook o kadar kötü olmuştu ki yağmurlu bir havada kendi evinde kalmadığı için. Küçük bir çocuk gibi köşeye geçip saklanmıştı. Onun dışında güzel günlerde arkadaşlarında kaldığını biliyordu jimin. Ama bu havada asla
"Ben çıkayım o zaman. Bir şey olursa ara tamam mı?"
Tamam diyip minik oğlunun başına öpücük kondurmuştu. Jimin içinden binlerce küfür ediyordu. Her defasında onun yüzünde istemediği durumlara maruz kalıyordu. Çocuk bakıcısı olmaktan bıkmıştı artık.
Her ne kadar kendi yastığını götürmek istese de uyandığında jungkook'un yastığını kafasının altında bulup durduğu için yastık götürmeyi bırakmıştı.
Bir üst kata çıkarken dışarıdan gelen gök gürültüsünü işitti. Adımlarını biraz daha hızlandırarak kapıya tıkladı. Bir süre yanıt almadığı için tekrardan bir krizin ortasında olup olmadığını düşündü.
Tekrar tıkladı ve tekrar. Sonunda kapı açıldığında derin nefesler alan siyah saçlı ile karşılaştı.
Bir şey demeden içeri doğru yürüdü. Annesinin dediği gibi tüm ışıklar açık ve yüksek sesli bir yarış arabası kanalı açıktı ama yağan yağmur yüzünden ekran gidip geliyor, arada karıncalanıyordu.
Yemekte yememişti.Yavaş adimlarla karşına gelen jungkooka baktı. Gözleri sürekli hafif aralık pencerede duruyordu. Jimin perdeye doğru gidip tam kapatmış jungkooka eliyle onu takip etmesini işaret etmişti.
Girdiği mutfakta pişirilmiş ama bir kaşık bile sürülmemiş tabağa baktı. Yemek yemek üzereyken fark etmişti demek yağmuru.
Jungkook yavaşça yanaşıp jimin'in bileğini tutmuştu hafif. Bu bir işaret veya bir güç göstergesi değildi. Bunu yapardı zaten.
Jimin bileğini yavaşça çekmişti ondan. şuan onunla uğraşma sırası değildi.
"Otur şu masaya yemekleri ısıtacağım" demişti masada ki tabağı alıp.
Normal günlere nazaran jungkook dan gram ses çıkmıyor jimin sinirlenip gitmesin diye ne diyorsa yapıyordu.
Isıtılan yemeği tabaklara koyarak onun ve kendi önüne koyrak yemeğe başlamıştı. Jungkook'un biraz titreyerek zorda olsa yediğini görmüştü.
"Bunu demekten sıkıldım ama bir psikolog ile görüş artık. Sürekli buraya gelemem senin yüzünden. Benimde işim gücüm var"
"Ku-kusura bak-bakma"
İkisinden de ses çıkmadı bir daha. Jungkook zorda olsa yemeği bitirdikten sonra jimin önde o arkadan yürürken içeriye geçtiler. Jimin yüksek sesli ve çekmeyen televizyonu kapatmış ve fazladan açık kalan ışıkları söndürmüştü.
Dışarıda ki yağmur sesi daha fazla duyuluyordu şimdi. Jungkook'un yanına oturur oturmaz siyah saçlı kafasını jimin dizlerine koyarak uzanmıştı. Kocaman adamın aldığı cenin pozisyonu tuhaf geliyordu jimine.
Havada kalan elini çocuğun omuzundan doğru sarkıtmıştı. Diğer eliyle ile çabuk uyusun diye saçlarını okşamaya başlamıştı.
"Bana verdiğin sözü tutamıyorsun. Beni dün çok zor bir durumda bıraktın. Arkadaş değiliz veya birbirini tanıyan iki kişide de değiliz. Biz hiçbir şey değiliz"
"neden?"
"Uyu jungkook. Sadece uyu lütfen"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wrong kiss | jikook
Fanfiction"seninle asla öpüşmeyeceğim jeon! hem biz arkadaş bile değiliz" #semekook #ukemin