0.1

21 2 2
                                    

Ondan nefret ediyordum.

İlk o benden nefret etmeye başlamıştı.

Hemen karşı tarafımızda olmasına rağmen aramızda duvarlar vardı ve o her geçen gün araya bir tuğla daha ekliyordu.

Beni hiç dinlememişti, ben de artık ona konuşmayı bırakmıştım. Tüm çabalarımın boşuna olduğunu çok geç de olsa anlamıştım.

Sabah kahvaltı için karşı komşumuz, komşudan öte aile olmuştuk, beni evine davet etmişti. Çocukluğum Nilay teyze ve eşi Serkan amca ile geçmişti. Bir de asla anlaşamadığım oğulları vardı. Eğer başka bir çocukları olsa eminim onunla anlaşabilirdim ama Yalçın tek çocuktu. Tıpkı benim gibi.

Kendini bildi bileli benden nefret ediyordu. Bazen nefretin hissettikleri karşısında yetersiz kaldığını hissediyordum, öyle hissettiriyordu.

"Kızım, bizim acilen çıkmamız gerekiyor, teyzenin doğumu başlamış!" Kaşlarım heyecanla havaya kalkarken anneme döndüm.

"Ben de geleyim mi?"

"Sınav senen kızım, şehir değiştirme hiç. Teyzenler birkaç aya kadar gelecekler zaten."

"Tamam." Sürekli olarak ders çalışmam gerekiyordu. Normal olarak iyi bir yer kazanmamı istiyorlardı. Annem Hale Akel, ilkokul öğretmeniydi. Babam Gökhan Akel ise mühendis. Beni hiçbir zaman istemediğim şeyler için zorlamazlardı ama kalbimin derinliklerinde açılan yaranın izi de bir türlü geçmiyordu.

Anne ve babam evden çıkarken daldığım düşüncelerden ayrıldım ve çantamı sırtıma takarak karşı eve yürüdüm. Kapı çalmadan açılırken Nilay teyzenin gülümseyişi karşıladı beni. Beni kızı gibi görürdü, annem de onun oğlunu oğlu gibi.

"Hoş geldin bir tanem! Teyzenin doğumu başlamış, annenler koşuşturuyordu."

"Evet Nilay teyze, ben de gidecektim ama derslerim var biliyorsun."

"Nereye gidiyormuş anne? Kurtuluyor muyum yoksa?" Ve Yalçın Atasever.

"Oğlum sabah sabah başlamayın yine. Maral sen de içeri geç hadi." Başımı sallayarak ayakkabılarımı çıkardım ve içeri girdim.

"Günaydın Serkan amca."

"Günaydın kızım." Sofraya oturduğumuzda kolumu dürten Yalçın'a döndüm.

"Nereye gidiyorsun?"

"Sana bensizliği vadetmedim. Bir yere gittiğim yok, üzülme."

"Ah, ben de kahroluyordum." Dedi alayla. "Eğer cevap vermeseydin bütün gece bunu düşünecektim. Lütfen bana sensizliği vadet!"

"O da olur bir gün." Ciddi sesimle alaylı ifadesi bozulurken önüne döndü.

Saat ilerlerken ayaklandım.

"Maral kaçar!" Benim kalkmamla birlikte Yalçın da kalkmıştı. Kenarda duran çantalarımızı aldı ve çantamı yüzüme fırlattı. Her zaman bunu yaptığı için tutmaya alışmıştım ama ilk düşürüşüm pahalıya mal olmuştu.

Evden beraber çıktık. Benden nefret etmesine rağmen benimle yürümesi beni sinir ediyordu. Sabah yürüyüşlerini sevdiğim için okula yürümeyi tercih ediyordum. Yalçın neden benimle yürüyordu hiçbir fikrim yoktu. Otobüsle gelmesi daha fazla uyku anlamına geliyordu ve Yalçın uykusuna oldukça düşkündü. Uykusundan daha düşkün olduğu bir şey yoktu.

Yolda zaten benimle konuşmayacağını bildiğim için kulaklığımı taktım.

Eğer karşımda bağırıp nefretini kusmak yerine dinleseydi hayatım daha iyi olur muydu diye düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi. Cevapları bilsem bile susuyordum. Bana bunca yıldır susmayı öğretmişlerdi. Herkes gözlerimin içine bakarak bana nefret kusarken ben yalnızca susmuştum.

Sana Bensizliği VadetmedimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin