"Ah Tanrım bunların hepsi ne böyle?" Onlarca kişi saklandıkları mağarada korkuyla bekliyorlardı..ağızda bir delikanlı duruyor.. sokağı gözetliyordu. "Fazla ses çıkarmayın, yakalanmamaliyiz" herkes birer kayanın üzerine oturmuş, bazıları ağlıyor, çocuklar titriyor, dışarıdan mermi sesleri hala duyuluyordu... bunlar kimdi? Ne istiyorlardı? Mağara ağızında duran gencin yanına küçük bir çocuk yaklaştı.."Sey..bayım.. sizden birşey isteyebilir miyim?" Etrafına bakındı genç, usulca çocuğa doğru eğildi.."söyle bakalım" dudakları titreyerek konuştu bu küçük oğlan"abim...abim evden beni çıkardı..ama hala gelmedi..rica etsem, onu bulur musunuz?" Gözleri büyümüştü gencin. Böyle birşeyi yapabilir miydi? "Bak..abinin durumunu bilmiyoruz, buradan kimseyi de kaybede-" "bayım yalvarırım" ayaklarına kapanmıştı bu küçük çocuk gencin. "İstediğiniz kadar para veririm, yalvarırım onu bulun." İtiraz etmeli miydi? Görmezden mi gelseydi? Ah vicdanı buna el vermezdi ki. "Peki..tamam, buradan kimse çıkmasın, herkes kuytu köşelere saklansın, eğer bir asker görürseniz.." duraksadı oğlan. O da ne yapılacağını bilmiyordu..yüzüne bakan onlarca insana göz gezdirdi. Kimseyi bu durumda bırakmazdı. " Eğer asker görürseniz, öldürmekten çekinmeyin, hayatımız söz konusu". Küçük çocuğa doğru döndü genç "abini bulacağım merak etme." Çocuk umutla bakıyordu oğlana.. bulacağından çok emindi..
Genç mağaranın içinden temkinle ayrıldı..askerlerin olduğu sokaklara girmemeye özen gösteriyordu. Arkasına bakarak yürürken göğüsüne değen metali hissetti. "Nereye gidiyorsun?" Şimdi bitmişti işte..bu üniformalı nereden çıkmıştı ki? İçinden saydırdı oğlan.. dövüşmeyeli baya olmuştu.."Ben.." askerin yüzüne doğru bir yumruk savurdu genç, silahı yukarı kaldırdı, koluna sert bir darbe indirdi, şimdi tüfek oğlandaydı, hiç düşünmeden bir el ateş etti. İsabetliydi...mermi askerin derisini ezip geçmişti..tıpkı buradaki her insana yaptıkları gibi.. derken bir ağlama sesi duydu genç, etrafına bakınırken varillerin arasından bir çift ayak gördü..burada bir sivil vardı. Silahı doğrultarak varillere yaklaştı, ayak lari hareket ettikçe ağlama sesi artıyordu. Varillere döner dönmez korkuyla kendini koruyan yaşıtı bir gençle karşılaştı. " Lütfen beni öldürmeyin.. yalvarırım.." oğlana doğru eğildi genç, " hey..sizi öldürmeye gelmedim. Kardeşiniz sizi aramam için gönderdi" kollarını yüzünden yavaşça ayırdı oğlan, gözleri kan çanağına dönmüştü.."kardeşim mi? Yaşıyor mu?"
Gülümsedi genç.." evet yaşıyor.. kurtulanlar ile birlikte mağarada sizi bekliyor.." ayağa doğruldu oğlan..halsizleşen gence elini uzatti. "Bayim elimi tutun, buradan hemen ayrilmamiz lazım" temkinle baktı yerde oturan oğlan..bu gence güvenmeli miydi? Kendisine doğru uzanan ele tutundu..kalktı oturduğu yerden.
"Şimdi.. bayım..elimi bırakmayın, kimseye yakalanmadan buradan doğruca mağaraya gideceğiz." Dolu gözlerini sildi oğlan, yavaşça başını salladı...Dikkatle ilerliyordu ikili..her an bir askerle karşılaşabilirlerdi. Bu yüzden de çok temkinli hareket ediyorlardı, "Bir kaç dakikaya...oradayız bayım" fısıldamasını kendisi bile zor duymuş ama karşısındaki bu genç kafasını onaylarcasına sallamıştı. Hızla ilerlerken oğlan genci arkasına aldı bir anda..evin duvarından doğru uzun sokağa bakıyordu oğlan..sanki bir ayak sesi duymuştu..yanındaki genç duvara sokulmuştu iyice, ölmek istemiyordu..en büyük korkusu kaybolmak veya birini kaybetmekti.. bir daha asla tutunamayacağı o kuru toprakta kaybetmek..
"Tamam..sanırım kimse yok. Gidebiliriz."
Adımlarını attıkları an, bir asker tarafından görülmüştü ikili, ele ele tutulmuş, son süratle koşuyorlardı. Sürekli arkalarına bakıyor, yakalanmamaya çalışıyorlardı..korkuyordu bu genç..yanındaki oğlana ne kadar bir güveni oluşsada korkuyordu..'ya vurulursam? Ya ölürsem? Ah hayır bu canavarların elinde ölmek istemiyorum..' sürekli aklından negatif şeyler geçiriyordu, hiç sakin değildi. Bu ortamda tek görmek istediği kardeşiydi. Son sürat koşarken genç çocuk oğlanı çalılıklara çekti..ikiside iyice büzülmüş, bu otların arasında askeri gözlüyorlardi. Genç açıklama ihtiyacı duymuştu bir anda, " saklandığımız yeri öğrenmemeliler, diğerlerini de riske atamam. " Normal bir şekilde kafasını sallamıştı karşısındaki oğlan. Gencin gerildiğini anlayabiliyordu delikanlı..uzun bir sessizlikten sonra fısıldadı.."Sormayı unuttum bayım, isminiz nedir?" Yüzüne bakan şaşkın bakışlara karşılık olarak genç , dışarıyı izliyor..temkinli davranıyordu. "Han Jisung bayım..ya sizin?" Oğlana dönerek gülümsedi genç, yeni tanıştığı bu çocuğu sakinleştirmeye çalışıyordu aslında. "Lee Minho, ha bu arada...isminiz gerçekten güzelmiş. Kimsede daha önce duymamıştım." Gülümsemişti Jis. "Sizin isminiz de güzelmiş bayım, nadir bir ada sahipsiniz. " Kıkırdadı Minho, "Sohbetimize saklandığımız yerde devam ederiz..şimdi yine aynı sekilde elimi bırakmayın, ayrılmadan, hızla mağaraya gidelim." Bu sefer bir sessizlik olmamıştı "Tamamdır bayım." İki oğlan da birbirine gülümsedi. Ardından sessiz ama bir o kadar da hızlı bir şekilde mağaraya doğru koştular...
"ABİ!"
Birbirlerine doyasıya sarılmıştı bu abi kardeş. "Sana birşey oldu diye ne kadar korktum haberin var mı?" Kardeşinin saçlarını, koklayarak öpüyordu Han..ona birşey olsaydı, hayatı da olmazdı. "Özür dilerim..ama seni korumam gerekiyordu."
"Gerekirse birlikte ölürüz, bir daha beni korumak için böyle delilikler yapma" dediği şey ile birlikte iki kardeş birbirine kitlenmişti. Minho usulca küçük oğlana doğru eğildi, saçlarını karıştırdı..."Bakıyorum da birileri erken olgunlaşmış, Han kardeşine fazla kızma, o olmasaydı belkide seni orada hiç bulamayabilirdik." Tekrardan iri irisleri kardeşine dönmüştü Han'ın. "Küçük velet""Bayım, sohbetinizi bölmek istemem ama sizce de bu kadar yetmez mi? Burada kaç kişiyiz ve hepimiz de sizi dinlemek zorunda kalıyoruz." Aralarından bir kadın söylemişti bunları, giyinimi iyiydi, Tanrım gece gece kim bunları giyip uyurdu ki?
Bulaşmaya gerek yoktu, herkes bir kuytuda onlara bakıyordu.."Tamam, özür dileriz"
Minho küçük bir köşeye geçmişti ,Han ile kardeşi de Minho'ya yakın bir yere saklanmışlardi. Saatler iyice sabaha doğru gelmeye başladığında, herkes uyuyordu. Askerler canla başla bütün sivilleri arıyorlardı..kimse mağaraya gelmediğine göre..kurtulan bir tek bu insanlar vardı. Peki ya Gimpo halkının sağ kalanları bu vahşete katlanabilir miydi? Cevaplar sadece ilerleyen zamanlarda ortaya çıkacaktı...
Şimdi sadece uyumaları gerekiyordu, yaşayacakları bu acı dolu anlar için, enerjiye ihtiyaçları vardı...
......
_____________________§____________________
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prisoners Of War/ Minsung
FanfictionKore'nin Gimpo kentinde akıl almaz bir savaş çıkmıştı..insanlar acı çekiyor, rehin alınıyor, öldürülüyordu.. peki ya bu savaş ikilinin sırılsıklam aşkına engel olabilir miydi? Kalpleri birbirleri için atarken yaşam denen duyguyu en uzaklarda yaşamak...