-⁹

618 32 1
                                    


-

Uyandığımda üzerimde büyük bir yorgunluk vardı. Düğün yerinden nasıl çıkıp eve nasıl geldiğimi bile hatırlamıyordum. Elimi yüzümü yıkayıp telefonuma baktım. Her zaman olan art arda gelmiş olan mesaj ve aramalar yoktu. Sadece Yiğit ve Gürkan mesaj atmıştı o kadar. Kuzey'den gelen herhangi bir mesaj yoktu. Kızgınlığını bile yaşamamıştı ne bir tehdit ne bir küfür hiçbir şey yoktu. Sadece en son görüldü attığım 'seni merak ediyorum, lütfen cevap ver.' mesajı duruyordu. O da Tanerle olan olayı yaşamadan önce yazılmıştı.

Kalbim hızla çarparken bizimkilerin mesajlarını görmezden geldim. Büyük ihtimalle yaptığım şeyi duymuş ve neler olduğunu sormuşlardı.

Telefonu kapatarak odadan çıkıp kahvaltı için salona indim. Büyük masanın etrafı epey kalabalıktı. Yabancı biri olmasa da evli abilerim ve eşleri eve gelince istemsizce kalabalık oluşuyordu ve bu kalabalık artık sebepsizce başımı ağrıtıyordu.

Benim gelmem ile gözler bana dönmüştü. Her sabah öldüresiye nefretle bakan gözler bugün gülümsüyordu. Hatta Caner abim ve eşi bile bana tebessüm ederek bakıyorlardı. Sanki iyi bir şey başarmışım gibi davranmaları canımı sıkıyordu.

Kısaca "Günaydın." Diyerek köşedeki sandalyede yerimi aldım. "Doğru olanı yapmışsın, utanmadan bir de nasıl bizim düğünümüze girebilirler anlamıyorum." Babam bana bakarak konuşuyordu. "Romeo- yani Taner'e ne oldu? Hastaneye mi kaldırıldı?" Yutkunarak zor bela boğazıma bir parça peynir attım. "Durumu kritik, aslında o şerefsizi orada ölmeye mahkum edecektik ama etrafta çalışanlar vardı ve durumu kurtarmamız lazımdı. Mecburen hastaneye kaldırıldı ama Allah'tan durumu kritik, fazla kan kaybetmiş."

Ağzıma atığım peynir boğazımda kaldığında öksürük krizine girdim. Bir de açık açık durumunun kritik olmasına seviyorlardı, ailemde gerçekten insani duygular besleyen biri yoktu. Karşımızdaki insanlar da melek sayılmazdı, hatta bizimkilerden bile kötü olabilirlerdi ama Taner öyle biri değildi. Bana öyle bir minnetle bakıyordu ki bakışından bile Sevim'i ne kadar sevdiğini görebilirdiniz.

Şimdi ise Sevim nasıl perişandır kim bilir. Bana meraklı gözlerle bakanlara kısaca tebessüm edip önümdeki sudan birkaç yudum aldım. "Sevindim." Dedim kısaca.

Kahvaltımı gösterimlik bir şekilde yaptım. Ağzıma küçük küçük lokmalar atıp kendimi biraz da olsa yemek için zorladım ama midem almıyordu. Durumunu merak ettiğim çocuğa bir şekilde ulaşmam lazımdı.

Yine masadan en erken kalkan kişi olmuştum. Üzerime şişme siyah montumu alıp dışarıya attım kendimi. Bir şekilde Kuzey'le konuşup Taner'in durumunu öğrenmem gerekiyordu ama buna cesaretim yoktu. Hem ona sinirliydim, tamam Taner'e yaptığım şeyden dolayı pişmanlık duyuyordum ama bu ona olan kızgınlığıma engel değildi. Ona olan kinim hâlâ devam ediyordu.

Gergin olduğum anlarda yaptığım gibi bir dal sigara çıkarıp sahile doğru yürüdüm. Bir yandan da Kuzey'e mesaj atıp onu sahilde beklediğimi haber verdim. Geleceğini düşünmüyordum ama denemeye değerdi.

Sahile vardığımda denize bakan bir banka oturup ağzımdaki dumanı dışarıya üfledim. Gelmesini bekliyordum ama geldiğinde ne söyleyecektim ki? Birbirimize çok yanlış yapmıştık ama ilk yanlışı o yapmıştı. Belki de sadece sinirlenmişti, benim gibi hayal kırıklığına uğramak yerine sadece kuzenini bıçakladığım için öfkelenmişti bana. Bunun cevabını ancak onu gördüğümde alabilirdim.

Önce saniyeler sonrasında dakikalar en sonunda ise bir buçuk saat geçti. Ben öylece durup bekledim ama gelmedi. Telefonuma baktığımda ise mesaja cevap bile vermediğini gördüm. Bir sigara daha yakıp arkama yaslandığımda oturduğum yerden kalkmaya mecalim yoktu. Üşüyor olmasam akşama kadar öylece oturabilirdim.

Odio Amar (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin