3

172 18 5
                                    

Herkesin yolculuk sırasında yanına oturan yakışıklı bir çocuk vardır. Fakat benim yanıma oturan, beş yaşında dır dır etmekten bıkmayan bir veletti. Hayır, yanıma taş biri gelmesi değil amaç, cücük bir başkası da gelebilir. Ama Allah aşkına, bu çocuğu kim saldı benim üzerime?

"Senin adın ne?" dedi ukala bir tavır sergileyerek.

"Defne ben canım."

"Soyadın ne?" Sanırım nüfusuna geçirecek arkadaşlar, beni kurtarın...

"Ne yapacaksın peki?"

"Polise verip kalbimi çaldılar diyeceğim." Playboy çıktı bir de...

"Sana kim öğretiyor bunları?" En son bu soruyu sorduğumda Deniz'in kardeşi abisini şikayet etmişti. Ah şu abiler...

Tereddüt etmeden cevap verdi; "Abim."

"Adı Deniz olabilir mi?"

"Adı Okyanus abimin. Benim ismim Deniz." dediğinde gülmemi bastırarak cevap verdim.

"Annenin adı Su mu?" Basit bir soru olarak görünüyordu.

"Irmak,'' dediğinde gülmeye başladım. Kahkahamı bastırırken bir yandan konuşmaya çalıştım.

"Neden gidiyorsunuz peki İzmir'e?" Amacım konuyu değiştirip gülmemi dindirmek olsa gerek...

"Deniz'e gireceğiz." dediğinde aklıma ilk bizim Deniz geldi ve güldüm. Sonra aklıma çocuğun ailesinin isimleri de gelince gülmek az geldi ve kahkaha atmaya başladım.

__

"Anne sen biliyor, ben İzmir'i sevmek?" dedim bavuldan eşyalarımı çıkarırken.

"Ben biliyor seni, sen çok konuşuyor."

"Ah be sultan, ne konuşması. Sen onu uçaktaki velete söyle. Eğer gideceği yer bize uzak olmasaydı, nüfusuna kaydederdi. Haberin yok be güzel kadın."

"Sen kendinle evlenecektin?" Biliyor beni sultan.

"İşte diyorum ya, salmış annesi başıma bücürü. Uğraşmayan adam değildir diyor âdeta." dediğimde annem gülerek odadan çıktı.

Eşyalarımı hızlı hızlı yerleştirdikten sonra, yorgunluğun verdiği ruh hali olsa gerek; yatağa kendimi atarak boş boş konuştum.

"Lalala," dedim ilk. Sihirli kelimeydi benim için,moralimi anında düzeltiyordu.

"Ve lalala. Yalnızlığın dibi kurusun." diye konuşurken, evren bana muhalefet gider gibiydi. Bunun nedeni, dışarıdan gelen gülme sesleriydi.

Pencereye doğru yöneldim; dışarıda bir çift sevgili vardı.

"Şşt güzelim," dedim pencerenin dibinde oturan çifte. Kaldırıma oturmuş iki veletin kafası bana dönerken sırıtarak konuştum. "Yaşın kaç?"

"On."

"Bak güzelim, biz on yaşındayken sevgili derdiyle uğraşmak yerine gider camlara top atardık. Hayır, sana git pencere kır demiyorum. Biraz çocukluğunu yaşa. Zaten sonra yapacaksın sevgili. Ha tamam. Seversin, sevgili yaparsın tamam. Ama her gün canım, cicim. Robot musunuz ulan?" diye, hastalıklı ruh halimi dışarı vurdum. Bunun üzerine genç çiftimiz, bana dik dik bakarak kol kola girerek uzaklaştılar.

"Anne!" diye seslendim yatağa ilerlerken. Ama bunun yerine pencereden ses geldi.

"Bakıyorum sevgili derdindesin?" dedi sert bir ses. Tek kaşımı kaldırarak, dedektif misali pencereye döndüm.

"Ne sevgilisi be süt oğlan. Bende birine aşık olacak tip var mı?"

Kamyoncu gibi konuşuyordum. Ruhum Abdulrezzak Abi.

On YediHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin