wish you | jinkook

who?

" Seokjin sen de gelmek ister misin? " Seokjin yüzündeki maske düşmesin diye dikkatlice diğerine dönmüş, hazırlanmış bir şekilde kapının önünde dikilen bedene bakmıştı. Jungkook'un neden burada kaldığından bile emin değildi. Diğeri ara sıra eşyalarıyla geliyor, birkaç gece kaldıktan sonra evine geri dönüyordu. Seokjin diğerinin sorusuyla beraber dalga geçtiğini düşünmeye başlamış, iç çekip göz devirmişti.

" Tanrı aşkına böyle bir teklif yapmak istiyorsan en azından çıkmadan önce yap, belki daha inandırıcı olur. Bu halimle gelmemi mi düşünüyorsun? " Jungkook diğerinin mavi pijama takımı içinde ve kafasında kurbağa gözlü bir bandanayla oturduğunu görünce hatasını fark etmiş, yine de bir yorumda bulunmamıştı. Sanki önceden söylese onunla beraber gelecek miydi?

" Pardon, ben çıkıyorum o zaman- " Seokjin kapıyı açan bedenle beraber elindeki bardağı sehpaya bırakmış, hızla ayağa kalkmıştı.

" Bekle biraz, gelmemi istemiyor musun? " Jungkook şaşkınlıkla odasına giden bedene bakmış, Seokjin kızaran kulaklarıyla beraber odasına koşmuştu. NEden gitmek istediğini bilmiyordu. Belki eve sıkışıp kalmasından dolayıydı, belki de aldığı tehdit mesajları ve aramaları yüzünden evde yalnız kalmak istemiyordu. Jungkook'un burada kalmasından şikayetçi olmamasının tek sebebi de korkuyor oluşuydu. Ünlendikçe ondan nefret eden insan sayısı artmış, insanlar onun yerini hak etmediğini düşünerek saçma sapan tehditler yağdırmaya başlamıştı.

O hızla hazırlanıyorken Jungkook şaşkınlığını atlatamamış bir şekilde dikilmeye devam etmiş, kıyafetlerinin olduğu sırt çantasını ağır olduğu gerekçesiyle yere bırakmıştı. Doğrusu Seokjin'in gelmek isteyeceğini hiç düşünmemişti. Diğeri son zamanlarda garip davranıyordu. Jungkook'u evinden kovmak yerine ona yedek bir anahtar çıkartmasını söylemiş, Jungkook'un evinde kalmasından hiç şikayet etmemişti. Jungkook kovulmaya ve küfürler duymaya alışmışken diğerinin hiçbir şey demeyişi garibine gidiyordu. Doğrusu burada kalmasının tek sebebi çalıştığı şirkete yakın olmasıydı. Bazen uzun mesailere kaldığı için Seokjin'in evine geliyor ve bir süre onca küfüre rağmen burada kalıyordu. Sabaha karşı işten çıkmışken bir de evine kadar yol gitmeye üşeniyordu.

Ancak bir şeyler farklıydı. Seokjin daha ılımlı davranmaya başlamıştı, onun varlığına alışmış gibiydi ki bu çok şaşırtıcıydı. Çocukluğundan beri Seokjin'leydi ancak diğeri yeni yeni alışıyor gibiydi.

Telefonundan Taehyung ve Jimin'e Seokjin'in de geldiğine dair bir mesaj atmış, gerginlikle terleyen ellerini pantolonuna sürmüştü. Birkaç dakika geçmeden Seokjin beyaz bir sıfır kollu ve kumaş pantolonla karşısına çıkmıştı. Diğer saçlarını ortadan ayırmış, kulağındaki kıkırdağa altın bir küpe takmıştı. Yamuk parmakları altın yüzüklerle süslenmiş, sıfır kollunun üzerine giydiği altın küpe de altında çok sade duran kombinini parlatmıştı.

Pekala ucuz bir bara gidiyorken diğerinin bu kadar hazırlanmış olması garip hissettimişti. Kendisi her zamanki siyah bol pantolonu ve siyah t-shirtüyle dikiliyordu. Sadece uş almış, parfüm bile sıkmaya üşenmişti.

" Uhm... gidelim mi? " Seokjin ona gereksiz bir şekilde uzun uzun bakan bedenle daha fazla dayanamamış, Jungkook hızla başını sallayıp çantasını yeniden takmıştı. İkili sessiz bir araba yolculuğundan sonra bara gelmiş, Seokjin yüzünü buruşturmak yerine sakince Jungkook'u takip etmişti. İkili onları bekleyen Jimin ve Taehyung'un olduğu masaya geçmiş, Seokjin rahatça otururken geri kalan üçlü gergince yerlerinde kıpırdanmışlardı. Seokjin'in içeri girmesiyle bütün gözler onlara dönmüş, birkaç kişi fısıldaşmaya başlamıştı bile.

" Siz Jimin ve Taehyung olmalısınız. " dedi Seokjin aynı sakinlikle birasını içmeye başlarken. İkili hızla başını sallayıp Jungkook'a bakmış, Jungkook da ne diyeceğini bilemeyerek omzunu silkmişti.