Eskiden kırmızı sadece bir renkti.Sınıfta oturmuş kitap okurken herkes bir anda sınıftan çıkmıştı. Elbette umrumda değildi.
"Melody!" diye bağırmıştı Daisy.
"Efendim" dedim merakla. Telaşlıydı.
"Bir sorun var hemen gelmelisin!" dedi ve gelmemi işaret etti Daisy. Amy'nin yanına gittik, bahçedeki banklardan birinde oturmuş ağlıyor ve söyleniyordu:
"Olamaz bunu o yapmış olamaz!"
Amy'ye kimse yaklaşamıyordu, ona geleni kovuyordu. Amy'ye seslendik, bizi duyduğunda bize doğru koştu. Kafasını omzuma koydu ve ağlamaya devam etti.
"Ne oldu Amy?" diye sordum üzgün ve meraklı bir şekilde.
"O öldü"
Daisy ile birlikte "Kim!" diye bağırdık. Amy "O işte" deyip duruyordu. Daisy de kim olduğunu soruyordu.
"Melody! Senin abin Alex!" diye bağırdı Amy.
Onu uzun zamandır görmemiştim, başka bir yerde yaşıyordu.En büyüğümüzdü, çok iyi biriydi. İnanamadım şokla bakıyordum.
Daisy bir andan bana bakıyordu bir andan Amy'nin neden ağladığını sor-
luyordu. Neden benim abimin ölmesinden dolayı ağlıyordu ki? Amy hızla lafa daldı:
Onu kuzenim öldürmüş.
Bir darbe daha almıştım. Hemen ağlamaya başlamıştım ve üst üste şok yüzünden bayılmıştım. Annemi aradılar. Daisy annemlere olanları anlatırken Amy yanımda uyanmamı bekliyordu. Uyandığımda karşımda dikkatlice bana bakan Amy vardı.
"İyi misin Melody?" diye sordu merakla.
"Nasıl olmalıyım ki?" dedim tepkisizce.
"Uyuyup dinlen." dedi Amy ifadelerini değiştirmeyerek. Öyle de yaptım.
Güzelce uyuyordum ama uyandığımda babam bağırarak Amy'ye küfürler savuruyordu. Daisy ve annem babamı durdurmaya çalışıyordu.
Annem "Jack dur yapma!" diye, Daisy ise "Dursanıza!" diye bağırarak babamı durdurmaya çalışıyordu.
Daisy biraz agresiftir ama kaba değildir.Ben de birşey yapamıyor-
dum. Bir anda "Baba dur!" diye bağırdım. Herkes susmuştu ve bana bakıyordu. Büyük bir özgüven içindeydim fakat babama bağırdığım için bunun büyük de bir cezası olacağını biliyordum. Babam iyidir fakat bazı anlar kızıp küfür edebilir.
Eve geldiğimizde babam sessizdi annem ise ağlıyordu. Onun ölümü hakkında daha fazla şey araştırdık. O öldüğünü öğrendiğimiz gün ölmüştü. Babamın bana kötü davranması o zaman başladı.Amy'nin kuzeni Max yanlışlıkla olduğunu söylüyordu.Ama hepsi yalandı
Max'in ailemizi sevmediği belliydi. Hepimizi öldürmek istiyordu resmen. Ama o hapiste.
Ailem sırf Amy'nin kuzeni abimi öldürdü diye benden nefret ediyordu.
Bir gün Amy,Daisy ve ben internetten oyun oynuyorduk.Annem ve babam beni çağırdı.Yanlarına gittim.Bana dedikleri şey beni mahvetmişti. Babam söze başladı:
"Amy ile bir daha konuşmayacaksın, görüşmeyeceksin, muhatap olmayacaksın." dedi.
Annemde ek olarak "Gerekirse Daisy den de uzaklaşacaksın." dedi.
Bir sonraki gün okula gittiğimde, okula adımımı attığımda anlamıştım ki hayatım asla eskisi gibi olmayacaktı.
Amy ve Daisy yanıma geldi. Daisy konuşmaya başladı:
"İyi misin Melody?"
"Değilim,sizinle konuşamam."
Üzgün bir şekilde arkamı döndüm. Amy de konuşmaya başladı:
"Kuzenim adına senden ne kadar özür dilesem az. Gerçekten çok üzgünüm..."
"Kızlar sizinle bir daha konuşamam!"
Koşmaya başladım. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Peşimden geliyorlardı.
"Melody bekle!"
Kızlar tuvaletine girdim. Ağlamaya başladım.
Amy Daisy'yi geçmişti.
"Melody ne oldu! Affet beni!"
Oysaki Amy suçsuzdu. Suçlu olan ailemdi.
"Amy ailem yasak koydu ikinizle de konuşamam!"
"Okul çıkışında annemler izin verirse size geleceğim."
"Hayır Amy seni mahvederler."
Daisy de gelmişti.
"Bende geleceğim, sadece Amy'i değil beni de mahvetsinler bakalım."
"Her zaman ki gibi kendinden çok eminsin Daisy."
Komik bir sesle "Teşekkürler canımın içi!" dedi Daisy her zamanki gibi.
Her ağladığımızda, üzüldüğümüzde bizi güldüren Daisy'dir. Okul çıkışı ben Daisy ve Amy'nin gelmeyeceğini düşündüm ve annemlerden izin alıp birkaç mağazaya gittim.Bir sürü şey almıştım, eve döndüm. Gayet normaldi, annem oturup film açmayı düşündüğünü söyledi. Ailecek film seyrediyorduk, daha doğrusu ailecek ama eksi bir.
Benim ailemi size tanıtayım, ablalarım Julia, Emily ve Olivia. Abim-
ler Arthur, Liam, Alex ve Oliver, Arthur ve Liam genellikle birlikte takılırlar çünkü onlar ikizler. Bildiğiniz gibi Alex öldü. Oliver ise Alex'den sonra en iyi abimdir. Kız kardeşim var, melek gibidir, ismi Tiffany. Annem Lily ve babam Jack. Evet ailem çok büyük, fakat bu kötü birşey değil.
Ablamlar ve Abimler markete gittiler, hepsi birşeyler alacaklarmış. Yok o bunu istiyor, yok sen onu bilmezsin... Annem ve babam da dağılmıştı. Fark ettim ki annemler evi toparlamış. Etrafa bakmak istedim aniden. Koltuk dikkatimi çekmişti. Koltuğun altında birşey kalmış mı diye kontrol ettim.
Ama koltuğun altında kırmızı bir leke vardı.
Koltuğu itip ne olduğuna baktım, çünkü evde kırmızı boya yoktu.
Etrafıma baktım. Parmağımı biraz sürüp inceledim ve fark ettim ki bu kandı. Acaba kimin kanıydı, ne için oradaydı? Bir anda bodrumdan ses duydum, bu ses çığlıktı.
Ortalığı toplayıp annemleri çağırdım.
"Siz burada bekleyin ben lavaboya gidip geliyorum."
Bodrum kapısını açtığımda bir ses daha duydum. Dediklerini tam anlamamıştım ama sanki "A... niye böyle bir işe kalkıştık?" diyordu, sanırım bu Daisy'ydi.
Tam inecektim ki babam kolumdan tuttu.
"Sakın oraya gitme bir daha." dedi babam.
"Hayır onlar D..."
"Bu olanları kimse öğrenemeyecek! Eğer öğrenirse seni anında öldürürüm ve ne olduğunu bile anlayamazsın."
Beni tehdit ediyordu. Odama koştum ve kapımı kilitledim. Kulaklığımı taktım ve hemen telefonumdan müzik açtım ve düşünmeye başladım. Gece gizlice bodruma inmeye karar verdim. Bodruma girdiğimde merdivendeyken babam beni itti.
"Sen laftan anlamıyorsun!" diyerek kapıyı kapattı ve kilitledi. Kafamı kaldırıp etrafa bakmaya çalıştım, babam gitmişti. Bayılmıştım ve korkuyordum.
Çünkü gözümün önünde yaşıyor mu yaşamıyor mu bilmediğim en iyi arkadaşlarım vardı.
Onu kaybetmişken, onlarıda kaybetmekten çok korkuyordum. Herşey üst üste gelmişti. Daisy ve Amy'nin yanına gittim. Kontrol ettim, yaşıyorlardı.
"Amy! Daisy! Kızlar uyanın çok özür dilerim, uyanın lütfen!" dedim. Çaresizdim.
Ağlamaya başladım, bir yandan gözlerimi siliyordum. Daisy kalkmıştı.
"Sen niye ağlıyorsun bakayim?"
"Daisy!"
"Sen niye buradasın?" diye sordu Daisy.
Olanları anlattım.
"Annem birşey yaptı mı?"
"Hayır, hatta annen babanı durdurmaya çalıştı." dedi Daisy sorun yok bakışını atarak.
"Babam mı? Yarım saat önce anladım onun babam olmadığını." dedim, tükürür gibi konuşmuştum.
"Amy iyi mi?" dedim, hala yatıyordu.
"Uyuyor, Amy! Kalksana!" dedi Daisy.
"Ya hayır!" dedi Amy
"Bir fikrim var." dedim. "Eğer annem,ablamlar yada abimler burada olduğumuzu anlarsa kurtuluruz."
"Kesinlikle"
"Yarın öğle gibi bağırırız"
"Tamam"
"Tamamdır kaptan!" dedi Daisy.
Sabah olduğunda Daisy ayağı kalktı ve:
"Vay uykucular sizi!" dedi.
"Kalbim duracaktı." dedi Amy
"Ben öldüm zaten." dedim bende.
"Çok iyi insandı benim kankam" dedi Daisy ironi yaptığını belli ederek.
"Kızlar bağıralım mı öğle olmuştur, babam iştedir?"
"Tamam." dedi Daisy.
"Tamamdır kaptan!" dedi Daisy.
"Üç." dedi Daisy.
"İki." dedi Amy.
"Bir." dedim.
"İmdat!"
Biz bağırır iken evdekiler gülüyordu. Çünkü babam onlara ve Daisy ile Amy'nin ailesine "Bizim kızlar bodrumda takılacaklarmış, kamp falan yapıcaz dediler, heralde bugün çıkarlar." demişti.
Bodrumun kapısı açıldı. İçeri ablam girdi.
"Melody, Amy, Daisy size atıştırmalık birşeyler getirdim." dedi Olivia. Anında durdu ve bizi görünce şaşkınlığını gizleyemedi. "Hey, size ne oldu böyle!"
Ablama olanları anlattık.
"Bir planım var!" dedim.
Planım şöyleydi; ablam sanki gelip babama yardım ederken bizi öldürüyormuş gibi yapacaktık. Bizi başka bir yere götürürken de benim odama götürecekti. Olay şöyle yaşandı:
Babam bodruma geldi.
"Baba" dedi Olivia.
"Ne oluyor burda?" dedi babam.
"Baba bana söyleseydin ya, ben onlara mahvederdim" dedi ablam.
Babam sorular soruyordu.
"Tamam artık takımız" dedi babam.
"Tamam" dedi ablam. "Onları öldürdüm, başka bir yere götüreceğim."
Biz ise kenarda ölmüş numarası yapıyorduk.
"Ne? Olamaz, tamam."
Bu tepkiye anlam verememiştim. Ardından babam gitmişti. Ablam çaktır-
madan bizi odama götürmüştü.
"Siz hazırlanın ben geliyorum." dedi ablam.
Aşağıya inip babam ve annemden California'ya gitmek için izin alacaktı.
Babam hariç herkes masumdu.
Ne konuştuklarını dinlemeye çalıştım.
"Anne! Baba!"
"Efendim." dedi annem
"Anne, baba ben Türkiye'ye gitmek istiyorum"
"Peki ama neden Türkiye?" diye sordu babam.
"Ortaokuldayken bir kız ile tanışmıştım. Türkiye'de, İstanbul'da yaşıyormuş. Zaten İstanbul'u görmeyi çok istiyordum." dedi ablam."Baba bu arada konuşmamız lazım."
"Tamam kızım."
"Baba burada konuşmalıyız."
"Tamam"
"Anne babam kızları öldürmeye çalıştı, kızlar kamp yapmıyor. Babama yalan söyledim, onları öldürdüm diye. Baba madem onları sevmiyorsun biz İstanbul'a gidelim." dedi ablam.
"Bunda bir bok olduğu belliydi!" diye bağırdı babam.
"Olivia! Ah tamam siz kardeşinle gidin fakat Amy ile Daisy'nin aileleri?"
"Biz benim telefondan sorduk, elbette gidebilirler pasaportları biz çıkarttırırız dediler"
"Tamam sen o lanet olası kardeşin ve aptal arkadaşları ile Türkiye'ye git." dedi babam ve ardından ağzına gelen tüm küfürleri sıraladı.
Annem ve babam kavga ediyorlardı. Tam o sırada Olivia yanımıza geldi.
"Abla hani California diyecektin? Neden Türkiye dedin?"
"Orda çok iyi bir arkadaşım var, çocukluk arkadaşım."
"Hımm bu arkadaşı merak ettim" dedi Amy.
"Pasaport ve vize çıkacak değil mi? Of daha ne kadar çok uzun." dedi Daisy.
"Hayır vizeye gerek yok, pasaport da birkaç güne çıkıyor."
"Çok heyecanlıyım!" diye bağırdım.
Hepimiz ablama teşekkür ettik. Akşam olmuştu, yatacaktık. yer yatağı hazırladık.
"Yatakta kim yatacak" dedi Amy.
"Ben yerde yatacağım" dedi Daisy.
"Ben de yerde yatarım" dedi ablam.
"Amy sen yat" dedim.
"Yok canım sen yat, senin yatağın"
"Kızlar kura çekelim en kolayı" dedi Olivia.
"Tamam" dedi Amy.
"Tamam" dedim.
"Ben çok güzel yaparım. yapsam olur mu?" dedi Daisy.
"Tabi ki de" dedi ablam.
"Hımm Melody yazı mı tura mı?"
"Tura"
"Evet, ben zaten yazı istiyordum." dedi Amy
Tura çıktı. Yatıp uyuduk. Gece ablamın odadan çıktığını gördüm, odasına gidiyordur diye düşündüm. Ama geri geldiğinde yüzüne baktığımda ona biri tokat atmıştı ve saçı başı dağınıktı, bunu tabi ki de babam yapmıştı.
"Abla sana ne oldu?" dedim fısıldayarak.
"İyiyim ben sen dert etme."
"Babam mı yaptı?"
"Evet ama sen takma kafana, ben iyiyim. Üzülme sen."
"Gel bakayım."
Yanıma geldi yüzü kıpkırmızıydı. Hemen pansuman gibi birkaç şey getirip tedavi ettim.
Ertesi sabah babam kapıyı açtı ve 4 tane pasaport ile biraz para fırlattı, sonrada hemen gitti.
"Evet, pasaportlar geldi!" diye bağırdı Daisy.
"Biletleri ayarladım zaten bu akşam Ankara'ya gidiyoruz" dedi ablam.
Gün boyunca çantalarımızı hazırladık ve sohbet ettik. Akşam oldu. Herkesle vedalaştık. Kim bilir ablamlar ve abimler bu durumu öğrenince ne yaptı? Uçağa bindik yol çok uzundu, 10 Saat. Biz Washington'da yaşıyoruz. Türkiye'ye gelmiştik indiğimizde ablam etrafa bakıyordu. Bü-
yük ihtimalle arkadaşını arıyordu.
"O genellikle her yere gecikir. Biz biraz ilerleyelim." dedi ablam
Bize doğru gelen, beyaz saçlı, aşırı mutlu bir kız vardı.
"Selam!" dedi beyaz saçlı kız.
"Selam, nasılsın?" dedi ablam.
"Harikayım siz?" diye karşılık verdi kız.
"Biz de iyiyiz." dedi ablam.
"Selam çocuklar" dedi kız hepimizi bakışlarıyla inceleyerek.
"Selam" dedik hepimiz.
"Hadi evime gidelim." dedi kız.
Evi güzeldi, evinin en sevdiğim yanı salonda bir piyano ve çello vardı. Oturduk, içecek birşeyler getirdi.
"Ben Başak Duru, peki siz?
"Ben Melody."
"Ben Daisy."
"Ben Amy."
"Biz MAD üçlüsüyüz." diye bağırdık birlikte.
İkiside güldü ve sohbet etmeye başladılar. Sonra kendimizi tanıttık, sonra o da tanıttı. Ben ona müzik sevgimden bahsettim.
"Bu harika bende müziği çok severim."
O kadar çok konuşmuştuk ki saat 23 olmuştu.
"Hadi size nerede yatacağınızı göstereyim."
"Tamam" dedi Amy
"Tamamdır!" dedim
"Tamam!" dedi ablam
"Tamamdır kaptan!" dedi , tabi ki de Daisy.
"Oley be yer yatağı!" diye bağırdım.
"Ya Duru takma sen bunları, çılgınlar."
Güldüler, biz ise kuduruyorduk. Daha sonra onlar içerde sohbet ederken biz uzanarak resmen pijama partisi yapıyorduk
Oysaki kendi evimizde bile değildik
Ablam geldi ve "Siz hala uyumadınız mı?! Yatın artık." dedi.
"Melody, Daisy kalkın hemen!" dedi Amy korkar bir ifadeyle.
"Ne oldu Amy?" dedim.
"Ablan da Duru ablada yok."
"Markete falan gitmişlerdir."
"Hayır tam 2 saat önce kalktım yoktular, hala gelmediler."
Korkarak salona koştum, evin tüm odalarına baktım yoktular.
"Melody birlikte arayalım." dedi Daisy.
Hep birlikte her yere baktık, ayrılmadık. En son salona gittik biri vardı.
"Hey! Sende kimsin!"
"Ah sen Melody olmalısın, ben ablan Rosé." dedi kız, yüzünde hem yalan, hem korku, hemde gerçek belliydi.
"Bir dakika! Ablam ve Duru ablam nerede?"
"Ablanı götürecektim ki yanında ki kız engel olmaya çalıştı o yüzden ikisinide götürdüm. Bir sorun mu var?" dedi, bu sefer her kelime yalandı.
"Psikopat serseri seni! Demek ablamı ve arkadaşını kaçırdın! Seni öldü-
rürüm!" diye bağırdım.
"Evet evet tabii ki beni bulursan." dedi ve koşarak kapıdan çıktı.
"Dursana!" diye bağırdım.
Evin kapısından çıkıp kaçmıştı.
"Böyle hırsız mı olur?" dedi Daisy.
"Gerçekten ya" dedi Amy. Ben ise şoktaydım.
En son hatırladığım buydu.
Bayılmıştım. Uyandığımda yine yanımda Amy vardı. Daisy yoktu.
"Melody! İyi misin?" dedi Amy, belli ki korkmuştu.
"Evet sadece başım ağrıyor." dedim sorun olmadığını anlatmaya çalışarak.
"İyi olmana sevindim." dedi Amy ama hala endişeli olduğu belliydi.
"Amy, Daisy nerede?" diye sordum.
"O bir polis ile konuşuyor, benimle de konuştular sonra seninle konuşacaklar." dedi Amy. Başımla onayladım. Başımı eğdim ve ağlama-
ya başladım.
"Bu olanların hepsi benim suçum, sizinle arkadaş olmasaydım babam sizi tutsak etmezdi, bizim kaçmamıza gerek kalmayacaktı. Rosé, ablamı bulsa bile en azından abimler, ablamlar, kardeşim, babam ve annem onu korurlardı."
"Hayır hiçbiri senin suçun değil, herşeyi baban mahvetti." dedi ve bana sarıldı. Doktor bir anda içeri girdi.
"Amy, siz çıkabilir misiniz, siz ve arkadaşınızla birşey konuşmam gerek, hem birazdan polisler Melody ile konuşacaklar."
"Tamam, Melody biz birazdan geliriz." dedi Amy ve kapıya yöneldi.
"Tamam." dedim.
Ne konuşacaklarını çok merak ediyorum. Benimle alakalı olduğunu biliyorum. Kapıya iki kez tıklatılıştı.
"Gir." dedim. İki polis içeri girmişti ve ardından kapıyı kapatmışlardı. Bir polis soruları soruyordu, diğeri defterine not ediyordu.
"Melody nasılsın?" diye sordu polis.
"Açık olmak gerekirse, kötüyüm. Siz nasılsınız?" dedim sakinliğimi koruyarak.
"Bende iyiyim teşekkür ederim. Umarım iyi olursun." dedi polis ama içten olmadığı kesindi.
"Teşekkürler." dedim içten olmayarak.
"Sana bazı sorular soracağım, lütfen doğruları söyle." dedi, ama rica eder gibi değil, emreder gibi konuşarak.
"Tamam." dedim. Aslında hiç umrumda değildi.
"Ablan ve arkadaşı kaçırılmış, doğru mu?"
"Evet." dedim.
"Peki kimin yaptığını biliyor musun?" dedi diğer polise ümit yok bakışı atarak.
"Evet, yeni keşfettiğim sanırım ablam olan Rosé diye biri."
"Peki nasıl öğrendin? Olay nasıl oldu?" dedi polis, şaşırmıştı.
"Amy erkenden uyanıp Daisy ile beni uyandırmıştı, dedi ki "Melody ablanda Duru abla da yok." Daisy de bende korktuk. Sonra hep birlikte evi turladık, kapı aralıkmış da fark etmedik.Salona gittiğimizde karşımızda biri vardı."Sen Melody olmalısın, ben ablan Rosé." dedi. Şaş-
kındık." Polislere her şeyi söylemedim
Çünkü beni öldürmeye çalışan babamı korumaya çalıştım
"Başka bir şey yok mu?" dedi polis şaşırdığını belli ederek.
"Ha bir de sonradan kapıdan kaçtı."
"Sizin apartmanda güvenlik kamerası var mı?" diye sordu şaşkınlığını gizleyemeyerek.
"Bizim apartmanımız değil, Duru ablanın evine geçici olarak geldik."
"Tamam peki başka birşey?"
"Yok." dedim artık gitmelerini isteyen bir bakış atarak.
Polisler çıkmıştı. Amy ve Daisy odama daldılar.
"İyi misin?" dedi Daisy.
"Evet ben iyiyim. Siz doktorla ne konuştunuz?" dedim.
"Şey..." dedi Amy.
"Ne oldu?" diye sordum.
"Amy söyleyemiyor. Sen şok geçirip bayılmışsın. Doktor çok fena şoka girdiğini söyledi." dedi Daisy.
"Şoka nasıl fena girmişim? Koşarak mı? Şok market." dedim gülerek.
"Klasik Türk esprisi yapma! Biz ciddiyiz." dedi Daisy.
"Ne?" dedim.
"Anladın işte." dedi Amy.
"Önemli birşey değil, ben çok iyiyim. Zaten şaşırmam normal değil mi?" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çığlığın Melodisi
Teen FictionMelody'nın abisini kaybettikten sonra yaşadıklarını anlatan Çığlığın Melodisi...