Selamlar!
Ben Nursena ve karşınızda Dağın Seçilmişi!
Umarım beğenirsiniz, yorumlarınızda eleştirilerinizi bekliyorum.
Fazla uzatmayayım ve ilk bolumle sizi başbaşa bırakayım...
Keyifli okumalar!!!!👾
________________________________________"Hayır, hayır, hayır. Bana sakın partide bunu giyeceğini söyleme." Neredeyse yalvararaktan söylediğim sözlerime bir kıkırdamayla cevap verdi Mia. Ona yüzümü ekşilterek baktım.
"Ne olmuş?! Bunlar bu ara moda. Hem başka iddialı şeyler bulamadım. Ah, Tanrı aşkına bunun rengine bak! Nasıl sevemedin?!" Burnuma tuttuğu telefonu çekerek elbiseye tekrar baktı. Neredeyse gözleri parlıyordu. Gülmekten sıktığı dişlerinin arasından sordu "Sen ne giyeceksin?"
Yorganı yorgunlukla -bıkkınlıkla- boğazıma kadar çekip yatak başlığına yaslandım ve gözlerimi kapattım. Bir iç çekişle " Hiçbir şey." Deyiverdim.
"Ne? He-hey, ciddi misin? Gelmeyecek misin? Mezuniyet bu tabiki geleceksin!" Gözlerimi ranzanın tavanına açtığımda omuz silktim. Umurumda değildi.
" Sanki sizinle artık okuyorum da..."
"Ah, hadi ama! Okuyorsun tabiki." Gözlerimi devirdim ve ciddi mi değil mi diye koyu kahve renkli gozlerine şöyle bir baktım. Yüzümü bir daha ekşittigimde ne yaptım da bu kız peşime takıldı... Diye geçirerek iç çektim. Bakışlarıma pes ettiğinde gözlerini devirip ortak komodinimizdeki çiçeklerle oynayarak oyalandı. "Tamam, belki okuldan atılmış olabilirsin ama..." Gözlerime bir cesaretle tekrar baktı, erkekleri düşürdüğü o tatlı köpek yavrusu tipini yapıp beni ikna etmeye çalıştı -yani sanırım- ancak bakışlarımı görünce içindeki pitbull ortaya çıkması zor olmadı. " Neye inat ediyorsun yani! Gelsen ölür müsün!"
Gözlerimi kıstığımda tekrardan -tekrardan- göz devirdi ve sonunda benden iyi bir arkadaş olmayacağını anlayarak öfkeli adımlarla uzaklaştı.
Onu kırmış mıydım?
Ah, kimin umurunda?
İşte şimdi okulun bitmesine bir hafta kalmışken okuldan atıldığım için nerede kalacağımı düşünebilirdim.
Ah... Ne huzurlu bir hayal. Sokakta bir dolar yazan bir pankart tutarak sakal büyütmek kadar huzurlu bir şey veya gidip şimdi kim bilir üzerime kaç evlat yetiştirmiş babama "Hey baba görüşmeyeli çok oldu, ha biliyor musun ben okuldan atıldım ya. Senden naber?" Demek kadar keyifli bir şey olamazdı.
O zaman kızlar partiye gittikleri an ilk işim şehre inerek bir iş bulmak olacaktı. Karanlık çökene kadar üç saatlik bir sürem olacaktı. Bulaşıkçılık bile bulsam şükredecektim.
Bir kız iki dönümlük yatakhanemizin kapısını teknesiyle açarak naralarla içeri girdiğinde sıçradım. Kız elindeki sigarayı kaldırıp delice bağırdı.
"Bu gece coşuyoruz kızlar!"
(...)
Hem de ne coşmak.
Şuan mia'nın o uğursuz bakışlarına maruz kaldıktan sonra, dükkan dükkan dolaştıktan ve ayaklarıma kara sular indikten sonra gerçekten çok coşmuş hissediyordum. Topuklarımın morardığına emindim, sanki bir maraton boyu koşmuş gibi terlemiş ve nefes nefese kalmıştım. Cebimdeki bir kaç bozuklukla anca okuldan şehre inmeye gücüm yetmişti ve bu yüzden şuan umutsuzca okula hicret ediyordum. Evet. Hicret.
Burnumu çektim. Şuan o kadar bıkkın ve üzgün hissediyordum ki, dışarıdan her ne kadar duygusuz bir heykel gibi görünsem de şimdi biri dokunsa ağlayacaktım. Ciddi ciddi ağlamak istiyordum da zaten. Biri dokunabilir mi lütfen? Ağlasam?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞIN SEÇİLMİŞİ
Fantasía"Uyan... Silva..." On yaşından beri gördükleri ve duydukları bir cızırtıdan ibaretti. Ve de rüyaları da hayatında hiçbir şeyden etmediği kadar nefret ettiği bu ses ne bir detoneye ne de bir cızırtıya sahipti... "Uyan..." Silva McCartney sadece basit...