1

470 17 10
                                    

Her zamanki gibi antreman için erkenden kalkmıştım. Antreman alanına gittiğimde çok dolu olduğunu fark ettim. En azından biraz boşalana kadar etrafta gezmek için bahçeye çıktım.

Bahçede etrafı izlerken iki metre boylarında çok uzun bir asker fark ettim. Onu ilk defa görüyordum.

Biraz endişeli gözüküyordu gergince etrafa bakıyordu. Benim ona baktığımı fark edince yanıma geldi.

K: Umm merhaba bir şey rica edebilir miyim?

(ismimiz Adel haberiniz olsun)

A: Elbette, nedir?

K: Ben buraya yeni geldimde.. (gergince ensesini okşuyor) odam neresi acaba..?

A: Adın neydi?

K: Ee Konig ben.

Bu Konig denen adamın aksanı çok garipti. Kesinlikle Alman aksanı vardı.

Telefonumu çıkardım ve onun odasına baktım. Odasının yerini görünce kaşlarım çatıldı.

A: B1 bina 3. kat 12 no'lu kapı senin odan. Tesadüfe bak bende senin karşında ki odadayım.

K: A-aa.. ne güzel. Ben daha fazla rahatsız etmeyim teşekkürler.

Konig utangaç bir şekilde gülümsedi ve binaya girdi. Garip birisine benziyordu bakalım anlaşabilecek miydik...

Aniden saatin baya ilerlediğini fark ediyorum. Hemen antreman alanına koşuyorum. Albay geciktiğimi görünce kaşlarını çatıyor. İlk defa antremana geç kalmıştım.

Albay: Nerdesin sen kaç saattir?!

A: Üzgünüm işim vardı..

Albay: Ceza olarak iki saat hiç durmadan koşacaksın! Hadi bekleme yapma!

Lanet adam yirmi dakika geciktim diye acımasızca beni iki saat koşturmuştu. Gerçi burada acıma yoktu. Ölene kadar ceza bile alabilirsin. Koşu cezası en insaflı cezalardan birisiydi..

İki saat hiç durmadan koştuktan sonra neredeyse susuzluktan ölecektim. Koşu bittikten sonra su alıp sanki çölden gelmişim gibi bir şişenin hepsini içtim. Üzerimde ki teri atmak için ortak duş alanına gittim. Bacaklarım uzun koşudan dolayı hâlâ terliyordu. Duş aldım ve soyunma odasında giyindim.

Bugün benim görevim yoktu o yüzden odama çıktım. Odama çıkarken ikinci katta Konig ile karşılaştım.

A: Konig??

K: Umm merhaba..

A: Neden odanda değilsin?

K: Şey ben odamı bulamadım da..

Manyak mıydı bu çocuk? neredeyse üç saattir elinde valizle odasını mı arıyordu? kimseden yardım istememiş miydi?

A: İkinci kattasın Konig odan bir yukarıda.

K: Mein Gott.. gerçekten mi? Çok teşekkür ederim..

A: Rica ederim benle gel.

Onu odasına götürüyorum. Zaten odalarımız karşı karşıya duruyordu bu yüzden sorun değildi. Onu odasına bıraktıktan sonra binlerce kez teşekkür etti. Fazlasıyla gergindi. Odasından çıkıp kendi odama gittim. Albay sabahın köründe kahvaltıya çağıracağı için erkenden uyudum.

Sabahın beşinde kapım çalındı. Albay herkesin uyanması için kapıları çalıyordu. Hiç gitmek istemiyordum ama şimdi yemezsem akşama kadar aç kalacaktım. Küfür ede ede yatağımdan kalkıp üzerimi giyindim. Ortak yemekhaneye gittim. En azından yemekler güzeldi. Bir çorba ve ekmek aldım. Sabah sabah hiç yumurta yiyesim yoktu. Çorbamı içerken Ghost ve Soap ile konuşuyordum. Görev tarihime baktım. Lanet bugünde görevim yoktu. Artık göreve çıkmak istiyordum. Askerlerin çoğu bugün göreve çıkacaktı. Bazen ayrımcılık yapıldığını düşünüyorum. Her gün uyan, ye, antreman, duş, uyu günler böyleydi. Görev olunca en azından bir farklılık oluyordu.

Birşeyler yedikten sonra antrenmana gittim. Konig de oradaydı. Ağırlık kaldırıyordu. Bir dakika o kaslar da ne öyle?? Bu adamın böyle kasları varken neden saklıyordu. Açıkçası onun yerinde olsam çıplak gezerdim. Albay bile onun yanında küçücük kalıyordu. Neredeyse ağzımın suları akmıştı. Konig ile göz göze gelince onu izlemiyormuş gibi davrandım. Başka tatafa baktım. Buna rağmen Konig bakmaya devam ediyordu. Mavi gözleri bana odaklıydı. Utanmıştım ne yapacağımı bilmiyordum. Onu izlediğimi fark ettiği için mi bakıyordu?? Antremandan hızlıca çıkıp bahçeye çıktım. Derin bir nefes aldım.

Beş dakika sonra Konig peşimden geldi.

K: Hey..

A: Adım 'hey' değil.

K: Üzgünüm ben adını bilmiyorum..

A: Adel ben.

K: Güzel bir ismin var..

Yanımda ki banka oturunca şaşırdım. Bankın yarısını o kaplıyordu. İri vücudu ve kasları bana değiyordu. Ahh ölecektim neden bu kadar iyi bir vücuda sahipti. Boyu uzun olanın siki- Ne düşünüyorum lan ben?!

Aniden yanaklarım kızarınca fark etmemesi için dua ettim. Kafamı başka tarafa çevirdim.

K: Adel..

A: Hm??

K: Yüzün çok güzel..

Dur lan?? o bana iltifat mı etmişti? Hem yüzün güzel derken neyi kast etmişti? Ah kahretsin anlamıyordum..

A: Nasıl yani?

K: Yani.. pürüzsüz ve iz yok.

A: Olması gereken bu değil mi?

K: Yani benim pek öyle değil..

Kafamı ona çevirdim ve ona baktım. Yüzünde ki örtü herşeyi kapatıyordu. Sadece gözlerini görebiliyordum..

K: Yüzümde bir çok yara izi var..

A: Görevde mi oldu?

K: Yani.. sayılır... hepsi değil...

A: Başka nasıl oldu ki?

Konig sessizleşti ve ileriye baktı. Ellerinin titrediğini görebiliyordum. Yanlış bir soru mu sormuştum..

A: Konig??

K: A-ah evet şey.. ben üzgünüm..

A: Sorun değil anlatmak istemezsen-

K: İşkenceye maruz kaldım..

Anlık şok ile ona baktım. Ne? İşkence mi? Ne işkencesiydi? Gerçekten yaraların sebebi o muydu?

Konig x YnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin