Güneş, köyün üzerinde sabah ışıklarını yayarken, Han ve Minho, mağaranın derinliklerinde adeta bir umudu yeşerten sessizlik içinde konuşuyorlardı.
Han, Minho'nun elini sıkarak onu hızla mağaradan dışarı çıkardı. İkili, dışarıdaki tehlikeleri göz ardı ederek, köyün geleceğini şekillendirecek bir plan yapmak zorundaydılar. Han'ın gözlerindeki kararlılık, Minho'ya güven verdi.Han, köyün etrafındaki ormanlık alana yöneldi. "Beni takip et," dedi Han, "burada açık açık konuşamayız. Bizi dinliyor olabilirler."Minho, Han'ın peşinden ilerlerken derin bir nefes aldı. Çevredeki sessizlik, kasvetli bir huzur taşıyordu. Dışarıda, askeri devrimlerin gölgesi altında kalan köy, hayatta kalma mücadelesi veriyordu. Her adım, Han ve Minho'nun üzerine koyduğu yükü artırıyor gibiydi.
Han, içindeki gerilimi hafifletmek için derin bir nefes aldı ve Minho'ya döndü. "Planı anlatıyorum, dikkatle dinle."Han'ın sesi, ormanın sessizliği içinde yankılandı. "Askerler, içimizdeki direnişin ne kadar büyük olduğunu görebilmek için dışarıda gözlem yapıyor olabilir. Bizim yapmamız gereken, dikkatlerini farklı yönlere çekmek. Her birinin yöneldiği noktada farklı bir dikkat dağıtıcı hazırlamalıyız."Minho, Han'ın gözlerindeki yoğun endişeyi fark ederek, "Tamam, dikkatlerini nasıl dağıtabiliriz?" diye sordu.Han, planını detaylandırarak devam etti. "Dışarıda bazı eski tuzakları kullanabiliriz. İlerideki patikalarda bazı patlayıcıları tetikleyebiliriz. Bunun yanında, köyün çevresindeki bazı doğal engelleri kullanarak düşmanı yönlendirebiliriz. Bunları yapabilmemiz için köy halkının yardımı şart."Minho, Han'ın söylediklerini dikkatle dinledi. "Köy halkını bu planın bir parçası yapmak zor olabilir. Çoğu zaten büyük bir korku içinde. Onları ikna etmemiz gerekecek."Han, başını sallayarak, "Evet, onların cesaretini yeniden kazanmak zorundayız. Bu savaş sadece fiziksel değil, ruhsal bir mücadele de olacak. Herkesin katkısı, bu savaşı kazanmamızda kritik öneme sahip."
İkili, planlarını hızla gözden geçirdikten sonra, köye dönmeye karar verdiler. Köyün merkezine vardıklarında, köylülerin endişeli bakışlarıyla karşılaştılar. Han, kendine güvenli bir ses tonu oluşturarak, "Herkesin dikkatini toplayın, size önemli bir şey anlatacağım," dedi.Köylüler, Han'ın etrafında toplandı. Her biri, Han'ın yüzündeki kararlılığı ve endişeyi dikkatle inceledi. Han, derin bir nefes aldı ve planını anlatmaya başladı. "Dışarıdaki askerler dikkatlerini köyün etrafına yaymış durumda. Bizim amacımız onların dikkatini dağıtmak ve köyü güvenli bir yere taşımak. Bunun için bazı tuzaklar kuracağız ve köyün çevresindeki doğal engelleri kullanacağız."Köylüler arasında bir sessizlik oluştu. Kimileri korku içinde gözlerini kısıp Han'a baktı, kimileri ise umutla dolu gözlerle birbirine fısıldıyordu. Han, cesaretlerini artırmak için ekledi, "Hepimizin birlikte hareket etmesi gerekiyor. Eğer her birimiz bu plana uyarsak, hepimiz hayatta kalabiliriz."Minho, Han'ın yanında durarak köylülere destek verdi. "Planı uygulamak için hep birlikte çalışmalıyız. Kimse tek başına başarılı olamaz, ama birlikte başarabiliriz. Önce tuzakları kuracağız, sonra da köyü güvenli bir yere taşıyacağız."Bir süre sessiz kalan köylüler, Minho ve Han'ın cesaretini görünce, yavaş yavaş harekete geçmeye başladılar. Han, köylülerle konuşurken, Minho, köyün etrafında gözlem yaparak hangi tuzakların kurulabileceği üzerinde düşündü.
Gece olana kadar bu planı uygulamak zorundaydılar. Her an, askerlerin yaklaşabileceği ihtimali vardı.Han ve Minho, köylülerle birlikte tuzakları kurmak için dışarı çıktılar. Herkes, Han'ın belirlediği alanlarda çalıştı. Bir grup, köyün etrafına gizli tuzaklar kurarken, diğerleri patikalara dikkat çekici işaretler yerleştirdi. Minho, Han'la birlikte bazı doğal engelleri yerleştirdi ve tuzakları test etti.Gece çökmeye başladığında, köyde bir huzursuzluk hakimdi. Herkes, Han ve Minho'nun liderliğinde, gece boyunca hazır beklemeye başladı. Han, Minho'ya dönerek, "Tuzaklar hazır. Şimdi dikkatle beklememiz gerekiyor. Her şey plana uygun olmalı," dedi.Minho, Han'ın gözlerindeki kararlılığı gördü ve ona güvenerek, "Evet, planın işe yarayacağına inanıyorum. Ama hala endişeliyim. Askerlerin tepkilerini bilmiyoruz. Her şey bir adım ötesinde olabilir," dedi.Han, Minho'nun endişelerini anlıyordu ama yapacak başka bir şeyleri yoktu. "Evet, belirsizlik var ama birlikte hareket edersek, her şeyin üstesinden gelebiliriz. Şimdi, herkesin dikkatli olması gerekiyor. Tuzakların doğru bir şekilde çalışması bizim tek umudumuz."
Gece ilerledikçe, askerlerin hareketleri gözlemlenebiliyordu. Minho ve Han, dikkatle beklediler. Gece boyunca köyün etrafında çeşitli sesler duyulmaya başladı. Han ve Minho, tuzakların ne zaman tetikleneceğini ve askerlerin dikkatini ne zaman dağıtacaklarını dikkatle izledi.Birdenbire, köyün etrafında bir patırtı başladı. Askerler, yerleştirilen tuzakların etkisiyle şaşkına döndü. Panik içindeki askerler, köyün dikkatini çekmeye çalışırken, Han ve Minho, köylüleri hızla güvenli bir bölgeye yönlendirmeye başladılar.Han, köyün güvenli bölgesine gelen köylülere yönelerek, "Hızlı olun, dikkatli olun. Herkes güvenli bir yerde toplanmalı!" diye bağırdı. Köylüler, Han'ın komutaları doğrultusunda hareket ederek, güvenli bir bölgeye geçti.Minho, Han'ın yanında durarak, "Planımız işe yaradı. Ama şimdi daha büyük bir tehlike olabilir. Askerlerin dikkatini çektiğimiz yerlerde hâlâ tuzaklar var. Üzerimize doğru gelmeyi sürdürebilirler," dedi.Han, Minho'nun söylediklerini dikkate alarak, "Evet, bu geceyi atlatmak zorundayız. Erken saatlerde askerlerin dikkatini çekmek için yeni bir plan yapmamız gerekebilir. Hep birlikte olmalıyız,"
Güvenli bölgeye geçiş tamamlandığında, Han ve Minho, köyün etrafındaki tuzakları kontrol etmeye devam ettiler. Her şeyin planlandığı gibi gittiğinden emin oldular. Köylüler, Han ve Minho'nun liderliğinde daha büyük bir umutla dolmuşlardı. Gece boyunca, köyün güvenliğini sağlamak için mücadele ettiler.Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, Han ve Minho, köyün etrafında hala hareket halinde olan askerlerin varlığını gözlemlediler. Her şeyin doğru bir şekilde çalışıp çalışmadığını görmek için dikkatle gözlem yaptılar. Köy halkının güvenliğini sağlamak için ellerinden geleni yapmışlardı, ama savaşın gerçek yüzüyle karşı karşıya kalmak zorundaydılar.Han, Minho'ya dönerek, "Şimdi, köyün güvenliğini sağlamak için bir sonraki adımı atmalıyız. Askerlerin planımıza tepki vermesini bekliyoruz. Eğer dikkatlerini başka bir yöne çekebilirsek, köyü daha da güvenli hale getirebiliriz," dedi.Minho, Han'ın kararına destek vererek, "Evet, birlikte hareket etmeye devam edelim. Köyün geleceği bizlerin ellerinde. Savaşın ne olacağını göreceğiz ama elimizden geleni yapmalıyız."
Günün ilerleyen saatlerinde, köydeki tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Han ve Minho, köylülerle birlikte güvenli bölgelerde kalmaya devam ederek, askerlerin bir sonraki hamlesini beklediler. Savaşın karanlık gölgeleri üzerinde, umudu ve direnişi yeşerten bu iki gencin arasındaki bağ günden güne daha da artıyordu... Minho Han'ın zekasına ve analiz yeteneğine, Han ise Minho'nun soğukkanlığı ve cesaretine hayrandı.. peki ya gerçekten de bu soğuk savaşı atlatabilecek ve huzurlu bir yaşam sürebilecekler miydi?
_____________________§____________________
Bu sefer bekletmedim bence bir alkışı hak ediyorum 👏🏻
Neyse, bilerek bu bölümü erken attım çünkü okuyanları baya beklettim telafi olsun diye atayım dedim.
Uzatmak istemiyorum iyi okumalar🌜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prisoners Of War/ Minsung
FanfictionKore'nin Gimpo kentinde akıl almaz bir savaş çıkmıştı..insanlar acı çekiyor, rehin alınıyor, öldürülüyordu.. peki ya bu savaş ikilinin sırılsıklam aşkına engel olabilir miydi? Kalpleri birbirleri için atarken yaşam denen duyguyu en uzaklarda yaşamak...