back here again

97 19 41
                                    

Bu kadar çabuk alışmış olması garibine gidiyordu doğrusu. Sonuçta önceki hayatında lükse alışmıştı. Kral boyu yatağında, kaz tüyü yastığıklarıyla beraber klıması açık uyumaya alışmıştı. Jakuzisinde kaslarını gevşetmeye, elindeki yıllanmış şarabı yudumlamaya, ya da büyük eksanda kendi reklamlarını izlemeye alışmıştı.

Rezidansta yaşıyor, evinin karşısında duran reklam panosundaki hafif editlenmiş yüzünü izliyordu. Şimdi yaşaması gerektiği şekilden kesinlikle farklıydı ancak Seokjin beklediği kadar garipsemiyordu. Çocukluğunu yaşadığı evden ve mahalleden dolayı olalıydı şimdiki rahatlığı. Yerde dura ince bir yorganın üstünde, rutubet kokan bir yastıkla uyuyorken o kadar da garipsememişti. Tam tersine garipsememiş olmasını garpsiyordu.

Yanında daha bir gün önce onu acımasızca öldüren adam kafasını boynuna gömmüş, kollarını Seokjin'in kaçmasından korkar gibi beline sımsıkı sarmıştı. Bu çocukla aralarındaki ilişkiyi bilmiyordu doğrusu. Muhtemelen gerçekten kardeş değillerdi, öyle olsaydı Jimin Taehyung'u tanıyor olurdu. O yaşadıkları yerde şans eseri yakınlaşmış iki kişi olmalılardı.

Seokjin'in önceki hayatında da kardeşi olmadığı için bu konuda rahattı. Anne ve babası muhtemelen onu terk etmiş ya da ölmüşlerdi. Belki de Taehyung ile yetimhaede tanışmışlardı, hiçbir fikri yoktu. Kaç yaşında olduğunu bile bilmiyordu. Taehyung ve Jimin ona Hyung diyordu ancak onların yaşını da bilmiyordu. Sorması garip olurdu o yüzden soramıyordu da.

Aklına Jungkook gelince çatılı olan kaşları daha da çatılmış, diğerinin onu hatırlayıp hatırlamadığını merak etmeye başlamıştı. Aslında Taehyung ve Jimin hatırlamıyorsa Jungkook'un hatırlaması için de bir neden yoktu ancak Seokjin o şaşkın bakışlarda farklı bir şey sezmişti. Jungkook gerçekten şaşırmış görünmüştü, sanki Seokjin'i görmeyi beklemiyordu. Onu tanımıyor gibi değildi, onu tanıyor ve görmüş olduğuna şaşırıyor gibiydi. Umuyordu ki bu hayatında Jungkook'la bir bağı olurdu da diğerine neler olduğunu sorabilirdi-

Hayır, umuyordu ki hiçbir bağları olmazdı. Jungkook'a ölmesini söylediği dakikalardan sonra diğeriyle bir bağının olmasını istemiyordu. Diğeri ondan uzak mutlu bir hayat yaşamalıydı. Seokjin gibi zehirli bir pitondan uzak huzurlu bir hayat yaşamalıydı; eşiyle, kızıyla...

Ona sımsıkı sarılan bedenin dudaklarını boynunda hissedince irkilmiş, kafasını hafifçe çevirip diğerinin uyuyup uyumadığına bakmıştı. Taehyung ile sevgili falan değillerdi, umudu bu yöndeydi en azından. Jimin de normal bir arkadaştansa ona acıyan bir yabancı gibi duruyordu. Pek yakın değildi Seokjin'e karşı, babası da Seokjin'i acıyan bakışlarla süzüp kalacakları odaya ilerletmişti.

Ona acıyorlardı. Eh, şaşırmamıştı bu duruma. Kıyafetleri yırtık pırtık ve kir içindeydi. Saçları oldukça uzamıştı ve gerçekten evsiz gibi duruyordu. Aklına gelen durumla Taehyung'u uyandırmamaya dikkat ederek diğerini itmiş, uzamış saçlarını eliyle geriye çekerek ayağa kalkmıştı. Başı dönüyor ve zar zor nefes alıyordu ancak pek umurunda değildi. Yağmur altında kaldığından oldukça normaldi vücudunun bu halde olması. Taehyung Jimin'lerden ilaç istemiş ve Seokjin de ilacı yutup uyumak istemişti ancak yaklaşık bir saat sonra diğerinin nefes seslerini dinledikten sonra uyuyamayacağına karar vermişti.

Restoranın arka odasında kalıyorlardı. Küçük bir banyo ve bir yer yatağı dışında hiçbir şey yoktu. Jimin ikisine de birer parça kıyafet bırakıp gitmişti. Kıyafetleri giymiş ve duş almış olsalar da Seokjin saçı yüzünden rahatsız hissediyordu.

Banyonun kapısı büyük bir gıcırtıyla aralanmış, Seokjin yüzünü buruşturup diğerinin uyuyup uyumadığına bakmıştı. Diğerinin yüz üstü bir şekilde bütün yatağa dağılmış uyuduğunu görünce derin bir nefes almış, banyoya girip kapıyı açık bırakmıştı. Ses yapıp diğerini uyandırmak istemediği için sessizce dolapları karıştırmış, banyo yaparken gördüğü makası eline alıp aynadan yüzüne bakmıştı.

wish you | jinkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin