Gözlerimi yavaşça araladım. Dün o kadar yorulmuştum ki kıyafetlerimi bile değiştirmemiştim o yüzden şu an çok rahatsız hissediyordum. Komodinin üstünde ki telefonumu aldım saat daha gecenin dördüydü ama ben gayet enerjik durumdaydım. Yavaşça yatakta doğruldum ve ayağı kalktım. Tuvalete gitmek için odamdan çıktım. Hızlı ama sessiz bir şekilde koridorun tuvaletine gittim ve elimi yüzümü yıkadım. Aynadan kendime baktım, uykumu almış olamama rağmen gözlerimin altı mosmordu ve saçlarım dağınıktı. Yüzümü kuruttuktan sonra tuvaletten çıktım.
Odama yaklaştıkça kulağıma tatlı bir melodi geliyordu. Tam odamın önünde durduğumda sesin aşağıdan geldiğini fark ettim. Bu saatte kim neden müzik dinlerdi ki. Ağır adımlarla merdivenleri inmeye başladım. Ses ortak salondan geliyordu bu yüzden oraya yöneldim. Koltukta birisi oturuyordu ama kim olduğunu olduğum yerde çıkartamıyordum. Biraz daha yaklaştığımda kızıl saçlarından kişinin Alastor olduğunu anladım. Masanın üstünde radyo çalıyordu duyduğum tatlı melodi buradan geliyordu. Alastor’ın arkasında olduğum için yüzünü görmüyordum. Bir adım daha attım
“Alastor?” dedim ve önüne geçtim. Uyuyordu koltukta uyumuştu. Biraz onu dürttüm ama uyanmadı bu yüzden ne yapsam diye düşündüm. Onu burada bırakamazdım ama kaldıramazdım da adam beş katım.
Belinden tutup yavaşça kaldırmaya çalıştım. Merdivenlerden götüremezdim hâlâ uyuyordu o yüzden Alastor'ın odasına ışınlandım. Onu yatağına yatırdım. 'Ulan adamı belinden tutup taşımak bile yoruyor' dedim içimden. Odadan çıkmadan önce etrafta göz gezdirdim neden yapmıştım biliyordum ama yapmıştım işte. Masasının üstünde koca bir yığın gördüm odasını kurcalamam doğru değildi ama merakıma yenik düşüp bakmıştım. Masanın üstünde ki masa lambasını açtığımda gözlerim fal taşı gibi açıldı. Masanın üzerinde bir yığın kanlı bez vardı hem de çok fazla o sırada aklıma dün ağır yaralandığı geldi.
Hızlıca Alastor'ın yanına gittim (koştu ama söyleyemiyo kerata). Onu uyandırmayacak şekilde omzunu açtım yarası çok kötüydü ve bu benim yüzümden olmuştu. Elimi yarasının üstüne koydum ve yarasını iyileştirdim. Uyurken canı acımış olmalı ki kaşlarını çatmıştı.
İşim bittiğinde odadan çıkmak için kapıya yöneldim kapıyı açtım ama çıkmadan önce Alastor'a baktım
"Teşekkür ederim al." Dedim ve odadan çıktım. Kendi odama gitmeden önce radyoyu kapatmak için aşağı indim.
Radyoyu kapatmak için eğildiğim sırada ayağım bir şeye çarptı ne olduğuna baktığımda ise yerde üç tane alkol şişesi gördüm. Hepsi boştu ne yani Alastor mı içmişti bunları ne oldu da bu kadar içmişti. Aslında alkol de kokmuyordu ya da ben o sırada bunu umursamadım. Radyoyu kapattım ve şişeleri alıp çöpe attım.
Sonunda kendi odama gelebilmiştim. Bir daha telefona baktım bu sefer saat neredeyse beş olmuştu enerjiktim ama yine uykum gelmişti. Yeniden normal kıyafetlerimle uyumak istemiyordum bu yüzden ördekli pijamamı giydim ye yatağıma yattım. Hızlıca uykuya daldım.
...
Uykum birinin beni dürtmesi ile son buldu. Gözlerimi açtığımda etrafta kimse yoktu. Yataktan kalkıp etrafa yeniden baktım. Birinin beni dürttüğüne yemin edebilirim. Odamdan çıktım ve aşağı indim. Aşağıda da kimse yoktu 'Nerede bunlar.' dedim içimden birisi beni net dürtmüştü ama otel bomboştu. Bara baktım kimse yok, mutfağa baktım yine kimse yok. Son olarak ortak salona gittim. Ama ortak salonda sadece kan vardı hem de hem de çok fazla kan. Dışarıdan bir çığlık sesi geldi ses Charlie'nin sesiydi. Hemen dışarı koştum. Şu an otelin bahçesindeydim ve herkes yerde yatıyordu yine her yer kandı.
“BABA!” Charlie’ye doğru baktığımda yerimde kaskatı kesilmiştim. Striker denene herif kızımın boynuma bıçak dayamıştı. Charlie’nin yanına gitmeye çalıştım ama hareket edemedim sanki ayaklarımı yere çivilemişlerdi hareket edemiyordum.