(bunu bir günde yazmaya karar verdim bakalım odaklaninca ortaya ne çıkıyor )
"Ne demek askerlerimizin çoğu bir grup sıçan tarafından tuzağa çekildi?" Çenesi iyice kasılmış, karşısında titreyen adamına tehditkar gözlerle bakıyordu başkan.
"Efendim.. adamlarımız bütün sivilleri öldürdük sanıyorlardı fakat aralarında kurtulanlar varmış.." başı öne eğik her an ölüme hazırlıklı bir şekilde duruyordu yardımcı.
Sinirden minik bir kahkaha attı başkan.."hapisteki bütün teröristleri çıkar. Dağlara dağılsınlar, bir tane bile it yavrusu istemiyorum."
Yardımcı hızla başını salladı ve emri yerine getirmek için kapıya yöneldi. Ancak başkanın sert sesi onu durdurdu. "Dur, daha bitmedi. Bu işi temizlemezsek hepsi geri dönecek. Herhangi bir direniş belirtisi gösteren herkesin kökünü kazıyın. Anlaşıldı mı?"Yardımcı tekrar başını salladı, bu sefer daha sert ve kesin bir şekilde. "Emredersiniz, başkanım. Hemen harekete geçiyorum."Danışman kapıdan çıkarken, başkanın gözleri bir anlığına pencereden dışarıya, uzaklardaki dağlara daldı. İçindeki öfke ve intikam ateşi her geçen dakika daha da büyüyordu. Bu işi bitirmek için ne gerekiyorsa yapacaktı.
Ofiste yalnız kalan başkan, masasının çekmecesinden bir sigara çıkarıp yaktı. Dumanlar odada yayılırken, telefonuna uzandı ve güvenlik şefini aradı. "Emirlerimi aldın mı?" diye sordu sert bir sesle."Evet başkanım, bütün adamlarımız harekete geçti. Herhangi bir direniş belirtisi gösteren herkes anında etkisiz hale getirilecek," diye yanıtladı güvenlik şefi."İyi," dedi başkan, sigarasından derin bir nefes çekerek. "Bu işin bir daha tekrarlanmamasını sağla. Yeni gelen raporları anında bana ilet."Güvenlik şefi emri aldıktan sonra telefonu kapattı. Başkan sigarasını söndürdü ve derin bir nefes aldı. Gözleri kararlılıkla parlıyordu. Bu savaşı kazanacak ve halkın güvenini yeniden sağlayacaktı, ne pahasına olursa olsun.Başkan, masasının üzerindeki haritalara ve planlara bir göz attıktan sonra odanın diğer ucundaki koltuğuna doğru yürüdü. Oturdu ve başını geriye yaslayarak gözlerini kapattı. Zihninde, bir sonraki adımı planlamaya başladı. Her şeyin kontrol altında olduğunu hissediyordu, ancak içindeki bir ses, bu işin sanıldığından daha karmaşık olduğunu söylüyordu.Bu sırada, hapishanenin kapıları açıldı ve teröristlerin serbest bırakılması işlemi hızla başladı. Serbest bırakılanlar, dağlara doğru kaçarken arkalarında bıraktıkları tahribatı ve kaosu düşünmüyorlardı.
Başkanın emri netti: Bir daha geri dönmemek üzere dağlara dağılsınlar.Bir tane bile sivil bırakmasınlar, işkence edebilirler yeterki ölsünler..Bu emri yerine getirmek için her türlü yolu deneyeceklerdi.Dağlarda ise hayatta kalan siviller, yaklaşan tehlikenin farkında olarak daha da derinlere saklanmaya çalışıyordu. Hayatta kalma içgüdüsü, onları her geçen gün daha da güçlendiriyordu. Başkanın acımasız planlarına karşı, kendi direnişlerini örgütlemeye başladılar.
Gökyüzü kararmaya başlamıştı ve dağların üzerinde yoğun bir sis çökmüştü. Başkan, bu savaşın sonunun yaklaştığını hissediyordu. Her ne pahasına olursa olsun, bu işi bitirecek ve zaferini ilan edecekti. Direniş büyüyordu ve bu sessiz savaş, çok yakında büyük bir patlamayla son bulacaktı. Başkan, yaklaşan fırtınanın farkında olmadan zafer hayalleri kurarken, karşısında duran gerçek tehlikenin farkına vardığında çok geç olacaktı.
~
"Şuraya da bir tuzak koysak iyi olur gibi.." minho sırtındaki telleri Han'ın gösterdiği yere koydu. Kıkırdadı Han " ağır miydi?"Gülümsedi Minho "yani bence hafifti ama" Han'ın saçlarını karıştırırken gülümsemesi daha da arttı Minho'nun.
Bir anda gelen gürültüyle yüzü ciddileşmişti oğlanın, yavaşça arkasına dikkat kesildi "sende bir ses duydun mu?"
Han'da sese dikkat kesilmişti..yakınlardan bir silah sesi geliyordu Minho korkuyla gözlerini büyüttü "Köylüler.." çığlık sesleri bütün bir kasabayı doldururken oğlan hızla Han'ı bir köşeye çekti ve elini dudaklarına koydu.."ses çıkarma" gelen çığlıklar bütün köyü sararken Han'ın gözleri doluyordu..tek düşündüğü kardeşiydi ama Minho onu o kadar sıkı tutuyordu ki ittirip kosamiyordu tek varisine..yavaşça mırıldandı Han, Minho elini ayırdı ağızından, dolu gözleriyle titrek bir nefes verdi "Minho..bırak beni.." hüzünle baktı oğlana Minho..kafasını yavaşça salladı "olmaz..senide o canavarlara veremem han..." Han'ın tuttuğu göz yaşları usulca yanağından süzülürken Minho'ya baktı "lütfen..." Oğlan bir kez daha suçlulukla kafasını salladı "üzgünüm.. çok üzgünüm " Han Minho'ya sarıldı, kafasını oğlana gömdü.. hıçkırıkları ikilinin nefes seslerini bastırıyordu. Kemikli ellerinin birini Han'a doladı diğerini ise oğlanın saçlarında gezdirdi minho "iyi olacağız..", fısıldadı oğlan sessizce "onu kaybettim.."
"Bundan sonra kaybettiğimiz biri olmayacak ...söz veriyorum"..Saatlerdir ikili sarılarak orada duruyorlardı..sus pus olmuşlardı, Han usulca kafasını kaldırdı ,Minho'dan ayrıldı, yerde oturmaktan yüzüne gelen tozları kenara ittirdikden sonra oğlana döndü.."bana kendini anlatsana..yani nasıl desem küçüklüğünü..aileni..şu anda konuşmaya ihtiyacım var kusura bakma" Minho dalmış olan gözlerini Han'a çevirdi zorda olsa gülümsedi ve konuşmaya başladı "Ailem.. hiçbir zaman olmadı, ne beni destekleyen, ne de gerçekten' benim çocuğum' diye seven.. Buralara yanlız başıma geldim, küçüklüğümü pek hatırlamıyorum ama deli dolu bir çocuktum, yani..en azından ailem varken..ardından büyüdüm işte, dedim siktir olup gitmek lazım buralardan..bende gimpoya yerleştim . Salak saçma şarkılar yazmaya başladım..para kazanamadım ama kendimi buldum. " Anlatırken içinde tuttuğu göz yaşlarını tebessüm ile gizlemeye çalışıyordu minho.. defalarca özür dilerdi oğlan.. yaşadıkları için, yaptıkları için, korkuları için, kırdıkları için bedeninden özür dilerdi.. halbuki bir suçu yoktu ki..yaşamaya ara vermiş bu ruhundan ne isterlerdi? Nefes alamaz, titrer,bazenleri ise sarılacak biri isterdi minho.. kollarıni sıcaklığına dolayabileceği ,güvenilir bir beden..saatleri, yılları..sadece içinde tuttuğu aptalca duygulardan ibaretti.. karanlığa gömülüydü, çıkmaz sokaklarda yürüyordu oğlan.. Han'a baktı Minho "Ama farkındayım ki tek aydınlığım sensin..bundan önce veya son 6 haftadır yaşadıklarım umrumda değil Han..yaşamaya tövbe etmiş bu kalbimi hayata bağlayan sana aşık oldum.. gülüşüne, kalbine, fikirlerine, zekana, sana...tanrım ben seni her gördüğümde sana daha da bağlanıyorum.." elini kalbine götürdü minho "bütün bir içtenliğimle söylüyorum Bay Han..zamanı olmadığını biliyorum ama seninle olduğum bir dakikayi bile duygularımı açık etmeden geçirmek istemiyorum..." Şaşkınlıkla ona bakan gence gülümsedi Minho " seni seviyorum.."
Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu Han'ın.. Minho'nun bu dedikleri gerçekten onu çok etkilemişti, savaş sırasında aşık olmak imkansız diye düşünürdü.. gülümsedi yavaşça, düşüncelerini bir kenara bıraktı "minho...ben ne desem bilemiyorum..seninle olmak, benimde yüreğimi çok hafifletiyor..." Duraksadı oğlan " bana olan duygularını bilmiyordum..ama savaşta bile birbirimize bağlandık, destek olduk, beni kurtardın.. seni her gördüğümde garip birşey hissediyorum, tam burada " kalbini gösterdi "gözlerimiz buluştuğunda içimde bilmediğim bir duygu hissediyorum, ele ele tutuştuğumuzda bir daha hiç bırakmamak istiyorum." durdu Han "buna aşk mı deniyor?" Gülümsedi ikili..birbirlerini olan çekimlerini böyle bir ortamda dile getirmek elbetteki saçmaydı ama aşk bu.. kalbinize, sevdiğiniz insana olan duygularınıza engel olmak, en zor şeylerden biri olabilirdi...
İkili birbirine dolu gözlerle bakmaya devam ederken kafalarında soğuk bir metal hissettiler
"Demek ki sıçanlar buradaymis" sert bir kahkaha sesi gelmişti kulaklarına,Han korkuyla Minho'ya baktı..tam kavuşmuşken böyle birşeyi göze alamazdi...____________________§_____________________
Umarım güzel olmuştur
Bundan sonraki bölümümüz yani 6. Bölüm finalimiz olacak
Kötü olmuş olabilir kendimi bir bok parçası gibi hissediyorum ,kafamı pek toparlayamadim, yazım yanlışları veya kötü yerler varsa mazur görün
Finalde görüşmek üzere
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prisoners Of War/ Minsung
FanfictionKore'nin Gimpo kentinde akıl almaz bir savaş çıkmıştı..insanlar acı çekiyor, rehin alınıyor, öldürülüyordu.. peki ya bu savaş ikilinin sırılsıklam aşkına engel olabilir miydi? Kalpleri birbirleri için atarken yaşam denen duyguyu en uzaklarda yaşamak...