Bodrum'un serin gece havasında, sahile bakan bir restoranda, ışıklı lambaların altında geniş bir arkadaş grubuyla çevriliydi masaları. Gecenin ilerleyen saatlerinde Mert'in de birkaç yakın arkadaşı onlara katılmıştı. Herkes birbiriyle muhabbete öyle bir dalmıştı ki, masada pek konuşmayan Hande, en yakın arkadaşlarının bile dikkatinden kaçınmayı başarmıştı.Sessizce manzarayı izliyordu. Denizin huzur veren dalgaları, medcezirin etkisiyle sakin sakin sahile vuruyor, masanın altına kadar gelip geri çekiliyordu. Ayın parlak ışığı, denizin üzerinde gümüşi bir parıltı yaratmıştı; dalgaların dansı ve lambaların ışıkları masanın üzerine yansıyordu. Uzaklardan gelen hafif Yunan ezgileri, sohbetlerin arasına karışarak ambiyansa nostaljik bir hava katarken, masadaki gülüşler bu gecenin ne kadar özel olduğunu vurguluyordu.
Hande ve Zehra ikisi de sessizdi. İkisinin de ayrı ayrılıkta kendi zihinlerinde verdikleri sessiz savaşları vardı. Hande, hâlâ o geceyi düşünüyordu. Sabahına tek başına uyandığı o lanet geceyi...
Zehra'nın ise yüzündeki ifade belirsizdi. Sessizce üzerine örtü gibi serilen ay ışığının parlattığı denizi izliyordu. Ara sıra masadaki kadehini eline alırken Hande'ye kaçamak bakışlar atsa da gözlerini takım arkadaşının üzerinde gereğinden fazla tutmuyordu. Oysaki birkaç gün öncesine kadar ne kadar da yakınlardı değil mi?
Şimdi ise aralarında sessiz bir duvar vardı ve ikisi de konuşmaktan kaçınıyordu.
Hande, elinde rakı kadehi, düşüncelere dalmıştı. Masada rakılar içiliyor, Simge'nin Mert'le olan ciddi birliktelikleri kutlanıyordu.
Mert, ansızın yerinden kalktı ve Simge'yi kumsala doğru çekti. Biraz sonra neyin geleceği oldukça açıktı. Masada coşkulu bir uğultu, neşeli ıslıklar yükselmeye başlamıştı.
Hande, onların mutluluğunu izlerken iç çekti. Mert, diz çöküp Simge'ye evlenme teklif ederken masaya yaklaşan kemancılar romantik bir melodi çalmaya başladı. Arkadaş grubu bu sürpriz karşısında çifti neşeyle alkışladı. Hande, Simge ve Mert'in mutluluğuna bakarken, içindeki boşluğu hissetti. Zehra'yla da böyle olmayı dilerdi ama Zehra korkmuş ve birliikde geçirdikleri gecenin sabahında sessizce kaçmıştı. Yada belki de sadece pişman olmuştu.
Hande, bakışlarını Simge ve Mert'ten ayırıp Zehra'ya çevirdi. Zehra, kaçamak bakışlarla Hande'ye bakıyordu. Hande, rakı kadehini masadan alıp bir yudum içti. Yüzünde bir sürü ifade geçişi okunuyordu: hayal kırıklığı, öfke, üzüntü, ama en çok da nefret. Zehra, Hande'nin bakışlarını yakalayınca kendi kadehini alıp bir yudum içti. Zehra'nın yüzünde ise saf üzüntü ve pişmanlık vardı. Söyleyemedikleri yansıtabildiklerinden çok daha fazlaydı.
Masada Ebrar, Kübra, Yaren, Ece ve Aslı'nın yanı sıra Mert'in aralarına katılan arkadaş grubu da coşkulu bir şekilde çifti alkışlamaya devam ediyorlardı. Herkes mutluydu, sadece iki kişi dışında...
Kahkahalar ve neşeli sohbetler arasında Hande ve Zehra'nın sessiz diyalogu sürüyordu. Hande, gece boyunca ilk defa Zehra'ya uzun uzun baktı. Zehra da bu bakışlardan kaçmadı. İkisinin gözleri buluştuğunda, zaman adeta durdu. Bu sessiz konuşmada, Hande'nin yüzünden öfke ve hayal kırıklığı okunurken, Zehra'nın yüzünde ise derin bir pişmanlık vardı. Hande'nin içindeki fırtınalar dışarı yansıyor, Zehra'nın ise içinde kopan fırtınalar gözlerinden okunuyordu.
Bir ara Ebrar sevinçten yanına oturduğu Ece'nin yanağını sıkıştırıp öpmüştü. Yaren ise elindeki kadehi havaya dikip sesli bir şekilde dokunaklı bir aşk şarkısı söylemeye başlamıştı. Kübra'yla, Aslı kollarını birbirlerinin omuzlarına atıp Yaren'in şarkısına eşlik ederek salınıyorlardır. Herkes neşeyle anı yaşarken, Hande ve Zehra arasında söylenmemiş kelimeler, paylaşılamamış duygular doluydu. Bu gece, onların hikayesinin bir dönüm noktası olabilirdi; eğer konuşabilseler, belki de içlerindeki duvarı yıkabilirlerdi. Ama şimdilik, sadece bakışlarla anlaşıyor, sessiz bir savaşı sürdürüyorlardı. Nereye kadar böyle gider belirsizdi, fakat Hande artık o eski Hande değildi.
Elindeki kadehin tamamını bitirerek biraz sesli bir şekilde masaya geri bırakıp ayağa kalktı. Yüzünde anında kendi kederinden sıyrılmış gerçek bir tebessüm vardı. Yavaşça masayı etrafından dolanarak hâlâ kumsalda durmaya devam eden Simge'yle Mert'e yaklaştı. Önce Mert'e sarıldı sımsıkı bir şekilde, sırtını pohpohlayarak yüzünü yanağına bastırıp, "Tebrikler dostum," dedi ve ondan ayrılıp dolu gözlerle kendisini izleyen Simge'ye baktı. "Gel buraya," dedi, kollarını iki yana açarak tıpkı sahada olduğu gibi can dostunun kucağına koşup boynuna sarılmasını bekledi ve Simge bunu yaptığında kollarını minyatür kadının etrafına sardı. "Seni dünyalar kadar çok seviyorum Singemm."
"Biliyorum şapşal," dedi Simge, yüzünü en yakın arkadaşının boynuna gömerken, ağlamaklı sesi biraz daha titredi. "Sen de mutluluğu bulacaksın aşkım, buna canı gönülden inanıyorum."
"Bulacağım," dedi Hande ve Simge'yi kucağından indirerek masaya baktı. Hiç istemese bile gözleri onu izleyen bakışlara takıldı bir süre. Sonra ise bakışlarını onu izleyen yeşillerden çekerek daha farklı bir ifadeyle, sinirle izleyen Yaren'e döndü. Yanına yaklaştı usulca. Birazcık başı dönüyordu. Üst üste az suyla içtiği duble rakılar onu çarpmış olmalıydı ki, Yaren'in kulağına fısıldamak için eğildiğinde hafifçe sendelemişti.
"Kanka biraz sahilde yürüyelim mi seninle?"
Yaren, sessizce kafasını salladı.
Hande, yeniden doğrulduğunda masadaki herkesin dikkati tamamen Simge'yle Mert'teydi. Onunla kucaklaşıyor, ikiliyi tebrik ediyorlardı. Fakat Zehra hâlâ yerinde oturmaya devam ediyordu.
Yaren kalktığı sırada Hande bakışlarını Zehra'nın üzerine indirdi. Ona anlamını çözemediği bir ifadeyle bakıyordu. Yeşillerinde garip bir pırıltı vardı. Üzgündü, bunu görebiliyordu. Ancak onun kadar üzgün olamazdı. Sevgi sözcüklerinin havada üşüştüğü gecenin sabahına tek başına uyanan kişi Hande'den başkası değildi...
"Neler oluyor Hande? Ne bu halin?" diye sordu Yaren.
Yerinden kalkar kalkmaz Hande'yi kolundan yakalayarak masadan uzak bir yere doğru çekti.
"Hadi gel biraz yürüyelim," dedi Hande ve Yaren'i dalgaların yıkadığı sahile doğru çekti. Çıplak ayakları gecenin serinliğiyle ılınan suya değdiği anda gözlerini kapatarak temiz havayı ciğerlerine çekti.
"Onu çok seviyorum Yaren," dedi, kapalı gözlerle yürümeye devam ederken. "Onu o kadar çok seviyorum ki bazen bu sevgi gözümü korkutuyor. Kendime karşı bile duracak kadar ileri gitmiş olmamdan korkuyorum."
Göz kapaklarını tekrar açıp yüzünü Yaren'e döndü. Derin bir iç çekti ona bakarken. İlk defa her şeye anında yorum yapan arkadaşının sessiz bir şekilde onu dinleyip anlattıklarını saygıyla ve sabırla karşıladığını fark ettiğinde devam etti.
"Biz Zehra'yla Çin'deyken birlikte olduk."
Başka bir şey söyleyemedi. Sessiz bir şekilde yürümeye devam ederken bakışlarını Yaren'den kaçırıp yüzünü denize döndü. Ay ışığının parlattığı denizin mavi yüzeyini izlerken gözlerinin harelerinde parlayan ışıltı gözyaşı damlasına dönüşüp yanağına doğru süzüldü.
"Sabahına pişman olup seni terk mi etti?"
Yaren'in sesi duyulmayacak kadar derin bir fısıltıya dönüşmüştü. Sanki en yakın arkadaşının acısını iliklerine kadar hissetmiş gibi fazla yorum yapmaktan da kaçınmıştı.
Hande, sadece kafasını sallayabildi. Biraz daha yürüdükten sonra sahilin iç kısmına doğru uzanan masaların yoğunlaştığını görüp yürümeyi bıraktı. Boş bir masanın sahile dönük duran sandalyesine oturdu. Dirseğini masaya dayayıp parmaklarını dudaklarının üzerinde gezindirdi. Gergindi ve Yaren bu halini anlayabiliyordu.
"Sabahına o odada tek başına uyandım Yaren."
Bir anlığına bakışlarını en yakın arkadaşının yüzüne döndü. Artık yanağından süzülen gözyaşlarını ondan gizleme çabasına girmiyordu bile.
"Ve neden böyle yaptığını hiç konuşmadık."
"Ama konuşman gerekirdi. En azından hesap sorabilirdin," dedi Yaren ve Hande öfkeyle kafasını salladı. Yeniden bakışları sahile doğru git gel yapan dalgaların üzerine döndüğünde gözlerindeki öfke elle tutulur derecede büyüdü.
"Ben ona sadece bir kere yenildim. Bu bir daha tekrarlanmayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Renkli Rüyalar Otelinde |gxg | hanzeh
Literatura FemininaKısa bir kurgu olacak, keyifli okumalar