-¹⁸

502 27 4
                                    


-

Kuzey'in parfümlerinden birini sıkarak çıktım odadan. Yine geç uyanmış ve vardiya saatine yarım saat geç kalmıştım. Çalışma yerimin üst katında kalıyor olmama rağmen geç kalmam biraz garipti ama bir şekilde başarıyordum.

Çalışmaya başlayalı bir hafta olmuştu ve ben hiçbir şekilde ilerleme kaydedememiştim. Hatta gerilediğim bile söylenebilir. İlk başladığımda en azından azimli ve istekliydim şimdi o da yoktu. Çalışma hayatı beni bir haftada yıpratmıştı.

Odayı  gündüzleri ben geceleri ise Kuzey kullanıyordu. Gerçi çok fazla uyuduğu söylenemezdi. O kadar az uyuyordu ki nasıl ayakta kaldığına hayret ediyordum.

Merdivenleri inip bar kısmına yöneldiğimde Çağla'nın delici bakışları ile karşılaştım. Koşar adımlarla yanında yerimi aldığımda kolumu omzuna attım. "Yarın da sen yarım saat geç başlarsın, ödeşmiş oluruz."

"Sana güvenemiyorum, yine geç uyanırsın ve burası boş kalırsa Kuzey bey canımıza okur." Omuz silkerek kızıl saçlarını dağıttım. "Sen onu bana bırak, hiçbir şey yapamaz." Kolumu omzundan çektiğimde yüzüme imâlı bir şekilde bakıyordu. "Siz ikinizin olayı ne? Güvenliklerden arkadaş olduğunuzu duydum ama sana hiç de iyi davrandığı söylenemez."

Başımı hızla iki yana salladım. Torpilli olduğumu düşünmelerini istemiyordum. Evet, torpilliydim ama bilmelerine gerek yoktu. "Arkadaş değiliz, sadece bir tanışıklık vardı ama gördüğün gibi en sert bana davranıyor."

"Ama gözlerini de üzerinden çekmiyor, garip." Diye diretti. Düşündüğü bir şeyler vardı ama direkt söylemek yerine çetrefilli bir yoldan benim ağzımdan kaçırmamı bekliyordu.

Boğazımı temizleyerek gelen müşterilere doğru döndüm. Konuyu bir şekilde dağıtmam lazımdı. "Hoşgeldiniz, ne içerdiniz?" Çağla, kendi kendine söylenirken Doruk'u görmem ile el salladım.

Hafifçe tebessüm ederek kalabalıktan sıyrılıp yanıma geldiğinde öne doğru eğildim. "Gürkan'ın kusuruna bakma sen biraz odundur. Herkes abin gibi gevşek ve uçkuruna düşkün değil işte, biraz idare et en sonunda alışırsın." Söylediğim şey ile gözlerini gözlerime dikti. "Abimi kötüleyip duruyorsunuz. Abim uçkuruna düşkün falan değil."

Ah keşke abini bir de benimle yalnızken görsen.. boğazımı temizleyerek başımı salladım. "Tamam tamam abin o kadar da fena değil. Zaten Gürkan da sonrasında sana kötü davrandığı için çok üzüldü."

Attığım yalan ile gözleri parladı. "Gerçekten mi? Ama hiç öyle görünmüyordu." Battı balık yan gider diyerek olayı abartarak anlattım. Olaydan sonra Gürkan biraz durgun olsa da bunun Doruk'la bir alakası olup olmadığını bilmiyordum ama karşımdaki çocuk mutlu olsun diye onun istediği gibi anlattım.

"Sen yanımızdan gittikten sonra burada üzgün üzgün duruyordu. Ben de ne olduğunu sorunca seni kırdığı için çok üzgün hissettiğini söyledi. Hatta yanına gelmeyi düşündü ama cesaret edemedi." Doruk, belli etmemeye çalışsa da mutlu bir şekilde gülümsedi. "Bilmiyorum ki.. gerçekten üzülebileceğini hiç düşünmemiştim."

Omuz silkerek çaprazımda duran adamın içkisini doldurdum. "Sert görünür ama pamuk gibi kalbi vardır işte." Eğer Gürkan bu söylediklerimi duysa büyük ihtimalle derimi yüzerdi.

Doruk ise küçük bir çocuk gibi gülmesini bastırmaya çalışarak parmaklarıyla oynuyordu. O sırada hiç istemeyeceğim bir şey oldu. Gürkan'ı barın girişinde görünce kalbim ağzıma geldi. İçimden ufak çaplı bir küfür savurarak kendimi saklayacak bir yer aradım.

Yere çömelip barın altına saklandığımda Doruk ve Çağla şaşkınca bana bakıyorlardı. Büyük ihtimalle deli olduğum kanısına varmışlardı. "Ne yapıyorsun Çınar?" Doruk, bar taburesinden kalkmış ve beni görmek adına öne doğru eğilmişti.

Odio Amar (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin