-5-

81 9 13
                                    

Bu kitap biraz hızlı ilerliyor evet ve hürkan bipolar gibi duruyor farkındayım amaaa hürkan en başından beri Emre'yi sevmiş beğenmişti ancak Dilara ile evli olduğu için ne dilaranın ne de kendisinin hakkında konuşulmasını istememişti ancak artık boşandılar yani saklamadan yaşayacağız aşkımızı yeye

Yazım yanlışları varsa affola.

İyi okumalar...

Emre-

Hürkanın bana dedikleri ile gözlerim dolmaya başladı ve gözlerimden yaşlar döküldü. İkimiz imkansızdık belkide biz öyle sanmıştık ama bakın birlikteydik biz kavuşmuştuk. Sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi dökülmeye başladı yaşlar gözlerimden. Hürkan ağladığımı fark etti ve saçlarımı okşamaya başladı bu beni daha çok ağlattı. Ağlamamı durdurmaktansa boğazımda ki sızıyı geçirmeye çalışıyordu ve kesinllikle geçiyordu. Kendimi yavaş yavaş topladım ve hürkan'a baktım. "Artık tamamen yanımdasınız yüzbaşım" dediğimde güldü. Ona yüzbaşı demeyi çok seviyordum ve bundan vaz geçemiyordum.

"Ağlama yavrum ağlama, dökülmesin inci tanelerin" dedi hürkan gözlerimi yavaşça silerken. Gözyaşlarım da ona ittat etti ve yavaşça durdular. Her bir hücremle ittat ediyordum ona. "Odana git güzelim tamam mı maalesef ki hâlâ gizli saklıyız biliyorsun ki" dediğinde hızla başımı salladım ve gözlerimi son kez silerek kapının kilidini açıp çıktım odadan ve kendi odama geçtim. Oldukça mutluydum ve enerjiktim. Hızla üstümü değiştirip askerlerimin yanına gittim bugün hem sabah içtiması yapmış hemde akşam içtiması yapacaktık. Koğuşa hızla girdiğimde birkaç kişi hemen hazır ola geçmiş ve ellerini alınlarına koymuşlardı. Ancak bir kaç kişi ise birşeyler konuşuyorlardı.

Diğer askerlere susmalarını söyledikten sonra o konuşan askerlere ilerlemiş ve ne konuştuklarını anlamaya çalışmıştım. "Onbaşı ve yüzbaşı arasında birşey var bence, yüzbaşı onu her zaman odasına çağırıyor ve genelde kapıyı kitliyorlar belki de bir ilişkileri vardır" dediğinde duyduklarımla hızla "Asker!" Diyerek bağırdım konuşan askerler hızla bana dönmüş ve korkuyla bana bakmaya başlamışlardı. "Onbaşım" dediler korkuyla "Siz hangi hakla benim hakkımda konuşma cesaretine sahip oldunuz hm? Yüzbaşı ile aramda hiçbirşey yok ancak olsaydı da bu sizi ilgilendirmezdi içtimadan sonra benimle yüzbaşının odasına geleceksiniz bakalım o zamanda bu kadar rahat konuşabilecek misiniz?" Dedim ve bahçeye çıkmalarını söyleyerek çıktım koğuştan.

Normalde içtima yarım saat falan sürecekti ancak ben sinirle o askerler olan sinirimi hepsinden çıkarmış gibi oldum ve 1 saatte çıkarmıştım hepsi yorgunluktan ölüyordu ancak burda gerektiği zaman kimseye acımamak gerekiyordu bende bunu zamanında oldukça sert bir şekilde öğrenmiştim. "Askerler hazır ol!" Dediğimde hepsi yerinden kalkmış ve hazır ola geçmişlerdi. "Askerler bugün yeterince yoruldunuz dinlenebilirsiniz kendini bilenler benimle yüzbaşının odasına." Dedim ve yavaşça askeriyeye girdim peşimdende o askerler geldi 5 kişi falanlardı ve aşırı gergin gibilerdi ama onları pek umursamadım.

Yavaşça yüzbaşının odasının önüne geldiğimizde hızla kapıyı tıklattım ve içerden gelen "gir" emri ile hızla içeriye girdim peşimdeki askerlerle "Onbaşım?" Dedi hürkan sorar gibi "Yüzbaşım bunu söylemekten biraz utanç duyuyorum ancak bu askerler ikimiz hakkında asılsız dedikodular çıkırmış ve bunu az kalsın askeriyeye yayıyorlardı" dediğimde hürkanın kaşları çatılmış ve askerlere tek tek bakmıştı. "Tamam onbaşım siz çıkabilirsiniz onlarla ben ilgileneceğim" dediğinde biraz korktum onlara her şeyi yapabilirdi. "Çok sert olmayın lütfen yüzbaşım onlar benim askerlerim biliyorsunuz ki" dediğimde hürkan yavaş yavaş kafasını sallamıştı ve bende yavaşça odadan çıkmıştım.

Hürkanın odasından çıktıktan sonra kafeteryaya gelmiş birşeyler yemiştim ve Mert ile de karşılaşmıştım o da bu aralar birine tutulduğunu söylemişti bende onu şaşkınlıkla dinledikten sonra koğuşa bakmaya gitmiştim koğuşa girdiğimde bir çok asker gülüşerek tavla oynuyorlardı beüm geldiğimi gördüklerinde hızla ayağa kalkmışlardı "Rahat asker" dedim ve hepsi rahat'a geçti. "Yarın sabah erken kalkın içtima yapacağız o yüzden erken yatmanızı tavsiye ederim" dedim ve yavaşça çıktım koğuştan ve kendi odama geçtim.

Yazar anlatımı-

Emre koğuştan çıktıktan sonra onun hakkında konuşan askerler sinirle baktılar kapıya akıllarında çok iyi bir fikir vardı. İntikam alacaklardı çünkü bugün yüzbaşı onlara çok iyi bir ceza vereceğini söylemişti ancak cezaları yarındı o yüzden planlarını bugün gece herkes uyuyunca devreye sokacaklardı. Saatler ilerledi ve koğuştakiler yavaş yavaş yatmaya başladı. Askerlerden biri kalkıp dışarıya baktı yüzbaşı odasında değildi ve onbaşının odasının ışıkları kapalıydı hepsi yavaş ve sessiz bir şekilde çıktılar koğuştan ancak hürkanın onları izlediklerini bilmeden.

Yavaşça onbaşının odasına girdiler onbaşı oldukça huzurlu bir uykuda gibiydi bu onları daha çok sinirlendirdi. Bir asker Emre'yi yataktan iterken emre gözlerini aralamış ve neler olduğunu anlamaya çalışmıştı ancak çok karanlıktı ve neler olduğunu göremiyordu resmen. Diğer askerler hızla Emre'nin üstüne atladı ve onu dövmeye başladılar emre ise kendini korumaya çalıştı ancak çok zordu her yer karanlıktı ve darbeler çok sertti tam pes edeceği sırada odasının kapısı açıldı. Koridordaki ışık içeri girerken o ışıkla birlikte büyük bir cüsse de içeri girdi. O cüsse çok tanıdıktı o cüsse yüzbaşınındı. Yüzbaşının ağzından çıkan sözler ise şöyle olmuştu;

"Benim askerime dokunmak ne haddinize lan?!"

Selaaaaaaaam

Nabersinizzzz

Ay valla ben bu bölümü düşünmekten heyecan yapmıştım diğer bölüm hürkan tam bir canavar olacak ehehehe

Yıldızıma basar mısınız? ⭐

Sizi seviyorummm 🐰💗

Flys kaçarrr...

İl Mio Soldato (Askerim) | MengolaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin