*Alastor*
Odamda oturmuş kitabımı okuyordum fakat aşağıdan gelen kargaşa sesleri hiç kesilmediği için bir bok anlamıyordum. Kitabı kapatıp sehpamın üstüne koyup sinirli bir iç çektikten sonra gölgeler arasında salona gittim. Herkes telaşlı bir şekilde konuşuyor. Charlie telefonda birileri ile görüşmeye çalışıyordu, Vaggie Charlie’yi teselli ediyor, Angel ise Husk ile telefonundan bir şeylere bakıyorlardı onlarda telaşlı görünüyorlardı. Charlie’nin yanına gittim.
“Bir sorun mu tatlım?” dedim Charlie kafasını kaldırıp bana bakınca gözlerinin dolmuş olduğunu fark ettim *Ne oldu ln burda* dedim içimden.
“Alastor babam kayıp, telefonlarımı açmıyor, mesajlarımı görmüyor birden ortadan kayboldu.” O kısa kralı en son sabah görmüştüm sonra ise bir daha görmemiştim. Charlie babası için endişeli görünüyordu ilk defa onu bu kadar üzgün görüyordum. Vaggie’nin ona yalan söylediğini öğrendiği zaman bile bu kadar üzgün değildi. Kısa kraldan nefret ediyordum ama istemesem bile onun bulunması gerekiyordu. Ve ben onu nasıl bulacağımı biliyordum. İç çektikten sonra Charlie’ye döndüm
“Ben onu bulurum sen endişelenme.” Dedim
“Gerçekten mi? Nasıl bulacaksın?”“Orası da bende kalsın tatlım.” Charlie üstüme atlayıp bana sarılmıştı temaslardan pek hoşlanmıyordum fakat bu seferlik bir istisna yaptım.
Charlie benden ayrılınca hızlıca odama gittim ve istemeden de olsan gölgelerle gitmem gereken binanın önüne geldim. Kafamı biraz kaldırıp Vee’lerin binasına baktım.
*O sırada Lucifer*
Gözlerimi hafifçe aralamaya çalıştım ama başım o kadar ağrıyordu ki gözlerimi açmak son düşündüğüm şeydi. Zor bela da olsa gözlerimi araladım. Etrafıma baktığımda tren raylarıyla çevrili bir yerde olduğumu fark ettim ve o tren raylarına bağlıydım. ‘Neredeyim lan ben’ . Zorla da olsa etrafıma biraz daha baktığımda yerde bir heykel olduğu gördüm. Her yer dağınıktı sanki burada bir savaş yaşanmış gibi yerlerde çatlaklar ve büyük kayalar vardı.
"Etrafı incelemen bitti mi kral." duyduğum sesle kafamı o tarafa çevirdim elinde ki bıçağı Girit taşı ile keskinleştiren biri vardı. Bana doğru döndüğünde kovboy a benzeyen biri vardı karşımda. Sonradan kafamda ampul yandı bu herif Stolas'ı öldürmeye kalkışan şefersiz değil miydi?
"Sen Stolas'ı öldürmeye kalkışan kişi değil misin?" Dedim normal bir ses tonuyla ama ödüm bokuma karışıyordu çünkü bu herif yüzden Stolas çok uzun süre hastanede kalmıştı. Ve Stolas'a bunları yapan bana neler yapardı.
"Vay demek prens Stolas'ı tanıyorsunuz ha."
"Tabi ki tanıyorum o benim arkadaşım."
"İkinci şok kralımızın arkadaşı varmış. Evrende en nefret edilen varlığın bir arkadaşı olması şaşırtıcı." Bunu söylerken resmen benimle alay etmişti ama söylediklerinin beni üzmediğini söylemek yalan olurdu. Evet, ben evrende en nefret edilen varlıktım.
Bir kaç dakika sonra içeriye biri girdi kafamı kaldırıp o kişiye baktığımda azım açık kalmıştı çünkü karşımda kanlı canlı tek farkı kırmızı kıyafet olan Adam (Adem) vardı.
*Alastor*
Vox beni sinir etmeye her zaman ki gibi devam ediyordu.
“Vox sana son kez söylüyorum bana o görüntüleri göster.” Artık iyice sinirlenmeye başlamıştım
“Bende sana son kez söylüyorum anlaşma olmadan sana o görüntüleri göstermem.” Ne anlaşmaymış amk ne istiyor bu piç. Ona ruhumu vereceğimi düşünüyorsa yanılıyordu ruhumu satacak kadar aptal değildim ‘Artık’.