BÖLÜM 5

4 1 0
                                    


Selamlar!  

Bayramınız kutlu olsun!

Bölümleri  çok sık atamıyorum, farkındayım. :( 

Niyetim yazın bol bol yazıp düzenli bölüm atmak. Umarım bu isteğimi gerçekleştirebilirim. Şu anlık planım iki haftada bir bölüm atmak fakat yazma sıklığıma göre bu süre değişebilir. Bakarız her hafta düzenli bölüm gelir. Çünkü her şey bu bölümden sonra başlıyor!  :))

Bu bölüm diğer tüm bölümlere kıyasla çok daha uzun. Diğer bölümler de artık ya bu uzunlukta ya daha uzun ya da biraz daha kısa olur, kestiremiyorum. 

Her neyse çok uzatmayacağım. Sizleri bölümle baş başa bırakıyorum. Okurken yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Fikirleriniz, eleştirileriniz ve güzel yorumlarınız benim için çok kıymetli.

Çok sevgi. 

___________


"Kendine gel artık Banu! Daha ne kadar devam edeceksin böyle yas tutmaya?!"

"Canım daha ne kadar isterse o kadar devam edeceğim Rüzgar! Sen ne zaman anladın ki zaten beni? Ha? Varsa yoksa o işin! Evladım öldü benim, evladım! Kızım öldü," kadının boğazından bir hıçkırık koptu. "Kumsal'ım öldü."

Kadın bu haykırışlarından sonra derin bir sessizliğe gömüldü ve son beş aydır yaptığı gibi boş bakışlarıyla duvarı izlemeye başladı.

"Bağırma bana Banu!" dedi dişlerinin arasından adam, ardından biraz da olsa sakinleşmek için derin bir nefes çekti içine. "Senin evladındı da benim amcam mıydı ölen? Benim de kızım öldü. Benim de canımdan can gidiyor ama senin gibi salmıyorum kendimi." Odada volta atmayı bırakıp koltukta oturan karısının ayak ucuna çöktü ve kucağındaki ellerini, ellerinin içine aldı.

Adamın bu hareketi kadının bakışlarının ona dönmesini sağlamıştı. Uzun süredir hasret kaldığı suratı gören adamın dudaklarında ise buruk bir tebessüm oluştu. Suratının her zerresini aklına kazımak istercesine karısını izledi. Uzun sarı saçları günlerdir taranmadığı için birbirine girmiş, boncuk gibi mavi gözleri ağlamaktan ve uykusuzluktan kıpkırmızı olmuş, her zaman nemli ve kırmızı olan dudakları da dişlenmekten yara olmuş ve kurumuştu. Zaten zayıf olan bedeninin daha da zayıfladığını içine göçen yanaklarından anlıyordu.

Karısının bu hali adamın kalbine bir ok saplanmasına neden olsa da tüm bunlara rağmen hala dünyanın en güzel kadınına sahip olduğunu düşünüyordu.

Yedi aydır tüm acısını tek başına sırtlayan kadın ise kocasının bu hareketine karşın çok şaşırmıştı. Ne kadar zaman olmuştu kocasıyla adam akıllı konuşmayalı? Bir yıl? Belki iki? Çok uzun zaman olmuştu. Son zamanlarda tek diyalogları, özellikle kızlarını kaybettikten sonra, kavgaydı. Sadece birbirlerine bağırıyorlardı. Kadın acısından, adam da çaresizliğinden bağırıyordu.

Kadın acısından ne kadar bağırırsa adam kendini bir o kadar sıkışmış bir o kadar da çaresiz hissediyordu. Canından çok sevdiği kadının tüm acısını sırtlamak istiyordu. Kendi canının ne kadar yandığı ya da yanacağı umurunda değildi. Karısının gün geçtikçe daha da kötüye gitmesi onu içten içe öldürüyordu.

Kendini son iki yıldır işine adamıştı. Hatta o kadardı ki haftalar boyunca eve uğramadığı zamanlar oluyordu. Önceleri geldiğinde oğluyla bir saate yakın vakit geçiriyor ardından karısıyla baş başa kalmak için oğlunu, komşuları Okan ve Gamze'ye bırakıyordu. Karısı her baş başa kaldıklarında adama işi bırakması için yalvarıyordu ama adamın tek söylediği, "Her şey sen ve Kayra için Banu'm. Siz daha iyi olun, kimselere muhtaç olmayın diye yapmayacağım şey yok benim. Hem patronumla konuştum, üç yıl dayanmamız lazım. Sonra çok rahatlayacağız. Bana güveniyorsun değil mi?" oluyordu. Kadın ona herkesten çok güveniyordu. Yedi ay önceye kadar da her şey çok güzeldi, rutin bir yaşantıları vardı.

SESSİZ GÜRÜLTÜLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin