Masada farklı konular konuşulsa da genellikle Olimpiyatlara birincilikle kazanılan o şanlı bilet maçı konuşuluyordu. Japonya'yla oynanan Hande'nin tüm takım arkadaşlarından daha farklı bir oyun oynadığı ve MVP seçildiği o maç kaptan dahil olmakla kahvaltı boyunca herkesin övgüsüyle anılıyordu.
Hande, yorumlarıyla çok konulara katılmasa da hafif tebessümüyle onu ayrıcalıklı bir şekilde tebrik eden her bir takım arkadaşına kibar bir şekilde gülümseyip teşekkür ediyordu. İlk olimpiyatlardan bu yana süren o süreçte birçok şey yaşamış, buhranlı yollardan geçmiş, dün geceden sonra artık düşünmeyi bile kendine yasakladığı sebeplerden ötürü duygusal çöküşler yaşayıp kariyerinde ciddi sorunlarla yüzleştiği dönemleri atlatmayı başarmıştı. 2023 senesindeki kulüp sezonundan itibaren kendisini toparlayıp öyle bir geri dönüş yaşamıştı ki, herkes milli takım sezonunda harika işler çıkaracağını konuşup durmuştu. Ve Hande de tüm ona olan güveni boşa çıkarmamış olimpiyat elemelerindeki üst düzey performansıyla tüm destekçilerinin yanılmadıklarını onlara bir kez daha kanıtlamıştı. Fakat yine dün gece onu aşağı çekecek ve üzecek bir olay yaşanmıştı. Tekrar aynı kişi tarafından...
İlk olimpiyatlardan sonra çöküşüne neden olan o sebeplerden daha kötüsü, daha gurur kırıcısıyla bu sabah yüzleşmek zorunda kalmıştı; ancak bu sefer diğer seferki gibi olmayacaktı. Hande, bugüne kadar yaşadığı tüm o olumsuzluklardan öyle pişmanlıkla dersini almıştı ki, çekeceği acı her ne olursa olsun bir daha hiçbir nedenden ötürü kariyerini ve sağlığını tehlikeye atmayacaktı.
Bu sıkıcı düşüncelerle yavaşça nefes alıp nefesini dışarı üfledikten sonra tabağının kenarındaki peçetesiyle ağzını silerek sandalyesinden kalktı.
"Handan nereye?" diye sordu Simge ve Hande ilk başta bakışlarının kesiştiği kaptana kibar bir şekilde gülümseyerek kafasını soluna eğip hala ona bakmakta olan Simge'ye döndü.
"Odaya çıkıp duş alıp hazırlanacağım. Sabaha kadar gezip görmek istediğim yerlerde zaman geçirdim. Uykusuz ve yorgunum," dedi, bir anda dün gece ortak odalarına dönmediğini hatırlayarak. Simge'ye çok makul bir yalan uydurmuştu. Ne de olsa Çin'e geldiklerinden beri gezmeye zerre zaman bulamamışlardı. Elemelerin son etabı aşırı yoğun bir şekilde geçtiğinden dolayı bir gün arayla olan maçlar yüzünden o aradaki gün boyunca antrenman yapmak zorunda kalmışlardı.
Simge, "Tamam," diyerek başını salladı ve Hande bakışlarını oda arkadaşının yüzünden çekerek tekrar Zehra'nın sağ omuzunun bitişinde oturan kaptana baktı ve aynı kibarlıkla yeniden kadına gülümseyerek bu sefer tüm takım arkadaşlarına afiyet olsun deyip sırtını masaya döndü. Tekrar gerisin geriye lobiye doğru yürürken sanki dakikalardır doğru düzgün alamadığı nefesini ilk defa alıyormuş gibi derin nefesler alıp veriyordu. Çıkıp kendi odasında duşunu alacak ve yeniden tüm takımla bir araya gelmesine neden olacak olan o lanet olası uçağa binecekti...
Neyse ki Avrupa şampiyonasına gitmeden önceki hazırlık kampına geri dönmek için arada bir buçuk haftalık bir tatil süresi vardı. En azından o sürede Zehra'yı görmeyeceği, zorunlu bir şekilde onunla dip dibe olmayacağı için fazlasıyla memnundu.
---
"Ne lanet bir şehir ya yaz günü bile bu kadar yağmur olur mu ya?"
Yolcuları uçağa taşıyan, havaalanının içinde hizmet veren servis aracına bindiklerinde bile İlkin hala üzerindeki ıslanmış yağmurluğuna bakarak mızmızlanmaya devam ediyordu. Asya ülkelerini bir türlü sevemiyordu. Hande, takım arkadaşının çaresiz yüzünü izleyip tüm o sabahki enerjisizliğinden sıyrılmış bir şekilde gülümsediğinde sırtını aracın metal direğine yaslayarak rahat bir şekilde ayakta durmaya devam ediyordu. Oturan takım arkadaşları fazlalık oluşturduğundan dolayı bakış alanının açısı bomboştu, bu yüzden de birkaç koltuk ötede tıpkı onun gibi ayakta duran Zehra Güneş'i görebiliyordu. Sabah her ne kadar yüzüne bakmasa da masadan kalktığı andan itibaren bir şeyler değişmiş olmalıydı çünkü havaalanına gidecekleri otobüse bindiklerinden, havaalanındaki tüm o kimlik tanımlama işlemlerini yaptıklarından beri Zehra Güneş'in bakışlarını üzerinde hissediyordu.
Eli istemsizce boynunun sağ gövdesine doğru kalktı ve avucuyla duş alırken aynada fark ettiği o morluk izinin üzerini kapattı. Üstünde milli takımın siyah üniforması vardı dolayısıyla üstten zaten boğazının görünme ihtimali yoktu ancak yine de o izin orada, teninde duruşu Hande'yi rahatsız ediyordu. Dün gecenin, rahatsız edici sabahının iziydi o... ve bir an önce teninden kaybolup gitmesini diliyordu.
Araç tam uçağın iri merdivenlerinin ortasında durduğunda Hande kapının girişinde durduğu için ilk inenlerden oldu ancak Zehra da bir kapı ilerisinde tam kapının girişinde durduğu için onunla eşzamanlı indi. Hande, Zehra ilerisinden ilerlediği için adımlarını biraz yavaşlattı ve onunla yakın mesafede yürümemeye çalıştı.
"Ne oldu Handan, ayağını mı incittin?"
Takım kaptanının uzun kolu omuzlarını sardığında Hande yüzünü soluna dönerek kaptana gülümsedi. Bugün sanki bir şekilde herkesin gözüne batıyordu...
Kaptanın adımlarından dolayı hiç istemese bile Zehra'ya yetişmek zorunda kaldı. Kaptan bir diğer kolunu da Zehra'nın omuzuna attığında üçü birlikte uçağın merdivenlerine doğru yürümeye başladılar. Yine o sabahki bulantıyı hissetmeye başladı fakat bu seferki sinirdendi. Onunla aynı ortamda bulunmak istemiyordu. En azından o tatile gidip kafasını toplayacağı, kendisini yeniden sahte de olsa bir takım arkadaşlığına hazırlayacağı süreye kadar...
"Hadi kızlar bu ne yavaşlık," dedi kaptan ve kollarını her ikisinin de üzerinden çekerek ikisini de birbirine yaklaştırıp önden yürümeye devam etti. Neredeyse Hande'nin omuzu Zehra'nınkine değmek üzereydi fakat Hande anında refleksleri sayesinde vücudunun kontrolünü eline alarak Zehra'dan uzaklaştı. Ona bakmadı, hiçbir şey söylemedi. Takım kaptanının ardından neredeyse koşar adımlarla kadını takip edip Zehra'yı attığı normal adımlarıyla birlikte gerisinde bıraktı...
Hak edene hak ettiği gibi davranılır anam aferin kız Handişko bir hikayede nihayet seni adam akıllı yazmayı başardım 😂
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Renkli Rüyalar Otelinde |gxg | hanzeh
ChickLitKısa bir kurgu olacak, keyifli okumalar