siz!ne!

210 30 25
                                    


1.23





Öylece oturduğu odasında düşünüyordu jimin. Kahretsin 'göndermeyeceğim' demişti. Neye güvenerek bunu demişti.

Jungkook zaten yasal olarak reşitti ve jimin bu konuda oldukça şaşkındı. Elinden geleni yaptığını söylemişti gitmemek için ama neden ortalığı ayağa kaldırmıyordu? Onun tanıdığı jungkook ölse de hayatta gitmezdi.

Eliyle saçlarını çekiştirdi jimin, dünden beri bir çözüm düşünüyordu. Annesi ile konuşmak istese de Jungkook'un ailesi, annesine karşı çıkmıştı. Annesini olası bir kavgaya sürükleyemezdi.

O sözde ebeveyn olan insanlarların karşına çıkıp 'hayır jungkooku götüremessiniz' dese ne işe yariyacaktı ki?
Sen kimsin diye sormazlar mıydı?

'kimsin? Hangi hakla karışıyorsun? Jungkook'un neyi oluyorsun?'
Cevap yok.

Annesine üzülüyordu. Jungkook'u kesinlikle kendisinden çok seviyordu. Bir konuda jungkook dan yardım ister, ona fikir danışırdı her zaman. Jungkook ne yapsa haklıydı onun gözünde ama jimin'in yaptığı veya konuştuğu her şey yanlıştı.

'belki jungkook giderse annem beni daha çok sever' diye düşünmeden edemedi. Sonuçta jimin de yalnızdı.

"Ayşhh ne saçmalıyorum ben ya!" Seslice az önce ki düşünceleri yüzünden kendine kızdı.

Jungkook'un durumuyla kendini bir tutamazdı. Jungkook'un kendi öz annesi ona annelik yapmamıştı, doğal olarak da annesi jungkook ile ilgilenmişti. Bunu kıskandığı için kendisinden utandı.

Hâlâ ne yapacağını bilemiyordu. Asıl jimin'in elinden hiçbir şey gelmiyordu.
Kalkıp odasında ki banyoya ilerledi. Yüzüne biraz su serptikten sonra kapının zilinin çaldığını duydu. Kolunda ki saate baktığında 10.13 geçtiğini gördü. Jungkook gelmişti.

Yüzünü kuruladıktan sonra gülüşme seslerinin geldiği mutfağa ilerledi. Annesi ve jungkook karşılıklı oturmuş çay içerek sohbet ediyorlardı. Her zaman ki gibi.

İlk jungkook fark etti giren bedeni.
"Günaydın" demişti gözlerinde anlayamadığı bir mutlulukla. Jiminde aynı fısıldar tonda karşılık vermişti. Normalde kavga çıkarmayı çok isterdi 'ne işin var burada' diye ama doğum gününe ve şu gitme işi hallolana kadar alttan almaya karar vermişti.

Bayan Park şoklar içerisindeydi. Onun dokuz ay karnında taşıdığı çocuğu az önce bağırma dan veya hesap sormadan jungkook'un yanına öylece oturmuştu. Ah birde jungkook'un söyledikleri de vardı.

"Jiminciğim, jungkook bana senin onu bu sabah için kahvaltıya çağırdığını söyledi. Yaşlı kulaklarım doğru mu duymuş?"

Cevaplamadan önce yanında ki Siyah saçlıya baktı. Gerginlikten tek dizini sallayıp duruyor ve hafifi düşen suratıyla kendisine bakıyordu. Doğru, döneklik yapıp 'hayır! Ben çağırmadım! Yalan!' Diye bağırmasını bekliyordu kesinlikle. Jimin asla dönek bir insan değildi -arada sırada hariç- ve bu davranışının haddini ona sonra sorucaktı.

Yüzüne en tatlı, en güzel gülümsemesini takınarak annesine bakmış ve bir elini Jungkook'un omuzuna atarak cevaplamıştı.

"Evet, zaten her gün bizde" demişti. Tamam her şey yavaş yavaş oturucaktı. Birazcık zaman.

"Beni şaşırttın. Senden bu tarz olgunca bir davranış beklemiyordum"

Jungkook'un derince nefes alıp verdiğini hissetmişti. EVET, KESİNLİKLE JİMİNE GÜVENMİYORDU. Bunun elbette hesabını sorucaktı. Herife bak sanki kendisi çok güvenilir. Annesine göstermediği bir çok psikopat ve sapık yüzünü görmüştü onun.

"Size söylemiştim. Bende inanmadım başta, hatta kesin dalga geçiyor dedim ama gördüğünüz gibi kolunun altındayım"

Elini hızlıca çekti jimin ve buzdolabına ilerledi. Sabah sabah kimsenin kendisiyle uğraşmasını çekemezdi. Çünkü çok acıkmıştı.

Bayan Park kahvaltı hazırlarken jimin ve jungkook da masayı kurmuşlardı. Her şey hazır olduktan sonra bayan Park bir arkadaşının onu davet ettiğini söylerek evden çıkmış ve ikisini yalnız bırakmıştı.

Karşılık kahvaltı yapıyorlarken Jungkook sürekli gülerek kafasını kaldırıyor ve ortamam hafif bir kıkırtı bıraktıktan sonra geri yemeğine dönüyordu.

"Ailen niye bunca zaman sonra seni göndermeye gelmiş"

"Anlamadım" diyerek jimine baktı jungkook

"Yani bir anda sadece seni bu evden göndermek için mi geliyorlar? Durup dururken"

Jungkook çubuklarını masaya bırakmış az önce afiyetle yediği tabağını kendinden biraz uzaklaştırmıştı.
Bir an için sorduğuna pişman olmuştu. Düzgün yemek yemediğini de biliyordu.

"Bilmiyorum. Sorup durma bunu lütfen, aklıma geldikçe delirecek gibi oluyorum"

"Ama anlamış değilim. Seni buradan gönderdikten sonra ellerine ne geçicek. Hiçbir şey?"

Jungkook masadan bir şey demeden kalkmış solana gitmişti. Jimin belkide içerde konuşmak istediğini düşündüğü için arkasından gitmişti.

Oturup konuşacaklarını düşündüğü için jungkook'un hızına net gidiyordu taki jungkook ona dönerek çarpmasına neden olana kadar. Belinde bir el hissetmiş ama sesini çıkarmamıştı.

"Bana 'korkma' dedin" demişti jungkook. Belinde ki el hafif baskıyla kendine çekmişti. Jungkook kafasını sarışın gencin boynuna gömmüş diğer eliyle de ensesinden tutmuştu.

Jimin ne yapacağını şaşırmıştı. Evet öyle demişti. Ama gerçekten elinden hiçbir şey gelmiyordu ve bunu nasıl söyleyeceğini de bilemiyordu.
Boynuna gömülen beden karşılık veremiyor elleri öylece ikisinin göğsü arasında duruyordu.

"Bana 'korkam' dedin. Bana 'göndermeyeceğim' dedin" boynunda olduğundan olsa boğuk çıkan sese heycanlanmıştı jimin. Kahretsin ki boynu onun zayıf noktasıydı. Hemde baya zayıf nokta.

Gözleri kapandı istemsiz. Bağırmak ve ortalığı ayağa kaldırmak istiyordu ama pes etmeyi de istiyordu.
Önce boynundan kulak memesinin oraya kadar geçen ve her noktasında derince soluyan burnu vardı jungkook'un.

"Ben korkmuyorum" demişti kulağına fısıldayarak.

"Jungkook,. çekil" desede kendisi bile çok ciddiye almıyordu. Her defasında olan şey oluyordu. Sürekli jungkooka kanıyor ve bir şekilde hep onun istediği pozisyonda oluyordu. Ona sarılmak istemiyordu ama onu sıralarak uyutuyordu yada yüzünde ki morluklar onu ilgilnedirmesede sürekli öperek ağrısının geçeceği yalanına inanıyordu.

Burun yerine pürüzlü dili geçmişti boynuna. Boydan boya yalamıştı. Kimine göre iğrenç ama jungkook için oldukça lezzetli bir andı.

Tekrar kulağına gelmiş
"Korkmuyorum çünkü sen beni göndermeyeceksin. Değil mi jiminshi?"
Manipülasyon o kadar tehlikeli bir silahtır ki ama en tehlikelisi bu manipülasyona bile bile düşmektir.

"Evet"

"Çocuklar markette muzlu süt aldım oturur karşılık içeri- oh aman tanrım!.. siz!.. ne!?"



777🕯️Jimin saçını tekrar pembeye boyatsın🕯️777

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

777🕯️Jimin saçını tekrar pembeye boyatsın🕯️777

wrong kiss | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin