BÖLÜM 7

47 7 3
                                    

Bazen dünya tatlısı biri olabilirken, bazen hiç çekilmeyen bir insan olabiliyorum. Bazen çok ince, bazen çok kaba olabiliyorum. Bazen kalbim çok kırılırken, bazen kalbim taşlaşabiliyor. Bazen kırdığım kalbin gönlünü alabilmek için her şeyimi ortaya koyarken, bazen tek bir adım dahi atmayabiliyorum. Bazen çok sessizken, bazen dünyanın en gürültülü insanı olabiliyorum. Bazen çok güzel hayaller kurabiliyorken, bazen hayal kelimesini bile düşünemeyebiliyorum. Bazen dünya dolu biri olabiliyorken, bazen yıkılmaya mahkum metruk bir binaya dönüşebiliyorum. Bazen çok uçarı olabiliyorken, bazen kanadım kırılıyor.

Dedim ya; hayatım hep bazenlerle, zaaflarla dolu geçti. Hep en uçlarda ya siyah, ya beyaz. Hiç griye izin yok. Oysaki griye izin versem, verebilsem, hayatıma dahil edebilsem griyi eminim ki, hayat daha güzel olacak. Ya siyah ya beyaz olmak isterken aradaki griyi, grinin getirdiği güzellikleri hep kaçırıyoruz. En azından ben kaçırıyorum.

Seray Bozok ve Çakal İlker'in ifadesi nihayet bitmişti. Amirim sözünü tutmuş, ikisinin de soruşturmasını ben yapmıştım. Ve sonrasında ikisi de hak ettikleri yeri, yani nezarethaneyi boylamıştı. Yakında mahkemeye çıkacaklardı. Dosya kabarıktı. Seray denen kadının genelevi ve fuhuş çetesi vardı ve İlker'de onun ortağıydı. Ayrıca İlker'in de birçok cinayeti vardı. Tabi bunların başında da Aslı geliyordu. Şehit olan kardeşim.

Onların şu an içeride olmalarının sebebi de bir yandan bendim. Yaptığımız plan. Benim dahili olduğum plan. Ne var ne yoksa, en ufak ayrıntıyı kayda almıştım onların içlerindeyken. Ayrıca Tuğçe ve onun gibi bu işi zorla yapmaya bırakılmış kızların da ifadeleri işimize yaramıştı. Sonrasında da ailelerinin yanına teslim etmiştik. Tabiki herhangi bir soruna karşılık da ben kendi şahsi numaramı vermiştim her birine de. Onları korumam altına almıştım. Özellikle de Tuğçe'yi. Babasının ne yapacağı hiç belli olmazdı. Çetedeki, hallerinden memnun olan diğer kızlar da şu an içerideydi. Soruşturma ise burada bitmişti bitmesine ama tek bir kişi kalmıştı.

Kaan Bozok.

Şu an soruşturma odasında beni bekliyordu. Evet beni! Amirime ne kadar dil döktüysem bir işe yaramamıştı. İlle de ifadesini ben alacakmışım. O bu olayların neresindeydi öğrenmem gerekiyordu. Benimle birlikte Murat'ta gelecekti.

Derin bir nefes alarak odamdan çıktığımda karşı odanın kapısı da açıldı ve Murat göründü.

"Gidelim mi?"

Sorusunu başımı sallayarak onayladığımda birlikte onun bulunduğu soruşturma odasına doğru yürümeye başladık.

"Öğrenelim bakalım, Kaan Bozok bu olayların ve bu kişilerin neresinde yer alıyor."

Konuşan Murat'a başımı çevirdiğimde cevabım da hiç gecikmedi.

"Öyle bir kadının oğlundan ne bekliyorsun ki." ardından bakışlarımı önüme çekip devam ettim. "İfadesini alalım, onu da diğerlerinin yanına gönderelim bir an önce."

Son cümlemde odanın önüne gelmiştik.

İçeri girdiğimizde oradaydı. Sandalyede oturuyordu. Kafasını da kollarıyla birlikte masaya gömmüş, bizi bekliyordu. Kapının sesiyle birlikte başını masadan kaldırarak bizden tarafa çevirdi. Sırtını doğrulttu.

"Beni niye hala tutuyorsunuz?"

Bizden önce girmişti konuya. Sıkılmış olmalıydı. Yüzümde hiçbir mimik oynamazken masaya doğru yaklaştım.

"Neden, masum olduğunu mu düşünüyorsun yoksa?"

Yüzünü yüzüme sabitledi. Gözlerimin içine bakarak cevap verdi. "En azından annem kadar suçlu değilim."

KALBİNDE MÜEBBET HAPİS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin