hayır?

270 43 45
                                    


1.23

jimin kendi yatağında gerindikçe gerindi. Dün oldukça yorgun bir gün geçirmişti. Ortaokuldan tanıdığı bir arkadaşıyla buluşmuş, onunla beraber Busan'ı tamamiyle gezerek oldukça güzel ve eğlenceli bir gün geçirmişlerdi. Yarın Londra'ya geri dönen arkadaşı Jackson bu sabah onlara kahvaltıya gelecekti.

Annesinin geçen sene doğum günü hediyesi olarak aldığı mavi pijamasını çıkarmış ve telefondan Avrupa'ya özgü kahvaltı çeşitlerini araştırmıştı. Jackson Koreli olsa da Londra'da uzun bir süre yaşadığı için yemek yeme düzeni de farklılaşmıştı
(vallah ben bulduğumu yiyen bir insan olarak niye böyle saçma bir şey yazdım anlamadım)

Aşağıdan gelen konuşma seslerini duyunca ( dubleks bir dairede kalıyorlar) bir ihtimal arkadaşının erken geleceğini düşünmüş olsada bu ses yalnızca üst komşularına aitti

annesinin ve jungkook'un elinde birer çay ile sessizce konuştuklarını fark etmişti. Bayan Park jimini fark etmiş ve kocaman gülümsemesi ile oğluna seslendi.

"Günaydın bebeğim. Sende çay içmek ister misin? Jungkook oğluşum yaptı çok güzel olmuş"

"Ne işin var burada?"

Annesi ayıplar bir biçimde bakışlar atmaya başlamıştı. Jungkook'un gülümseyen yüzü anlık bozulsada kendini toplamış ve kafasını önünde ki kadına çevirerek kendisine iletilen soruyu görmemezlikten gelmişti.

"Ben çağırdım Jimin. Kahvaltıya, bir itirazın mı var annecim?"

"Evet! Bir arkadaşım gelecekti dün konuştum seninle bunu. Nasıl başkasını çağırırsın bana sormadan"

Jungkook yarısı dolu bardağını önünde ki sehpaya yavaşça bırakmış ve aynı gülümseyen suratıyla Bayan Parka dönmüştü.

"Ben en iyisi gidiyim efendim"

Minik bedene gözlerini bir kez bile gezdirmeden dış kapıya çıkmıştı. Jimin yaptığı davranışın saçmalığının farkındaydı ama tutamıyordu kendini bazenleri. Hem kocaman adam iki sözüne alınacaksa siktirip gitsin onunla mı uğraşacaktı.

"Jungkook dur kahvaltı etmedin. Gerçekten pes jimin sana"

Jimin ayakkabılarını giymek üzere olan beden dönmüş ve yanına giderek giymesine engel olmuştu. Tebrikler bir kez daha tükürdüğünü yaladın park jimin.

"Geç içeri uğraştırma beni"

Jungkook sanki ona bakmayı reddetmiş ve duymamazlıktan gelerek ayakkabılarını giymişti. Jimin kolunu tutmuş sinirle karşında ki bedene bakar olmuştu.

"Uğraştırma Jeon"

Kolunu minikten çekmiş ve hızla kapıyı açmıştı. Tam o sırada kapı dibinde elinde zarif bir çiçek demeti ile Jackson bekliyordu.
Jungkook sorgulayan bakışlarını jimine yöneltti.

"bir arkadaş? Ne kadar zarif bir arkadaşmış" demişti.

Jimin nedenini anlamadığı bir şekilde gerilmişti. Hem Jackson'ın elinde ki çiçeklere neydi? One öyle sabah kahvaltısı için takım mı giymişti? Dün neredeyse insanların onu dilenci zannettiği ama havalı duran kombiniyle bugün ki kombini niye bu kadar farklıydı.

Bayan Park araya girmiş sonunda ve gülümseyerek gençten çiçekleri almıştı.

"Ah tatlım ne zahmet ettin. Jungkook geç içeri sende, evladım ben kahvaltıyı hazırlarken sen jungkook ile otur Jimin de bana yardım edicek. Yalnız kalmamış olursun"

"Ah lütfen ben yardım ederim size yalnız sadece biz olacağız zannediyordum"

Jungkook tek kaşını kaldırmış burada bulunmasını sorgulayan adama bakmıştı. Hayırdır birader bağdan gelen dağdakini mi  kovuyor! (Kesin yanlış yazdım)

"Üst komuşumuz annem davet etmiş. Gidiyordu zaten"

Uzun boylunun bakışlarını miniğine dönmüştü. Jimin de dediğine şaşırmıştı ama içinden bir ses Jungkook'un şuan buradan gitmesi daha iyi olacağına ona inandırmıştı.

Jackson bilmiş bir ifadeyle içeri geçmişti. Bayan Park jungkooka özür diler gibi bakmıştı. Jungkook kadına içten bir gülüş göndermiş ve jimin'in arafda kalmış yüzüne bir kez bile bakmadan yukarı kata çıkmıştı.

"Çocuk yalnız olduğu için yemek yemiyor jimin ve sende bunu biliyorsun. Her ne olursa olsun yaptığın çok kabaydı"

Annesi mutfağa doğru giderken o sadece boş kolidira ve az önce jungkook'un yürüdüğü merdivenlere bakıyordu. Doğru kendisi gerçekten pislik bir insandı ve bunu kabul ediyordu.

Adımını yukarı kata gitmek için dışarı atmışken içeride ki arkadaşının sesini duydu.

"Hey Jimin sence annen beni sevdi mi? Kesin sevmiştir az önceki o sanki uyuşturucu çekmiş gibi tipte ki çocuktan daha iyiyim demi"

Yüzüne bakıp gülümseyen arkadaşını bakıyordu şimdide. Adımları içeri geçmiş ve kapıyı kapatmıştı. Ne saçmalıyordu bu çocuk

"Kafan yerinde mi senin? Annem milleti dış görünüşüne göre mi yadırgıyor sence? Hem bu kılık! bu çiçekler de ne!'

"Dostum sakin ol sadece anneni etkilemek istedim. Az önceki giden herife mi benzeseydim sence?"

Jimin sorgulayarak bakmıştı. Tamam kendisi jungkooka karşı oldukça kabaydı ama bu başkalarının onun hakkında konuşmasına izin vereceği anlama gelmiyordu.

"Kelimekerine dikkat et(kelimelerine dikkat et diyorum.etmiyorum.dikkat et.etmiyorum. etmicekmisjn.etmicem.bende kelimelerime dikkat etmiyorum o zaman)  gayette yakışıklı çocuk asıl senin şu tipine bak süt çocuklarına benzemişsin"

(Soktuk mu lafı fazla skdjsjxjjs ay kendimle çok dalga gecesim var)

İçeri gectikkeri sırada üst kattan büyük bir ses gelmişti. Bayan Park mutfaktan hızla çıkarak jimine seslenmişti. Jimin hızla dış kapıya çıkmış ve jungkook binasının önüne gelmişti. Hızla kapısına vurarak adıyla sesleniyordu.

Karşıdan bir türlü ses gelmediği için içini korku salmıştı. Arkasından annesi polisi veya ambulansı aramaktan bahsederken jimin daha yüksek sesle bağırmaya başlamıştı. Tüm bina ayaklanmış ve ellerinden geldikçe olayı anlamaya çalışmışlardı.

"Jungkook sikerim seni annemin yanında bana küfür ettiriyorsun lütfen aç şu kapıyı"

Sonunda hafif açılan kapıyla içi rahat etmişti. Bayan Park Jungkook'un şuan kimseyle konusmiyacsğını bildiği için Jackson zorla aşağı indirmis ve binadakileri tehtiler savurarak içeri sokmuştu.

Jimin hafif aralanan kapıdan içeri girmiş ve geri kapatmıştı. Karşısında gözleri kızarmış bir adam duruyordu. Arkasında gördüğü dağınıklık içindeki dinen telaşı tekrar yerine getirmişti.

"Jungkook?"

"Tekrar sana yük oluyorum. Değil mi?"

ABİ İMDAT BÜTÜNLEMELERİM VAR OFFFFFFFFFF
ŞİMDİ BU HİKAYENİN İLERLEYİŞİNİ ASLA BİLMİYORUM

wrong kiss | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin