B'1~"Baylar... ATEŞ"

39 3 2
                                    

"Efendim, buyrun kahveniz.." elinde duran beyaz fincanı oturan adama uzattı yardımcı.

"İstediğim evlatlar hazır mı?" Üstünden duman tüten fincandan bir yudum aldı..ah bu kahveler..harika şeylerdi.

"Hazırlar başkanım." Kolundaki saate baktı. "Gece saat 02.00'da elimize ulaşacaklar"

"Anlıyorum.." kahvesini yudumlamaya devam ederken yüzünde bir tebessüm oluşmuştu başkanın. Yardımcısının gözleri bir anlığına tepeye yerleştirilmiş Güney Kore bayrağını buldu. Derin bir iç çekti..

"O zaman hangi köye saldırı düzenlenecek?" Yardımcısının daldığını gören başkan, çökmüş gözlerini kırpıştırdı.

"Gimpo efendim...Gimpo kenti." Bilerek orayı seçmişlerdi. Fakir bir köydü, karşı koyacak gücü yoktu.

"Güzel.." aralanan kapı ile birlikte dikkatleri dağılmıştı bu ikilinin.

"Seni görmeyeli uzun zaman oldu Başkan Sam."içeri siyah saçlı bir kadın girmişti..topuklu ayakkabıları ortamdaki sessizliğe birer gök gürültülüsü oluyordu.

"Senide görmeyeli uzun zaman oldu Ryu."elindeki bardağı masaya koymuştu adam.

"Ah..hadi ama ben hep buradayım. Yanıma adamlarını bile göndermiyorsun.." tehditkar gözleri başkanın yardımcısını süzmüştü bir süre.

"A siz tanışmadınız değil mi? Bu-"

"Tanışmaya gerek yok. Şahsen sizin adamlarınıza pek güven olmaz efendim."
Tek kaşını kaldırmış karşısında oturan insandan etkileyici bir cevap bekliyordu. kadın.

Gülümsemesi bir saniye bile düşmemişti yüzünden başkanın. " Öyle diyorsan öyledir Ryu. Sonuçta onlar tarafından sırtından bıçaklanan sensin...ben değil."

"Zekisiniz başkanım..fakat ben bu sefer sizin için endişeleniyorum."

Kaşları çatılmış ,kadının ne dediğini anlamaya uğraşıyordu başkan. "Ne demek oluyor bu?"

Başkanın masasına doğru yaklaştı kadın.
" Köy diyorum...Gimpo köyü.. oraya gerçekten savaş mi açacaksınız?, sivilleri umursamadan mı?"

"Sen bu işe karışma Ryujin." Sinirlenmişti başkan, yüz hatları gerilmiş, dakikalardır düşmeyen suratı bozulmuştu.

"Peki efendim..." Kapıya doğru yöneldi kadın. "A birde unutmadan.. adamlarınıza iyi seçseniz güzel olacak."
Kapıyı tamamen açmıştı kadın..yerde yatan bir sürü asker vardı. Başkana doğru gülümseyerek döndü Ryu. "Hiç becerikli değiller.." yüzündeki sırıtma büyüyerek yürümeye başladı kadın..hayat..bu pislikler yüzünden daha kötü hale geliyordu...

(Hikayeden bağımsız arkadaşım gitmiyormuş Dünya'nın en mutlu insanıyım)

...

-Güney Kore'de saatler sabah 04.20'yi gösteriyordu-

"Herkes işini sessiz halletsin eğer herhangi bir olay çıkaran olursa..VURURUM DUYDUNUZ MU? "

"EVET EFENDİM" askerler silahlarını hazırlamaya koyulmuşlardı bile.

"Güzel.."

Herkes yerini almış bekliyordu..bir katliam çıkacağı kesindi. Askerler bu durumdan pek hoşnut değillerdi ama başkanın emriydi..karşı çıkan..hayatını sonlandırırdı. Kalın parmaklı dümen komutanı kolunu yumruk şeklinde havaya dikti...beklemedeydiler..

"Baylar... ATEŞ" sıkılan yumruğu açılmıştı komutanın..mermilerin çıkardığı sesler bu huzurlu köyün bütün sessizliğini bozuyordu.. çığlıklar gelmeye başlamıştı bile.. korkunçtu..çok korkunçtu..Bunu niye yapıyorlardı. Kimse bilmiyordu..ne bu mermileri kontrol eden askerler ne de Gimpo köyünün insanları..

Halk evlerinden dışarı çıkmaya başlamıştı bile..kim dört duvar arasına sıkışıp kalmak isterdi ki sonuçta.

"ANNE!" ağlamaklı bir sese kulak kesilmişti askerlerin bir bölümü.. küçük bir erkek çocuğu sağ sola bakınıyordu.. titreyen dudakları açılmıştı.."ANNE!" artık ağlıyordu işte.. bulamamıştı annesini..hâlbuki önünde delik deşik olan cesedi görmüyordu..veya Tanrı ona göstermiyordu.. eli titriyordu askerin..bu küçüğü vuracak miydi?

"Ne duruyorsun vursana!" Yanına sinirli bir şekilde gelmişti komutan..herkesin ölmesi gerekiyordu..

Titreyerek kafasını salladı asker tek gözünü tüfeğin dümenine yerleştirdi.. oğlanı hedef aldı..tetiğe parmağını koydu.. basmalı mıydı? Onunda çocukları vardı.. yapamazdı..

"Efendim.. üzgünüm ama ben yapamam." Elindeki tüfeği başka birine doğrulttu asker.. çocuğu tamamen es geçmişti.

Kıkırdadı komutan..
"Yapamazsın öyle mi?"

Acı içinde bir inleme gelmişti o dakika..gerçi çok kısa süreliydi..yerde boylu boyunca yatan üniformalı bir asker vardı...boynundan ayrılıp dışa sarkan bir kemik vardı.. gözleri ise..onlar buzluydu, ne bir tepki vardı ne de bir kapanma..sadece donuk irisler..komutan eğildi askere doğru, göğüs hizasındaki üniforma cebinden bir kaç fotoğraf çıkardı..ailesi ile olan anıları vardı bu resimlerde.. kenarlarına kan bulaşan fotoğrafları askerin arkadaşına uzattı komutan.." Ailesine çatışmada öldüğünü söyle".. titreyerek almıştı asker resimleri.."Emredersiniz."

"Şu veledi de vurun!"

Tam kalbinden vurulmuştu bu küçük çocuk..annesinin dibine düşmüştü.. ağlaması devam ederken dudaklarından son bir sözcük sıralandı oğlanın.."anne.." kahverengi iri irisleri bir daha hiç açılmamak üzere kapanmış.. Gimpo'nun kuru topraklarını aylarca yaşanacak bu savaşın ilk göz yaşı düşmüş olmuştu böylece..

Ama bu daha bir ilkti..savaş sürekli devam ederdi..ya her hangi bir taraftan beyaz bir bez parçası kalkacaktı..ya da acı devam edecek, bir tane bile insan kalmayacak şekilde herkes ölecekti.. bakalım Gimpo halkının bu kan dolu sokaklarında daha neler yaşanacaktı.. Kötülük mü? Acı mı? Yoksa sevgi mi? Ah..aşk.. buna savaşta bile engel olmak çok zordu..duygular her zaman acının önüne geçerdi..peki ya ölüm? Onun önüne geçebilecek bir şey miydi aşk?...

_____________________§____________________

Gene saçmaladık iyi mi? Neyse daha fazla uzatmayayım umarım beğenirsiniz, beğenmezseniz de başka hikaye okuyun burada ne işiniz var?

Boş konuşmayayim iyi okumalar.

Prisoners Of War/ MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin